10 milyon dolara ’enerji lisansı’ ticareti başladı
Paylaş
LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi
GEÇEN gün öğrencilik yıllarımın gözde mekanlarından İstanbul’daki "Cennet Bahçesi"nde Türkiye Sınai Kalkınma Bankası (TSKB) Genel Müdürü Halil Eroğlu ile buluştuk. "Cennet Bahçesi", son 10-12 yıldır TSKB’nin "sosyal tesisi" olarak hizmet veriyor.
Halil Eroğlu ile TSKB’nin "Çevreye Saygılı Banka" seçilmesini konuşurken söz enerji yatırımlarına geldi. TSKB, son üç yıldır en çok enerji, ulaştırma ve lojistik yatırımlarına odaklanmış. Banka, sağladığı kaynakları söz konusu sektörlerdeki, uygun projelere aktarıyormuş.
TSKB’nin "Çevreye Saygılı Banka" seçimi sırasında, personelin bankada çalıştıkları sırada salınan karbondioksitteki rollerine kadar ölçümler yapılmış. Tüttürülen sigaradan, personelin, üst yönetimin uçak yolculuklarına kadar hepsine bakılmış. Banka, uçak yolculuklarını en aza indirmeye çalışmış.
Halil Eroğlu, bir yandan bunları anlatırken, diğer taraftan Türkiye’nin "yenilenebilir enerji" projeleri üzerinde yoğunlaşması gereğine dikkat çekti: "Teşvik olsun diye yenilenebilir kaynaklardan elde edilen elektrik için 1 sent fazla ödeyelim."
TSKB, enerji yatırımlarına son yıllarda 350 milyon dolar kaynak yönlendirmiş. Önümüzdeki dönemde bu rakamın yükselmesi mümkünmüş.
Bunları konuşurken, Halil Eroğlu enerji sektöründeki bir söylentiyi aktardı: "Bazı gruplar daha hızlı şekilde enerji lisansı sağlamak için daha önce lisans almış yatırım yapması şimdilik gündemde olmayan şirketlerden satın alma yoluna gidiyormuş."
Eroğlu’ndan bu ipucunu duyunca araştırdım. Bedeli 10 milyon dolara kadar varan "enerji lisansı ticareti" başladığını öğrendim.
Diyelim ki bir şirket hidroelektrik santralı kurmak veya rüzgar enerjisine girmek için Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ile Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’na (EPDK) gerekli başvurularını yaptı. Lisansa ulaşmak doğal olarak zaman alıyor.
İşi hızlı çözmek isteyenler, Türkiye’de özel sektörün enerjiye yoğunlaşabileceğini önceden öngörüp lisans alan, ancak kısa vadede yatırım planları olmayan şirketlerin peşinde koşar hale gelmiş. Bu yüzden de lisans bedeli 10 milyon dolara kadar çıkmış.
Çalık Grubu’yla İtalyan Eni’nin Trans Anadolu Projesi (TAP) kapsamındaki Samsun-Ceyhan Boru Hattı’nın temel atma töreninden dönerken Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler’e, "enerji lisansı ticareti"ni sordum. Güler’in ilk yanıtı "Bilgimiz var" oldu.
Güler, 16 barajı hızla özelleştirme kapsamına almalarının altında da biraz "lisans ticareti"nin önüne geçmenin yattığını vurguladı: "Baktık özel sektör enerjiye çok ilgili. Biz de o talepleri karşılamak için yeni varlıkları devreye sokma kararı aldık."
Bir yandan Türkiye, elektrik sıkıntısı çekmemek için dört gözle enerjiye yeni yatırım bekliyor... Diğer taraftan "10 milyon dolara elimdeki lisansı satarım" pazarı kuruluyor...
İnsanın inanası gelmiyor...
O sorunun yanıtı şimdi geldi: Eşi türbanlı Başkomutan istemiyoruz
12 NİSAN günü, başkanlığını yürüttüğüm Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Medya-İletişim Meclisi’nin toplantısı için Ankara’daydım.
Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) Başkanı Zahid Akman’ı ziyaretimiz sonrası TOBB’a dönüp, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt’ın basın toplantısını ekranlardan izledim.
O gün Habertürk’ten Taki Doğan’ın belki biraz provokatif algılanan, ancak çok zeki sorusu beynime kazındı: "Eşi türbanlı olan subaylara dönük ’ordudan atma’ya kadar uygulamalarınız var. Eğer yeni seçilecek Başkomutanınız’ın eşi türbanlı olursa ne yapacaksınız?"
O gün Büyükanıt’tan şu yanıtı beklemiştim: "Başkomutanımızı, yani Cumhurbaşkanımızı halkın iradesiyle oluşmuş TBMM seçiyor. Dolayısıyla Başkomutanımız’ın seçiminde biz söz sahibi değiliz. Ordumuzun diğer kademelerindeki kurallarımız her zaman için geçerlidir."
Taki Doğan’ın sorusunun yanıtı Genelkurmay’ın "27 Nisan Süreci" diye nitelenen sert içerikli gece yarısı bildirisinde ortaya çıktı. Emekli Orgeneral Necati Özgen, bildiriyi CNN Türk’te değerlendirirken tercümesini yaptı: "Ordumuz, ’Eşinin başı türbanlı bir Başkomutan istemem’ demiştir."
Büyükanıt, söz konusu soruya yanıtı açıkça 12 Nisan’da verseydi acaba Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, TBMM Başkanı Bülent Arınç’ı "eşi türbanlı olmayan Cumhurbaşkanı adayı" konusunda ikna edebilir miydi?