Türkiye Güneydoğu Avrupa doğal gaz ticaret merkezi olmalıdır

23. Dünya Enerji Kongresi 9-13 Ekim tarihlerinde İstanbul'da düzenleniyor.

Haberin Devamı

Kongre'nin teması "Yeni Ufukları Kucaklamak". Türkiye'nin ve İstanbul'un enerji alanında Dünya'nın en büyük organizasyonuna ev sahipliği yapması kuşkusuz çok önemli. Böylece ülkemizin Doğu ile Batı ve Güney ile Kuzey arasındaki  enerji denkleminde ne kadar kilit konumda yer aldığı da görülüyor.

 

Türkiye'nin belli başlı enerji kaynakları açısından dışa bağımlı olduğunu bilmeyen yok. Etrafımızdaki coğrafyaya baktığımızda bizim hidrokarbon kaynakları bakımından neden bu kadar verimsiz bir alan üzerine yerleşmiş olduğumuz sorusu akla geliyor, ancak yapacak birşey de yok.

 

Ekonominin can damarını oluşturan enerji kaynakları petrol ve doğal gaz. Türkiye her ikisini de ithal ediyor. Türkiye kendi coğrafi  konumunun öneminin bilincinde davransa ithalatçı ülke olması dahi ona birçok avantajlar kazandırabilir.

 

Haberin Devamı

Enerji piyasasında nasıl bir konum edinebileceğimiz yıllardır tartışılıyor. Türkiye önemli bir enerji transit ülkesi mi olacak, yoksa enerji ticaret merkezi mi olacak?

 

Enerji uzmanları çok dikkat edilmesi gereken bir tespitte bulunuyorlar. Türkiye'de "enerji" dendiğinde, ağırlıklı olarak petrol ve doğal gaz ithalatına dayalı bir politikamız olduğundan, bu iki kaynak anlaşılıyor. Oysa "enerji" terimi bu iki kaynağın dışında kömür, nükleer enerji ve yenilenebilir enerji kaynaklarını da içeriyor. Dolayısıyla, Türkiye'nin bir enerji transit ülkesi ya da bir enerji ticaret merkezi olmasından söz etmek yanıltıcı oluyor zira ülkemiz petrol ve doğal gaz dışındaki enerji kaynaklarının ticaretinde Dünya dengelerine etki yapabilecek bir aktör değil.

 

O zaman Türkiye'nin petrol ve doğal gaz transit ülkesi ya da ticaret merkezi olup olmayacağı konusuna odaklanmak daha doğru. Konuya bu şekilde yaklaşıldığında ise Türkiye'nin bu iki kaynak açısından dünyadaki konumuna bakmak sorunun yanıtlanması için yardımcı olabiliyor.

 

Haberin Devamı

Petrol nakil hatları açısından Türkiye'nin konumuna baktığımızda ortaya çıkan tablo yeterince açıklayıcı. Topraklarımızdan önemli iki boru hattı geçiyor: Bakü-Tiflis-Ceyhan ve Kerkük-Ceyhan. Bu iki boru hattının normal koşullarda günlük kapasitesinin 2.8 milyon varil. Tabii Kerkük-Ceyhan'ın yıllardan beri tam kapasiteyle çalışmadığını itiraf etmek gerekir. Örneğin, 2010 yılında bu iki boru hattından geçen günlük miktar 1.1 milyon varilde kalmış. Sonraki yıllarda da çok önemli bir fark belirlenmemiş.

 

Öte yandan, Türkiye'nin petrol nakli bakımından önemli bir hattı da Boğazlar. Dünya deniz ticaretinin en önde gelen su yollarından biri olan Türk boğazlarından 2010 yılında günde 2.9 milyon varil petrol ve petrol ürünleri geçmiş. Boru hatlarıyla birlikte düşünüldüğünde, dünya petrol ticaretinin neredeyse yüzde onuna yakını Türkiye üzerinden naklediliyor.

 

Haberin Devamı

Ceyhan limanı Doğu Akdeniz'de petrol ihracatı bakımından önemli bir merkez, ama örneğin Rotterdam limanı ile karşılaştırıldığında kapasitesinin henüz çok düşük olduğu görülüyor. Kaldı ki, Türkiye'nin petrol naklinde sadece boru hatlarını değil Boğazları da saydığımızda, ülkemizin bir ham petrol ticaret merkezi olabilmekten çok petrol transit ülkesi konumuna yerleştiğini görüyoruz.

 

Doğal gaz açısından bakıldığında ise Türkiye daha farklı bir tablo gösteriyor. Şu sırada Avrupa'nın en önemli doğal gaz boru hattı kompleksi projesi Güney Gaz Koridoru. Bu hat doğudan itibaren Güney Kafkasya boru hattı, Bakü-Tiflis-Erzurum boru hattı, Trans-Anadolu doğal gaz boru hattı (TANAP), Türkiye-Yunanistan enterkonektörü ve Trans-Adriyatik boru hattından oluşuyor. Bu bütünlüğün belkemiğini ise 1850 kilometrelik uzunluğuyla Türkiye'den geçen TANAP oluşturuyor.

 

Haberin Devamı

Güney Gaz Koridoru Hazar Havzası'nın, daha net olarak bakıldığında da Şahdeniz yataklarının doğal gazını Avrupa'ya nakledecek. 2018 yılında Türkiye'ye altı milyar metreküp, 2020 yılında ise Avrupa'ya on milyar metreküp olmak üzere şimdilik kapasitesinin 16 milyar metreküp olarak belirlendiği söyleniyor.

 

Ancak Türkiye'nin üzerinden Avrupa'ya taşınacak doğal gaz söz konusu olduğunda önümüzde daha bir çok ilginç projelerin bulunduğunu da hatırda tutmak gerekiyor. Örneğin Doğu Akdeniz!

 

Türkiye ile İsrail arasındaki normalleşmeyle birlikte iki ülke arasında İsrail'in Akdeniz'deki doğal gaz yataklarının değerlendirilmesinde işbirliği olanakları artacak. Kıbrıs sorununun çözümü halinde denkleme Ada da eklenirse, Türkiye Doğu Akdeniz'den yılda bir milyar metreküplük bir doğal gaz ihracatının geçişine ev sahipliği yapabilecek. Bu projenin gerçekleşmesi elbette siyasi koşulların olumlu dönüşümüyle mümkün.

 

Haberin Devamı

Öte yandan, Türkiye ile Rusya arasındaki normalleşme de Türk Akımı projesini yeniden gündeme getirdi. Hatta, önümüzdeki hafta Putin'in Dünya Enerji Kongresi için İstanbul'a geleceği, belki de bu proje konusunda önemli imzaların atılabileceği söyleniyor. Bu hattın yıllık kapasitesi de 31.5 milyar metreküp.

 

Farklı yollardan gelen ve farklı kaynakları taşıyan doğal gaz boru hatlarının geçtiği bir ülke olarak Türkiye bir doğal gaz transit koridoru olmak yerine hedef büyütmeli ve bir doğal gaz ticaret merkezi olabilmek için strateji geliştirmeli. Türkiye'nin coğrafi konumu buna müsait.

 

Doğal gaz ticaret merkezleri genellikle Avrupa'da yoğunlaşmış durumda. Güneydoğu Avrupa, Karadeniz, Kafkasya, Ortadoğu, Doğu Akdeniz ve Kuzey Afrika halkasının tam ortasında yer alan Türkiye aslında bu bölgede boşluğu hissedilen bir Güneydoğu Avrupa Doğal Gaz Ticaret Merkezi olabilir mi? Elbette. Böyle bir boşluk doldurulacaksa, Türkiye'den başkasının da düşünülmemesi gerekiyor.

 

Dünya Enerji Kongresi'nin teması "Yeni Ufukları Kucaklamak" olduğuna göre Türkiye bir doğal gaz ticaret merkezi olma yolunda belirleyeceği stratejinin ilk adımlarını bu konferans ile birlikte atmalı ve yeni ufukları kucaklamalı. Gelecek yazımda bu konuda neler yapılabileceğini inceleyeceğim.

Yazarın Tüm Yazıları