Referandum yeni bir Avrupa’nın habercisi

2010 yılının temmuz ayı ortasında Büyükelçi olarak göreve başladığım Birleşik Krallık’tan 2014 yılının haziran ayı sonunda ayrılırken bu ülkenin Avrupa Birliği’nden çıkma kararı alabileceğine pek ihtimal vermiyordum.

Haberin Devamı

Hatta, Türkiye’nin AB üyeliği sürecine en güçlü desteği veren Birleşik Krallık’taki dostlarıma veda ederken inanç ve güvenle “Biz gelmeden sakın AB’den ayrılmayın” demiştim.

 

Geride bıraktığım dostlarımın çoğunluğu da böyle bir sonucu istemiyor, beklemiyordu. Son aylarda AB’den ayrılmanın ciddi bir olasılık haline geldiğini düşünenler çoğalmıştı, ama herkes 2014 yılında İskoçya’da yapılan referandumda olduğu gibi sandık başına gidildiğinde aklıselimin galip geleceğini, ayrılma kararının verilmeyeceğini umuyordu. 23 Haziran tarihinde yapılan referandumun sonucunun AB’den çıkma yönünde olması tüm dünyada şaşkınlık ve şok yarattı.

 

GÖÇ KORKUSU BELİRLEYİCİ OLDU

 

Haberin Devamı

REFERANDUMUN böyle sonuçlanmasının başlıca nedenini İngilizlerin göç korkusu oluşturuyor. 2007 yılından beri AB üyesi olan Bulgaristan ve Romanya vatandaşlarına serbest dolaşım hakkı 1 Ocak 2014 tarihine dek ertelenmişti. 2013 yılının ortalarından itibaren Birleşik Krallık’ta bu konuda önemli bir tartışma başladı. Romanya ve Bulgaristan vatandaşlarının serbest dolaşım hakkının engellenmesini isteyen çevreler seslerini yükselttiler. AB karşıtlığı ile tanınan ve göç konularını popülist söylemlerle istismar eden Birleşik Krallık Bağımsızlık Partisi (UKIP) ülkede siyasetin yabancı düşmanlığı üzerinden kutuplaşmaya başlamasına sebep olmuştu.

 

Başbakan Cameron 2015 yılının Mayıs ayında yapılacak olan genel seçimlerde UKIP’e oy kaptırmamak için Muhafazakâr Parti’nin siyasi söyleminde değişiklik yapması gerektiğini düşünüyordu. Seçimleri kazandığı takdirde ülkenin AB içinde kalıp kalmayacağı konusunu referanduma götürmeyi vaat etti. Bir yandan da, AB ile göçmen politikalarına sınırlamalar koymak için ciddi bir müzakere yapacağına söz verdi. Böylelikle hem Muhafazakâr Parti içindeki AB aleyhtarı damarın partiyi bölmesini engellemeyi, hem UKIP’e oy kaptırmamayı umdu. Bu vaatler Muhafazakâr Parti’yi 2015 seçimleri sonunda tek başına iktidar yaptı. Yaptı ama, artık ok yaydan çıkmıştı. Referanduma giden süreçte hızla artan göç hareketleri, Suriyeli mültecilerin durumunun yarattığı endişe ve serbest dolaşım konusu AB’den çıkma kararının ağır basmasında önemli rol oynadı.

 

Haberin Devamı

“AB’ye Hayır” kampanyasında “Türkiye’nin AB üyesi olması halinde Birleşik Krallık’ın bu defa da Türkiye vatandaşlarının serbest dolaşımı yüzünden istilaya uğrayacağı” iddiası dahi kullanıldı. Bugün gelinen nokta artık Birleşik Krallık’ın olduğu kadar, onsuz bir AB’nin de göç politikalarına ve serbest dolaşıma daha kısıtlayıcı bir anlayışla yaklaşacağını gösteriyor. 23 Haziran referandumunun sonucu Birleşik Krallık’ın hemen AB’den ayrılacağı anlamına gelmiyor. Avrupa Birliği Anlaşması’nın 50’nci Maddesine göre, herhangi bir AB üyesinin birlikten ayrılma kararı alması halinde bu konuda söz konusu üye ülke ile AB arasında üyelikten ayrılma müzakerelerinin başlatılması gerekiyor. Bu müzakereler iki yıl içinde sona erdirilmeli. Müzakereler sonuçlanıp resmi kopma gerçekleşene dek ayrılmak isteyen ülkenin üyelik hak ve yükümlülükleri herhangi bir değişikliğe uğramadan sürüyor. İlginç olan 2017’nin ikinci yarısında AB dönem başkanlığını üstlenme sırası Birleşik Krallık’a geliyor. Bakalım bu ikilem nasıl çözümlenecek...

 

Haberin Devamı

TÜRKİYE’Yİ NASIL ETKİLER

 

TÜRKİYE açısından referandumun sonucunun olumlu olduğunu söylemek güç. AB önümüzdeki yıllarda kendi varoluşunu sürdürülebilir kılmak için hangi yapısal dönüşümleri gerçekleştirmesi gerektiğini incelemek zorunda kalacak. Bu da Türkiye’nin üyelik müzakerelerini önemli ölçüde etkileyecek. ABD ile AB arasında süren Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı anlaşması görüşmelerinde ve Türkiye’nin AB ile Gümrük Birliği’nin yeniden gözden geçirilmesi sürecinde de duraksamalarla karşılaşılması mümkün.

 

Birleşik Krallık’ın ayrılma kararında göç, mülteci sorunları, serbest dolaşım kadar AB’nin ekonomik ve finansal karar verme mekanizmalarındaki merkeziyetçi ve düzenleyici yaklaşımlarının da rol oynadığını belirtmek gerekiyor. Birleşik Krallık ulusal egemenliklerin AB’ye devri konusunu kabul etmiyor, federal bir siyasi birlik anlayışına karşı çıkıyor, AB’yi daha çok bir ekonomik birliktelik olarak görüyordu.

 

Haberin Devamı

AB ülkelerinin büyük çoğunluğu da Birleşik Krallık’ın Türkiye’nin üyeliğini ulusal egemenlikler ve yetki devri konularında kendi düşüncelerine yakın politikalar izlediği için desteklediğini düşünüyorlardı. Artık Birleşik Krallık’ın içinde yer almadığı, Türkiye’ye de destek veremediği bir AB ile üyelik müzakereleri sürdürmek durumundayız.

 

Böyle bir AB, Türkiye’nin üyelikten ne beklediğini, hangi uygulamaları içselleştirmeye ve kabul etmeye hazır olduğunu net olarak anlamadıkça üyelik perspektifini de canlı tutmak istemeyecektir. AB’nin önümüzdeki dönemde girmesi beklenen yapısal dönüşüm süreci Türkiye’nin önüne Kopenhag kriterlerinin ötesine geçen yeni kriterler de çıkarabilecektir. Tüm Avrupa sathında ulusalcı akımlar yeniden yükselmeye başlarken, AB’nin de daha içine dönük, genişlemeden çok derinleşmeyi ve entegrasyonu daha fazla öne çıkaran bir döneme girmesini bekleyebiliriz.

 

Haberin Devamı

Neresinden bakılırsa bakılsın, yeni bir Avrupa oluşuyor. Türkiye bu oluşumun yapı taşlarının yerleştirilmesinde sözünü dinletemezse, yapı bittikten sonra içine girmekte daha çok zorlanacak.

 

(Emekli Büyükelçi Ünal Çeviköz, 2010-2014 döneminde Türkiye’nin Londra Büyükelçisi olarak görev aldı.)

Yazarın Tüm Yazıları