EL-Bab ve ötesi...

Türkiye'nin 24 Ağustos 2016 tarihinden beri sürdürmekte olduğu Fırat Kalkanı harekatının en kritik aşaması bu hafta yaşanacak. Zira artık El-Bab'ta Silahlı Kuvvetlerimizin alışkın olmadığı ve harekata başlarken de hiç bir aşamada yaşayacağını öngörmediği bir "kent savaşı" başlıyor.

Haberin Devamı

El-Bab kent savaşı iki nedenden ötürü önemli. Birinci neden savaşın bu safhasının niteliğinin Fırat Kalkanı harekatına katılan silahlı kuvvetlerimizin ve onun desteğiyle bu harekatta ön saflarda yer alan Özgür Suriye Ordusu ve Türkmen birlikleri için tamamen yeni olması.

Bu kent savaşı IŞİD'in bildiği, tercih ettiği ve "düşman kuvvet" olarak algıladığı karşısındaki düzenli birlikleri bilerek çektiği bir savaş türü. Kent içinde mahalle mahalle, sokak sokak, binadan  binaya yapılan bu muharebe IŞİD'in keşfettiği bir yenilik değil.

Bu tür sokak muharebeleri daha önce Irak'a 2003 yılında başlatılan ABD müdahalesi sırasında da yaşanmıştı. Özellikle Felluce'de Amerikan askerlerinin belki de Irak savaşı sırasında en fazla zayiat verdikleri dönemi savaşın bu safhası oluşturmuştu.

Nitekim, Türkiye'nin başlattığı Fırat Kalkanı harekatının başından itibaren yaşanan kayıp sayısının El-Bab'a yaklaştıkça artmasının sebebini de savaşılan alanın giderek daralması oluşturuyor. Bu konuda EDAM tarafından yayımlanan son değerlendirme raporu sahada savaşın safha safha nasıl geliştiğine son derece açıklayıcı biçimde ışık tutuyor.

Raporda harekatın başlarında birliklerin Cerablus'a kolay ilerledikleri ve burayı kolay ele geçirdikleri, bunun asıl nedeninin IŞİD'in Cerablus'u bırakması olduğu vurgulanıyor. Bu safhadaki kayıpların da daha ziyade tanksavar taarruzu sonucu meydana geldiği anlatılıyor. Bundan açık sahada yapılan arazi savaşı niteliği açıkça görülüyor.

Savaş El-Bab'a doğru ilerledikçe ve savaş alanı daraldıkça kayıpların daha çok intihar bombacıları ve bombalı araç saldırılarıyla meydana geldiğine ve kısa sürede kayıpların savaşın ilk aylarına oranla neredeyse üç misli arttığına yine raporda işaret ediliyor. Bu da aslında savaşın IŞİD'in tercihine göre geliştiğini gösteriyor.

Türkiye El-Bab'a yaklaşıldıkça harekata başta ABD olmak üzere uluslararası koalisyon güçlerinin hava desteği vermediğinden şikayet ediyor. ABD askeri kaynakları ise Türkiye'nin Fırat Kalkanı Harekatı'nın El-Bab hedefli olduğunun başlangıçta kendileriyle paylaşılmadığını dile getiriyor.

ABD askeri kaynakları El-Bab'a yönelindiği takdirde savaşın yukarıda açıklanan şekilde nitelik değiştireceğini, bu tür bir savaşı da daha önce Irak'ta bizzat yaşadıklarını belirttiklerini hatırlatıyor. Böyle bir durumda zayiatın büyük olacağını bildiklerini, bunun için sahada bu tür savaşı yürütecek donanıma sahip asker bulundurulması gerektiğini, kendilerinin bu birlikleri El-Bab için sahaya göndermeyeceklerini, kendi birliklerinin sahada bulunmadığı durumda da hava desteği sağlamayacaklarını açıkladıklarını da vurguluyor. Bu da Türkiye'nin El-Bab'a hangi koşullarda ilerlediğini ve bu kararı ABD'nin telkinine rağmen aldığını gösteriyor.

Bu durumda El-Bab'a girildikten sonra işin "kent savaşı" safhasının çok daha tuzaklı, vahşi ve düzenli birliklerin alışkın olmadığı bir savaş türüne döneceğine şimdiden hazır olmak gerekiyor.

El-Bab kent savaşının giderek daha kritik bir safhaya evrilmesinin  ikinci nedeni ise kente güneyden de Suriye ordusunun girmiş olması. Dolayısıyla, Türkiye'nin desteklediği Suriye muhalefet birlikleri ile Suriye rejiminin birlikleri kısa zamanda El-Bab kent savaşında karşı karşıya gelecekler. Hatta, ilk karşılaşmaların başladığı, Özgür Suriye Ordusu birlikleri ile Suriye rejim güçleri arasında ilk silahlı temasın yaşandığı gelen haberler arasında.

Dolayısıyla, kent içinde daralan muharebe alanında Türkiye'nin kendi birliklerinin de Suriye rejim güçleriyle karşılaşması olasılığı artıyor. Bu arada Rusya, Fırat Kalkanı harekatında Suriye rejim kuvvetleriyle Türkiye'nin desteklediği birliklerin karşılaşmamaları  için daha önce üzerinde mutabakata varılan hatta ulaşıldığını da açıkladı.

Bu da, Türkiye'nin Fırat Kalkanı harekatının Rusya ve Suriye rejimi tarafından "kabul edilebilir" sınırlarına vardığını gösteriyor. Bu sınırlara yaklaşıldığının işaretleri daha önce 24 Kasım 2016'da birliklerimizin Suriye tarafından düzenlendiği anlaşılan bir saldırıya maruz kalmasıyla alınmıştı. Son işaret de Rusya tarafından yapılan "dost ateşi" sonucu yaşanan kayıplarla geldi.

İşin daha da karışık olan safhasını ise El-Bab ötesi oluşturuyor. ABD desteğindeki Suriye Demokratik Güçleri, nam-ı diğer PYD ağırlıklı birlikler, Rakka'ya karşı başlattıkları harekatı sürdürüyorlar. ABD Rakka harekatı için bu safhada Türkiye'den herhangi bir talebi olduğunu belirtmese de, bizim "IŞİD'le savaşımızı" El-Bab'ta durdurmaya niyetli olmadığımız anlaşılıyor.

Türkiye'nin kendi güvenliği için oluşturmayı hedeflediği ve Fırat Kalkanı harekatına başlarken açıkladığı güvenlikli bölge yeterli genişlik ve derinliğe ulaştığı halde Membiç ve Rakka'ya yönelik olarak belirlenen yeni hedeflerle yeni bir maceraya doğru yelken açılıyor.

Bu macerada da kendi kararımızı verdiğimiz anlaşılıyor. Rakka'ya yönelik olarak yürütülen harekat kendi dinamiği içinde belli bir ilerleme kaydetmekteyken Türkiye'nin bu harekata ne gibi bir katkı sağlayabileceği merak konusu olmaya devam ediyor.

Yazarın Tüm Yazıları