Paylaş
Fransa, Suriye'den kaynaklanan ve Türkiye üzerinden önce Yunanistan ve Balkanlar'a, oradan da doğu ve orta Avrupa'ya yayılan göç ve mülteci krizinin Türkiye ile AB arasında varılan mutabakat sonucu nispeten kontrol altına alınmasından memnun görünüyor. Ancak, güney komşuları olan İspanya ve İtalya ile birlikte, mülteci ve göç sorununun odak noktasının Doğu Akdeniz'den Libya'ya doğru kaymasından ve AB'nin Akdeniz'e kıyıdaş bu üç ülkesi üzerindeki baskıdan endişe duyuyor.
Paris'teki toplantı AB'nin önde gelen dört büyük ülkesi arasındaki eşgüdümü kuvvetlendiren bir gelişme. Bu dörtlü arasındaki yakınlık ileriye dönük olarak Avrupa'nın diğer önemli meselelerinde de bir tür çekirdek danışma mekanizmasına doğru evrilebilir.
Avrupa Birliği'nin gündemindeki en önemli konulardan biri göç ve mülteci sorunu ise, diğeri de elbette Birleşik Krallık'ın AB'den ayrılması süreci, yani "Brexit". Bu süreç başladı, ancak başlaması tartışmaları daha da artırdı. Birleşik Krallık'ta halk bu konuda yapılan referandumda AB'den ayrılma yönünde karar çıkmasının olası yansımalarını yeni kavramaya başladı. Doğal olarak bu durum Birleşik Krallık içindeki siyasi tartışmaları da hızlandırdı. Ancak Avrupa Birliği Brexit konusunda artık düğmeye basıldığını, Londra'nın sadece "ortak pazar" özelliğine dayalı bir ilişki sürdürmesinin kabulünün mümkün olmadığını, üstelik sadece gümrük birliği üzerinden bir bağın da benimsenmediğini ısrarla vurguluyor.
24 Eylül tarihi birçok açıdan AB'nin yeni yöneliminin şekillenmesinde kilidin çözülmesine yardımcı olacak. Bu tarihte Almanya'da yapılacak seçimler sonunda ortaya çıkacak olan yeni Alman hükümetinin önündeki en öncelikli gündem maddesini de "AB'nin geleceği" oluşturuyor.
Şansölye Angela Merkel 2005 yılından beri Almanya'nın Başbakanı. Yapılan son kamuoyu araştırmalarına bakılırsa, başında bulunduğu Hristiyan Demokratlar Birliği rakibi Sosyal Demokrat Parti'nin onüç puan ilerisinde. Seçimi rahat kazanacağı, en azından birinci parti olmayı kesinlikle sürdüreceği, büyük bir olasılıkla da Merkel'in Başbakanlığı'nın devam edeceği anlaşılıyor.
Merkel son Paris Zirvesi'nden sonra Berlin'e döner dönmez düzenlediği basın toplantısında Fransa'nın yeni Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ile Avrupa entegrasyonu konusunda aynı frekansı yakaladıklarına ilişkin önemli ipuçları verdi.
Merkel bir Avrupa Para Fonu fikrine ve birleşik bir Avrupa Maliye ve Ekonomi Bakanlığı kurulmasına sıcak baktığını söyledi. Esasen 2012 yılında kurulan ve Avro bölgesinin yaşadığı mali krizden çıkması için geliştirilen Avrupa İstikrar Mekanizması ileride Avrupa Para Fonu'na dönüşmek için gerekli altyapıyı sağlıyor. Merkel Avrupa Para Fonu fikrini desteklerken böyle bir fonun Avro bölgesinin istikrarını güçlendireceğini ve krizlerle başa çıkmak için Avrupa'nın kendi mekanizmalarına sahip olacağını belirterek AB'nin geleceğine güven duyan bir bakış sergiliyor.
24 Eylül seçimlerinden sonra Almanya ile Fransa arasındaki eşgüdüm artacak. Aynı düşüncelere sahip hükümetler tarafından yönetilen AB'nin bu iki büyük ülkesi Avrupa entegrasyonuna hız verecekler. Avro bölgesinde daha güçlü bir düzenlemeci anlayış hakim olacak. Bu konuda en önemli engel Birleşik Krallık'tan geliyordu. O da AB'den ayrılma kararı alınca Macron-Merkel ikilisinin işi kolaylaştı denebilir.
Türkiye'den Avrupa Birliği'ne bakıldığında, AB-Türkiye ilişkilerinin geleceği hakkında iyimser olmak için fazla sebep görülmüyor. Üyelik müzakereleri, resmi olarak olmasa da, pratikte donduruldu. Merkel Berlin'deki basın konferansında Türkiye ile olan ilişkilere de değindi ve gümrük birliği reformunun da artık gündemde bulunmadığını vurguladı. Oysa Türkiye ile AB arasındaki ilişkileri canlı tutmak için kala kala sadece bu dosya kalmıştı. Şimdi o da gündemden düştü.
Avrupa Birliği'nin ve bu birliğin iki büyük ülkesinin gelecekte Türkiye ile olan ilişkilerine artık temel hak ve özgürlükler, insan hakları, basın ve ifade özgürlüğü optiğinden bakacakları iyice belli oldu. "Türkiye ile daha iyi ilişkilerimizin olmasını isterdim ama gerçeklere gözlerimizi kapatamayız. Şu sırada ilişkilerimizin karmaşık bir döneminden geçiyoruz" dedikten sonra Merkel Türkiye'de tutuklu bulunan Alman gazeteci ve Almanya vatandaşlarının serbest bırakılması beklentisini tekrarladı.
Fransa Cumhurbaşkanı da Türkiye Cumhurbaşkanı'nı bu hafta içinde telefonla aradı ve Türkiye'de tutuklu bulunan Fransa vatandaşlarının serbest bırakılması talebini dile getirdi. Macron bu konuyu son iki ay zarfında üçüncü kez hatırlatıyor.
Almanya ve Fransa ile Türkiye'nin ilişkileri artık bu konular üzerinden yürüyor. AB ile olan ilişkilerimizi de bu iki ülke belirliyor.
Paylaş