Paylaş
Yıllardır Amerika’daki en etkili Türkler arasında gösteriliyorsunuz fakat Türkiye’de anaakımda sizi yeni tanımaya başlıyoruz...
Sosyal medyada çok fazla aktif olmadığımdan... Akademisyen sanatçı kimliğimle ve yaptığım işlerle gündeme gelmeyi tercih ediyorum.
◊ Amerika maceranız nasıl başladı?
Yale Üniversitesi’nden mezun olunca Frank Gehry’nin ofisinde çalışmaya başlamıştım. Sanatın ve teknolojinin mekânlara uygulanmasını, insan deneyimine katkılarını araştırıyordum. 2012-2013 arasında Viyana’da Greg Lynn, Zaha Hadid gibi dijital dünyanın tasarıma entegrasyonunu icat etmiş insanların yanında çalıştım. Viyana’da hocalık da yaptım. Sonra UCLA’de teknoloji ve mimariyi kesiştirecek bir araştırma laboratuvarı kurmak için benimle bağlantıya geçtiler ve ABD’ye tekrar döndüm.
◊ Yaratıcı, üretken Türklerin dünya sahnesinde öne çıkmaya başladığı bir dönemdeyiz. Bizim nasıl bir tılsımımız var? Hangi yönlerimizle ayrışıyoruz?
80’lerden itibaren insanlar ekonomik sıkıntılardan ötürü aileleri tarafından sanat yapmaktan ve bunu kariyer olarak görmekten geri tutuldular. Bunun sonucunda birçokları teknolojiyle ilintili mesleklere yöneldi. Şimdilerde disiplinler arasında pek fark kalmadı ve teknoloji eğitimi almış kimseler yaratıcı taraflarını yeniden sanatsal bir çerçeveye oturtmaya başladılar. Birçok insanın bu yüzden başarılı olduğuna inanıyorum, belki onlardan biri benim. Türklerin çözüm üretme, yeniye adapte olabilme ve hayatta kalma güdüsü yüksek. Özellikle gençler yeniliklere açık.
◊ Kaliforniya Üniversitesi’nde Z Kuşağı’na hocalık yapıyorsunuz… Yeni kuşağı nasıl değerlendiriyorsunuz?
UCLA uluslararası bir okul. Farklı kültürlerden, ülkelerden gelen genç öğrencilerim var. Azgelişmiş ülkeler diye bir tabir var hani... Biraz acımasız bir ifade olduğunu düşünüyorum. Çünkü artık sosyal adaletsizliğin bir coğrafyası, sınırı kalmadı. Avrupa, Amerika, dünyanın her tarafında gelişmemişlik ve ekonomik dengesizlikler var. Türkiye’nin Z Kuşağı’yla ABD arasında çok büyük farklılıklar görüyorum. Türkiye’den veya Ortadoğu’dan, Asya’dan gelen öğrencilerde kendini kanıtlama, verdiği emeğin karşılığını alma konusunda daha büyük bir hırs görüyorum. Olumlu buluyorum bunu. Çok daha yapıcı ve üretken bir yaklaşımları var.
◊ Sanat, teknoloji ve mimariyi bir araya getiriyor, sentezliyorsunuz…
Birçok teknoloji insanların birbirine yakınlaşmasına hizmet ediyor. Benim yaptığım işlerse insanların teknolojiyle olan ilişkisine odaklanıyor. Çoğu meslektaşım mimariyi fiziki mekânlarla sınırlı görür, bense eğer ekranda bu kadar vakit geçiriyorsak bunun üç boyutlu mekânla-
ra da yansıyabileceğini, mimari deneyimini zenginleştireceğini düşünüyorum. AR ve VR gibi yeni teknolojileri kullanarak mekânlarda nasıl daha sosyal ve estetik deneyimler sağlayabiliriz, hedefim bu.
““Sürekli çalışmak ve inandıklarından taviz vermeden ilerlemek dışında bir başarı formülü yok aslında.””
◊ Günümüzde sanatın teknolojiyle ilişkisi nasıl gelişiyor?
Yakın gelecekte dijital ve fiziksel dünya arasında pek farklılık kalmayacak. Aralarında büyük bir geçirgenlik olacak. Metaverse bir örnek... Ancak herkes sanal gözlük kullanamadığı için şimdilik erişimi kısıtlı. Sanatın yeni teknolojiler için bilinirlik, tanınırlık yaratması ve deneyim sunması açısından önemli olduğunu düşünüyorum. Dijital sanatçı diye bir tanım var ama… Açıkçası ben 21’inci yüzyılda sanatçının dijital olmama şansı kalmadığını düşünüyorum.
◊ NASA projesi ABD’deki en etkili Türkler arasına girmenizi sağladı…
NASA çalışması, üç boyutlu özel bir baskı tekniğinin geliştirilmesi, tekniğin bina ölçeğine uyarlanması ve o prensipler
üzerinden nasıl bir habitat tasarlanabileceği hakkındaydı. Proje halen devam ediyor… NASA işinin tanınırlığa katkısı oldu. Google, Microsoft ve Unity gibi büyük teknoloji kurumlarıyla projeler geliştiriyor olmamın ve Kaliforniya’da, Silikon Vadisi’ne yakın bir bölgede yaşamamın da
faydası oldu diye düşünüyorum. Aynı zamanda ABD’deki tasarım amaçlı ilk VR laboratuvarını UCLA’de ben kurdum. İlk AR bazlı sanat işini de 2013’te, teknolojinin ilk çıktığı zamanlarda gerçekleştirmiştim. Bize Ar-Ge yapmamız için verilen bir teknolojiyle sanat işi yapmıştım ve Venedik Bienali’nde sergilemiştik. Daha sonra teknoloji firmaları işin sanat boyutuna el atmaya başlayınca ilk işleri yapanlar olarak bize geldiler.
◊ Türkiye’nin yeni teknolojilerle ilgili potansiyeli nasıl sizce?
Türkiye’de genç nüfustan kaynaklı çok canlı bir kültürel ortam var. ABD’deki, Avrupa’daki meslektaşlarım “Türkiye’den insanları ekibimize nasıl dahil edebiliriz” diye soruyorlar. Yeni teknolojiler, kültürlerarası eşitleyici unsura dönüştü. Mesela yıllardır araba üreten ülkeler, kurumlar bile elektrikli araçlarını yeniden icat etmek durumundalar. Bu yönden Türkiye’nin çok avantajlı olduğunu düşünüyorum. İnsanların bilgisi, birikimi ve tecrübesi oluşmuş durumda. Teknolojik açıdan yeniliğe çok açık bir toplum. Teknoloji geliştirirken çeviklik önemli, dinamik işgücü gerekli. Bu açılardan da avantajlıyız. Örneğin Togg’un şimdiki kabiliyetlerine kavuşmasının bunların bir sonucu olduğuna inanıyorum.
◊ Sizin yolunuzu izleyen gençlere tavsiyeleriniz nelerdir?
Aslında hiçbir zaman doğru yerde olduğunu düşünmeyince başarıya ulaşıyorsun. Sürekli çalışmak ve inandıklarından taviz vermeden ilerlemek dışında bir başarı formülü yok aslında. İnsanların yeni gördükleri şeylere her zaman negatif bir reaksiyonu olabilir. Siz yaptıklarınıza inanıyorsanız defalarca yapmaya devam edersiniz ve sonunda başarırsınız.
‘Türkiye adına çok gurur duydum’
Güvenç Özel ve Togg, ilk olarak bu yılın başında, dünyanın en büyük tüketici elektronik fuarı CES’de bir araya gelmişler. Bir elektrikli otomobil üreticisi olmaktan öte, mobilite odaklı teknoloji şirketi olarak konumlanan Togg, kurumsal yaklaşımını dijital sanatla ifade etmek istemiş. “Togg ile birlikte teknolojiyi insanın ufkunu açan bir araç olarak nasıl kullanabiliriz konusuna odaklandık. Togg, insan ve teknoloji ilişkisine yaklaşımlarını özetleyen bir kelimeler grubu verdi. Ben de bunlarla eskizler yaptım ve algoritmaya yükledik. Yapay zekâ çıktılar üretti, bunların üzerine yeniden eskizler yaptım ve yeniden yükledik... Böylece yapay zekâ ve insan arasında bir diyalog geliştirmeye başladık. Bizim kullandığımız algoritma, alanında çok yeniydi fakat sonradan popüler oldu. Başladığımız sırada DALL-E, Midjourney gibi kelimeler kullanarak imaj üreten yapay zekâlar yoktu.” Google, Microsoft gibi şirketlerle çalışan Özel, Togg’la işbirliği sürecinde kurumun vizyonu karşısında etkilendiğini anlatıyor. “ABD’ye döndüğümde mobilite teknolojisinin şehirdeki yaşam alanlarıyla nasıl etkileşime gireceği üzerine bir proje geliştiriyorduk. Los Angeles Belediyesi ve Tesla destek olmuştu. Benzer bir yaklaşımla bir sonraki teklifin Togg’dan gelmesi hoşuma gitti. İletişim konusunda Tesla’yı geliştirenlerle Togg ekibinin bakış açılarının eşdeğer olması beni etkiledi. Hatta Togg ekibi çok daha açık fikirliydi. Böylesi bir iş küçük düşünerek, dar düşüncelerle yapılamazdı zaten... Bu nedenle Türkiye adına çok gurur duyuyorum.”
Paylaş