Paylaş
Gezegenin varlıklı kesimleri arasında dünyayı bırakamama, maddesel boyuttan vazgeçememe hali yaygınlaşıyor. Ölümsüzlüğün sırrını aramak antikçağlardan beri yaşamın bir parçası. Kimileri için sınırsız bir tutku, kimileri içinse tanımsız bir ayrıntı... Uzun yaşama erişme yolunda teknoloji, bilimkurgu filmlerini aratmayan yeniliklerle evriliyor. Yapay zekâ ve makine öğrenimi sayesinde gelecek nesillerin çok daha uzun ve sağlıklı yaşam imkânlarına sahip olacağı muhakkak. Geleceğin tıp teknolojisiyle birçok operasyon ve tedavi kolaylaşırken genetik bilimi, nöroloji, canlı doku ve organ üretimiyle benzeri alanlarda önemli ilerlemeler kaydedileceği öngörülebiliyor.
Ancak teknoloji ne kadar gelişirse gelişsin, fiziki bedenlerimizin daima bir son kullanma tarihi olacak. Nasıl ki çok iyi durumda olsa bile antika bir arabayla otobanda yarış yapamazsınız; yaşam süresi fazladan 20-30 yıl uzatılmış bir bedenle gelecekteki dünyanın hızına yetişmek de kolay olmayacaktır. Fakat çok fazla paranız varsa işler değişebilir. Şimdilerde Silikon Vadisi’nin popüler konseptleri arasında ‘dijital ölümsüzlük’ öne çıkıyor. Zihni olduğu gibi bilgisayara yükletip dijital dünyanın sonsuzluğu içine yerleşme fikri...
Teknolojinin sürekli içinde yaşayan biri olarak dijital dünyada sonsuz bir hayat geçirmeyi hiç istemezdim. Ancak herkesin konuya bakışı farklı olabilir. Mesele aslında ölüm korkusunu nasıl içselleştirdiğimizle ilgili. Çünkü her şeyden önce hayatta kalmaya kodlanan zihin, ola ki ölünce yaptıklarından dolayı hesap verme endişesi taşıyorsa ‘öteki tarafa’ gitme ihtimalini
ortadan kaldırmanın yolunu arayabilir...
TRANSFORMERS YA DA ROBOT...
Gelelim ABD’li süper zenginlere... İşler ciddiye binmiş bile: Fortune dergisinin yayımladığı güncel bir tüketici raporuna göre Amerika’da en varlıklı kesimin yüzde 41’i bilinçlerini bilgisayara yüklemekten gayet mutlu olacaklarını belirtiyorlar. Metaverse’ün gelecek vizyonlarımızı biraz şekillendirmesiyle birlikte ‘dijital ölümsüzlük’ kavramı somutluk kazanmaya başladı. Ömrü uzatmaya yönelik teknolojik donanımlarla besin takviyelerini içeren ‘biohacking’ sektörü yatırımcılar için çekici bir pazara dönüşüyor. Amazon’un kurucusu Jeff Bezos’un Silikon Vadisi’ndeki gizemli bir yaşlanma karşıtı araştırma girişimine milyon dolarlar döktüğü biliniyor. Hatta Bezos’un girişimi duyulunca Elon Musk’a malzeme çıkmış, “Proje işe yaramazsa ölüme dava açar herhalde!” diye Jeff Bezos’a taş atmıştı.
İşin aslı, dünyada işler yolunda giderse biohacking cihazları ve tıptaki modern gelişmeler sayesinde gelecekte yaşam süresinin uzayacağı öngörülebiliyor. Ancak ‘dijital ölümsüzlük’ bambaşka bir kavram. Henüz bu seviyede bir teknolojimiz yok ancak zihin içeriğini veri olarak kaydetme yönünde girişimler var. Bilinci bilgisayara yüklemekse büyük bir muamma. Şimdilik yalnızca hayalini kurabiliyoruz. Johnny Depp’in başrolde oynadığı ‘Transcendence’ filminde tam da bu konu işleniyordu. Network’e kendi bilincini yüklemeyi başaran eksantrik biliminsanı, giderek internete yayılmaya ve bağlantıdaki her şeye tehlikeli biçimde hâkim olmaya başlıyordu. Geçmişteyse Stephen King ‘Bahçıvan’ romanıyla benzer bir temayı anaakımda işleyen ilk yazar olmuştu.
Peki, bilincimiz bir bilgisayarın içine yüklenebilirse ne olur? Eğer kendisine bir beden inşa etmek isterse, en iyi ihtimalle bir Transformers biçimine kavuşur ya da dosdoğrudan bir robota dönüşür. Ancak robot beden, arzuladığı ve alıştığı hareket imkânını bilince sunamayacaktır. Hissiyatı için bir sinir sistemi olmayacağından, sonunda ucuz sanal gerçeklikten öteye geçmeyen bir realiteyle yetinmek durumunda kalır. O halde bedensiz, yani sadece veri olarak ‘yaşaması’ daha akılcı olur. Böylece sanal dünyaların sonsuzluğu içinde yüzebilir. Öte yanda deneyimin sürdürülebilirliği için dijital bilince sonsuz müddette hizmet veren bir altyapı ve yazılımcılar, tasarımcılar, uzmanlar olması gerekir. Ve elbette yeni dijital deneyimlere bağlanabilmek için şişkin bir coin hesabı... Sonra gelsin cennet modelleri sunan metaverse’ler, bunları pazarlayan startup’lar ve dahası... Peki ya siz, imkânınız olsa dijital dünyada ölümsüz olmak ister miydiniz?
ELİTLERİN AYRICALIĞI
Fortune Magazine adına araştırmayı düzenleyen girişim sermayesi şirketi Maveron’un kurucu ortağı Anargha Vardhana “Sağlık ve bakım masraflarının giderek artmasıyla birlikte ‘wellness’ konsepti iyiden iyiye elitlere sunulan bir ayrıcalığa dönüşüyor” diyor. Aynı araştırmaya göre düşük gelirli vatandaşların sadece yüzde 20’si bilinçlerini bilgisayara yükleme fikrine sıcak bakıyormuş. Vardhana, varlıklı toplumların sıradışı ve kimi zaman şaibeli uzun yaşam terapilerine para yatırmaya daha fazla meyilli olduğunu anlatıyor.
EN ZENGİNLER TASARIM BEBEK İSTİYOR
ABD’nin en varlıklı insanları arasında yine yüzde 40 civarında bir kesim, tasarım bebek konseptine olumlu bakıyor. Bebeklerin doğmadan önce genleriyle oynayarak fiziki özelliklerinin iyileştirilmesi, hastalıklara bağışıklık kazandırılması, hatta IQ seviyesinin yükseltilmesi gibi uygulamaları içeren ‘tasarım bebek’ kavramı etik olarak tartışmalı. Uygulamaya izin veren bir ülke yok ancak zenginlerin böylesi yüksek orandaki talepleri, gizli laboratuvarlarda ‘üretimlerin’ çoktan yol kat etmiş olabileceğini akıllara getiriyor. 2019 yılında bebeklerin genlerini düzenlediği anlaşılan Çinli biliminsanı He Jiankui üç yıl hapis cezasına çarptırılmıştı.
Paylaş