QR deyip geçmeyin!

Pandemide tüm restoranlar QR kod uygulamasına başladı, klasik menülere göre maliyet yönündeki artılarıyla işletmelerin vazgeçilmezi oldu. Tüketiciyi ilgilendiren kısımsa, bilgi mahremiyeti... Ama korkmayın. Asıl mesele, dışarıda yemek yemek gibi özünde çevrimdışı bir eylemin artık veri pazarına giriyor olması.

Haberin Devamı

QR deyip geçmeyin
İnsanlığın dijital dönüşümünde hiçbiri onun kadar hızlı kabul görüp günlük hayata adapte olmamıştı: QR kod. Her restoranda karşımıza çıkan, havaalanlarında elimizin iyice alıştığı, hatta AVM’ye bile onunla girdiğimiz şu küçük, siyah beyaz bezeli kare kodlar. Hayatımızın öyle çabuk vazgeçilmezi haline geldi ki şimdi gündem konusu olmasını bile yadırgayabilirsiniz. Öyleyse QR kod hakkında pek bilinmeyen gerçeklerin farkına varmanın tam sırası! The New York Times’ın yayımladığı bir analiz sürekli izlenen tüketim davranışlarımıza QR kod marifetiyle yeni bir katman daha eklendiğini gösteriyor.

Pandemi sürecinde temastan sakınmak hayati önem kazanınca, QR kodlar bir anda tüm restoranlarda belirdi. Bu kodlar yalnızca menüyü göstermekle kalmıyor; yiyecek fotoğrafları ve pek çok ayrıntıya yer verilebiliyor. Ekstra ürünler, indirimler gibi harcamayı arttıracak cazip seçenekler sunulabiliyor. Üstelik Cheqout gibi sistemler sayesinde siparişi ve ödemeyi yapmak mümkün. Bu sayede işletmelerin yüzde 30 ile 50 oranında kâra geçebileceği The New York Times’ın analizinde vurgulanıyor.

 

Haberin Devamı

NE ZAMAN, NE YEDİNİZ...

İşletmelerin yola QR’la devam etmek için çok sebebi, tüketiciler içinse madalyonun diğer yüzünde bilgi mahremiyeti var. Gazetenin görüş aldığı Amerikan Sivil Hakları Birliği üyesi Jay Stanley “Bir yerde oturup yemek yemek normalde çevrimdışı aktiviteyken bir anda çevrimiçi reklamcılık imparatorluğunun parçası haline geldi” diyor.   

QR kod tıpkı barkodlar gibi karakter bazlı veriyi sembolik işarete dönüştüren bir sistem. Genellikle URL bilgisi içeriyor. Telefonunuzdaki okuyucu sizi QR kodun içerdiği URL’ye yani internet sayfasına yönlendiriyor. Normalde herhangi bir internet sitesine girmekten bir farkı yok. Mesele şu ki, QR kodla yönlendiğinizde o sırada fiziki olarak hangi lokasyonda bulunduğunuz belli. Üstelik tüketim tercihinizle ilgili bilgileri menünün yer aldığı internet sitesiyle paylaşmak üzeresiniz. Bir de ödeme yaparsanız, kredi kartı hareketlerinizi de verilere eklemiş olursunuz. Bu verilerin ‘değer kazanması’ için elbette restoran tarafından toplanıyor ve klasifiye ediliyor olması gerekli. Ancak restoran kendi sayfası yerine hazır bir sistemi kullanıyorsa, veriler çok daha büyük bir havuza dahil oluyor demektir. Günün hangi saatlerinde yemek yediğiniz, yemek seçimleriniz, ne sıklıkla restorana gittiğiniz vb. bilgileri toplamak mümkün. Veriler çokça biriktiğinde beslenme tercihleriniz, sosyal alışkanlıklarınız hatta sağlık ve maddi durumunuza dair tahminlerde bulunmak bile mümkün olabilir. Tek noktadaki restoranlar için veriler ‘müdavim kaydı’ tutmaya yararken zincir restoranlarda seçenekler çoğalabiliyor. Bünyesinde pek çok marka bulunduran bir holdingin, zincir restorandan topladığı verileri kendi data havuzu içinde paylaşıma sokması mümkün. Ne mi olur? Bir sonraki siparişinizde sevebileceğiniz seçenekler sunulur.

Haberin Devamı

QR kodla elde edilen verilerin Google’ın her gün topladıklarından pek farkı yok. Mesele, dışarıda yemek yemek gibi özünde çevrimdışı olan bir eylemin artık veri pazarına giriyor olması.

“QR kodlardan sakınmalı mıyım” derseniz hayır, evhamlanmaya gerek yok. Pandemi artık hayatın nasıl bir parçasıysa, QR kodlar da öyle olmaya devam edecek. Dijital pazarlama her geçen gün özel hayatımızın derinliklerine dalarken, bizim de bilinçlenmemiz önemli... Günün birinde nerede, ne yediğiniz bilgisinin mahrem kalması gerekirse, garsondan normal menüyü isteyebileceğiniz hatırınızda olsun.
QR deyip geçmeyin
VERİ TİCARETİ GİDEREK GÜÇLENİYOR

Emlak ve para piyasaları gibi artık verilerin de broker’lığı var. Dijital dünyada ‘data broker’ adı verilen bu yeni sektör halen çoğu insan tarafından bilinmiyor. Veri broker’lığı tüketiciler hakkında toplanan verilerin işlenerek ve/veya klasifiye edilerek satılmasını kapsıyor. Verilerin değeri arz-talep esasına göre belirleniyor. Niteliğine, derinliğine ve nasıl işlenebileceğine dair nominal değeri belirlenen ve gruplanan veriler, en yüksek fiyatı teklif edenlere satılıyor. Resmi olarak bu faaliyetle uğraşan ticari kurumlar da var. Örneğin, ABD’nin en büyük kredi raporlama firmalarından Experian’ın sadece bebek bekleyen ve yeni doğmuş çocuğu olan aileleri dökümleyen bir pazarlama departmanı bulunuyor. Veri ticaretinin had safhaya ulaştığı ABD’de halkın en az yüzde 80’i veri havuzlarında herhangi bir şekilde yer alıyor. Nüfusun yüzde 38’inin ne kadar maaş aldığı bilgisi bile veri broker’larının eline geçmiş durumda.

 

Yazarın Tüm Yazıları