Paylaş
Akıllı telefonunuz eskidiyse, güncellemeleri kaldıramıyorsa, görünümü demode olduysa kendinizi ‘eksik’ hissetmeniz çok doğal. Sosyal medya ve interneti aktif kullanıyorsanız elinizde iyi bir cihaz olsun, işleriniz rahat görülsün istersiniz. Prestije önem verilen çevrelerde teknolojinin sosyal statünüzü tamamlaması gerektiğini hissedebilirsiniz. Hatta kimi çevrelerde son model akıllı telefon bile yetmeyebilir, akıllı saati, bluetooth kulaklığıyla takımın tam olması gerekir (!). İnternetsiz bir dünyayı düşünmemiz artık mümkün değil.
Düşünmek de istemiyoruz. Peki, interneti hiç kullanamayacak durumda olanlar, kullanmayı istemeyenler acaba bu konuda ne düşünüyor?
Yakın zamanda rastladığım bir inceleme teknolojinin toplumda önemli bir ayrışmaya yol açtığını ortaya koyuyordu. Teknolojiye erişimi veya kullanma yetisi olmayan bireylerin giderek neye yabancılaştığını, dünya teknolojiyle dönmeye başladıkça aradaki uçurumun büyüdüğünü anlatıyordu. 10 sene öncesine kadar internet ve akıllı telefonların temel işlevi iletişim, eğlence, eğitim ve sosyalleşme üzerineydi. Günümüzde QR kod ve benzeri teknolojiler sayesinde restoran siparişlerinden resmi devlet işlerine kadar hayatın her alanında işlev kazanmaya başladı. Pandemi sürecinde toplu taşımayı, AVM’leri kullanıp kullanamayacağımızı bile belirledi.
Dünya düzeninin elektronikleşmesi hayatımızı kolaylaştırırken belirli gruplar için her şeyi olduğundan daha karmaşık ve adaptasyonu zor hale getirebiliyor.
Örneğin İngiltere’de otomatik ödemeli otopark sistemlerinin hayata geçirildiği dönemde, ileri yaştaki sürücülerin çok daha fazla ceza ödemek durumunda kaldığı ortaya çıkmış. Teknolojiyi kullanamadıkları için… İnsanların yaşı dolayısıyla dijital topluma yabancılaşması yeni bir konu değil. Ancak teknolojik yaşam baskın hale geldikçe, engelli bireyler de kısıtları artanlar grubuna dahil olmaya başlıyor. Resmi kurumlar, yolculuklar, sağlık uygulamaları ve benzeri ortamlarda dijital sistemler, QR kodları, web formları, internet başvuruları vb. zorunlu hale geldikçe, teknoloji kısıtı olanların başkalarına muhtaç olma ihtimali artıyor. Yalnızlık ve yabancılaşma hissiyatını derinleştiren bir durum…
“Kişisel tercih olarak sosyal medyadan uzak duranlar ötekileşmeyi daha yoğun hissedebiliyor. ”
Kişisel tercih olarak sosyal medya ve akıllı telefon kullanımından uzak duranlarsa ötekileşmeyi daha güçlü hissedebiliyor. Instagram hesabını geçici süre kapatan Z Kuşağı bir yakınım, ilginç bir tespit paylaşmıştı. Yeni katıldığı bir çalışma grubunda tanıştığı insanların hemen sosyal medyalarına girip profillerine bakamıyor olması, hayatının yaratıcı ve derinlikli yönünün saklı kalmasına yol açmıştı. Gizemli havanın tadını çıkarmakla beraber, insanların normale göre daha mesafeli durduklarını, ilk başta kendisine temkinli yaklaştıklarını gözlemlemişti.
Yeni tanıştığımız, tanışacağımız kişilerin profillerini incelemek artık olağan reflekslerimizden. Sosyal medya profillerinin insanlar hakkında peşin yargıya varma, yargılayıcı olma riski barındırdığı kuvvetli bir gerçek. Ancak muhakeme etmek, tanımak, fikir sahibi olmak için muazzam bir imkân sunuyor. Herkesin bir sosyal medya profili olmasını beklediğimiz dünyada iyi görünen profiller birbiri üzerinde üstünlük sağlarken özensiz profiller kişisel imajı zedeliyor. Hele ki hesabı kapalı veya hiç yoksa kişi hakkında daha büyük soru işaretleri oluşabiliyor. Bir insana güvenip güvenmeyeceğimizin sosyal medya varlığı tarafından belirlenmesi, esasında distopik bir olgu. Şu ya da bu sebeple akıllı telefon ve sosyal medya kullanmayan insanların ötekileşmesi, bu noktada realiteye dönüşüyor.
Teknoloji dünyasında şiddetli biçimde ayrışan üçüncü bir grup daha var ki aslında onlar büyük çoğunluğu oluşturuyor: Maddi gücü olmayanlar. Yoksulluk sınırında yaşayanların teknolojik bir dünyada hayatta kalma şansı, toplumun tüm bireyleriyle eşit imkânlara kavuşma ihtimali yok denecek kadar azalıyor. Demokrasiyle ilgili yaygın fakat yanlış bir kanı vardır. Çoğunluğun sözünün geçmesi, ihtiyaçlarının karşılanması şeklinde anlaşılır. Aslında demokrasi, azınlıkların sesinin duyulabilmesi ve ihtiyaçlarının görülmesi için yaratılmış bir kavramdır. Teknolojinin sağladığı kolaylıkların tüm sosyal kurumlar, iş dünyası, sektörler ve hizmetler açısından cezbedici ve kârlı olduğu şüphesiz. Ancak bu cazibeye kapılıp ‘ötekilerin’ gerçeğini göz ardı etmeden, kapsayıcı çözümler sunma sorumluluğu herkese düşüyor.
Dünyanın yarısı sosyal medyadan uzak
Herkesin akıllı telefonu varmış gibi görünse de istatistikler, teknolojiye erişimi kısıtlı nüfusun gerçeğini ortaya koyuyor. Büyük çoğunluk cep telefonlarına erişirken akıllı telefon, internet ve sosyal medya kullanımlarına bakılınca oranlar kademeli olarak azalıyor.
* Birleşmiş Milletler’in resmi tahminlerine göre Haziran 2022 itibariyle dünya nüfusu 8 milyar.
* 6 milyar 648 milyon akıllı telefon kullanılıyor. Bu nüfusun yüzde 83.72’si demek. Yani yüzde 16.28 dışarıda kalıyor. Kişi başı 1’den fazla telefon kullanımı, kurumsal hatlar gibi değişkenler hesaplandığında bu oran en az yüzde 20’ye ulaşıyor. Yani dünya üzerinde her 5 kişiden 1’i ‘ötekilerden’ sayılıyor.
* 7.26 milyar cep telefonu kullanılıyor. Dünya nüfusunun yüzde 91.54’ünün telekomünikasyon erişimi var.
* 4.95 milyar kişi (nüfusun yüzde 63’ü) her gün düzenli olarak internete giriyor. Buna göre yüzde 37 gibi bir oran internet kullanmayan ‘ötekileri’ ifade ediyor.
* 4.65 milyar sosyal medya kullanıcısı nüfusun yüzde 58’ini oluşturuyor. Yani dünyanın yarısına yakını halen sosyal medyadan uzak.
Paylaş