Paylaş
Medeniyetimiz Amerika’nın keşfi ve İstanbul’un fethinden bu yana hemen her yüzyıl yeni bir devrimle yoluna devam ediyor. Teknolojiyi merceğe aldığımızda, iki yüzyıl önce gerçekleşen sanayi devrimi; geçen yüzyılın son çeyreğinde başlayan bilişim devrimiyle bu yüzyılın ilk yarısında gerçekleşecek olan, belki de bin yılın en önemlisi olmaya aday ‘enerji devrimi’.
Enerji devriminin önemi açık... Dünyanın başındaki iki büyük felaketin, savaşlar ve iklim krizi olduğu malum. Konuya ilk mayıs ayında yer vermiştim... Rusya-Ukrayna savaşının başladığı günlerde, Ukraynalı ünlü biliminsanı Svitlana Krakovska “Bu bir fosil yakıt savaşı” tespitiyle gündeme gelmiş ve bombardıman altında olan Kiev’deki evinden çarpıcı bir bildiri yayımlamıştı.
Enerji devrimi başlıyor
Rusya’nın elindeki en büyük koz doğalgaz. Kesintilerin ekonomiye etkilerini Avrupa ülkeleri şimdiden yaşıyor. Ülkelerin fosil kaynaklı (petrol, kömür, doğalgaz) yakıtlara bağımlılığı bir yanda, karbon salımıyla artan küresel ısınma diğer yanda... 2030’lardan itibaren tüm dünyada petrol kısıtlanacak ve 2050’ye kadar fosil yakıtlar tarihe karışmış olacak. Zaten kaynaklar sonsuz değil, bitecek. İşte elektriği merkezine alan ‘enerji devrimi’ bu süreçte gerçekleşecek. Elektrikli araçların yaygınlaşması ilk işaret. Yenilenebilir kaynaklarla karbonsuz elektrik üretmek en ideal senaryo. Gezegenin rüzgârı, güneşi, suyu sabit durmadığı için sürdürülebilirlik problemi, teknolojinin önünde güçlü bir bariyer. Ancak kaynaklardan biri olan Güneş neredeyse sonsuz ve kesintisiz bir güce sahip. Onun sınırsız gücüne erişebilmekse yalnızca tek bir koşula bağlı: Dünya’nın dışına çıkmak. Yörüngeden güneş enerjisi toplama yöntemi, ilk önce Çin’in gündeme getirdiği fütüristik bir projeydi. Uzay araştırmalarının giderek gerekli hale gelmesiyle birlikte yatırımlar çoğaldı ve güneş enerjisini ‘yerinde’ toplamak gerçekçi bir fikre dönüşmeye başladı.
2050 yılında karbondan tamamen arınma niyeti taşıyan Avrupa Birliği için bütün ülkeleri ve taşıtları ‘elektrikle’ beslemek sadece rüzgâr türbinleri ve güneş panelleriyle olacak iş değil. Güneş panellerinin iki tipi var: Işınları ısıya çeviren klasik paneller ve fotonlarla elektrik üreten fotovoltaik paneller. Fotovoltaik hücreler, yarı iletken bir element sayesinde keşfedilen mucizevi bir madde özelliğini kullanıyorlar. Bilimsel ifadesiyle ‘bir fizik fenomeni’. Bunlara aynı zamanda ‘güneş pilleri’ deniyor. Geceleyin çalışmadıkları için depolama gerektiriyor ancak ışık olduğunda, hiç durmadan elektrik üretebiliyorlar.
Bulutlu havalarıyla yağmurlu bir iklime sahip olan Avrupa’nın uzay ajansı ESA, Güneş’ten tam verim almanın yegâne yolu olarak yörüngeden elektrik çekme işini ciddiye almaya başladı. Şu anda Ar-Ge çalışmaları sürdüren ESA, olumlu rapor verir ve tüm kaynaklar sağlanırsa, AB idaresi 2025 yılında başlatma düğmesine basabilir.
Enerji devriminin gerçekleşmesinde kuşkusuz önemli bir adım olacak proje, şimdiden teknolojinin gelişimi yönünde emsal taşıyor. Uzaydan güneş ışığı hasat edip Dünya’ya elektrik indirme teknolojisine ‘uzay tabanlı Güneş gücü’ (space based solar power, SBSP) deniyor. Sistem, yörüngeye kurulacak bir istasyonun güneş ışığını yoğunlaştırarak Dünya’ya odaklaması mantığıyla çalışıyor. Güneş ısısı mercek gibi doğrudan odaklanmıyor, fotonlar, lazerler aracılığıyla Dünya’ya iletiliyor. Dünya’daki alıcı sahasında ya fotovoltaik hücreler ya da elektromanyetik dalgayı elektriğe dönüştüren antenler kullanılacak. Dönüşen elektriğin doğru akımla şehir şebekelerine ulaştırılması için de altyapı çözümleri üretilmesi gerekecek.
“Güneş’in sınırsız gücüne erişebilmek tek bir koşula bağlı: Dünya’nın dışına çıkmak.”
Robotlarla montaj
İşin ‘çılgınlık’ boyutuna gelince... Öncelikle kurulması gereken yapı çok büyük. Kilometrelerce genişlikte güneş paneli hatları yerleştirmeden bir kıtaya uzaydan enerji sağlamak mümkün değil. Proje için Avrupa endüstrilerinden destek alan ESA, Belçika ve İsviçre menşeli iki şirketle ortak araştırmalar yürütüyor. Belçikalı şirketin takım lideri Diego Urbina “Bir SBSP yani uzay tabanlı güneş gücü sistemi, insanlar tarafından uzaya konulmuş her şeyden daha büyük. Şimdiye kadar futbol sahasından büyük bir şey koymadığımız bir yere kilometreler boyunca bir yapı inşa etme fikri bu” diyor. Diego’nun kastettiği futbol sahası, uluslararası uzay istasyonunun (ISS) büyüklüğü. Fakat ESA’nın devasa yapıyı inşa etmek için bir çözümü var: ‘Çok kollu robotlar’. İlk olarak uzayda bir teleskopun montajı için geliştirilmişlerdi. Güneş gücü projesi için robotlardan yörüngeye onlarca, hatta yüzlerce taşıyarak işe başlanması planlanıyor. Aynı esnada panellerin de roketlerle gökyüzüne taşınması gerekiyor. 2040 yılında hayata geçmesi hedeflenen projenin bu süre zarfında yeterince malzemeyi yörüngeye taşıması olası. Aynı esnada yörüngedeki robot kollar kilometrelerce genişlikte panelleri monte etmeye devam edecekler...
Sanayi devrimi, aslında dünyanın ilk enerji devrimiydi, hayvan ve insandan yakıt gücüne geçmiştik. Şimdi de dünyayı zehirleyen, birbirine düşman eden yakıtlardan, temiz elektriğe doğru yol alıyoruz. Fütüristik projeler geleceğe umutla bakmamızı sağlıyor. Ancak iklim adına bir şeyler yapmak için bugün dahi kaybedecek vaktimiz kalmadığını unutmamamız gerekiyor.
Paylaş