Paylaş
Yine de büyük bir çekince ile sadece 14 kişinin alındığı özel koltuklu bir salonu tercih ettim.
Film büyük yönetmen Christopher Nolan’ın. İyi de yaptık; ailece keyifli bir film izledik. Gelecek ile geçmişin savaşı, yaşadığımız dönemi de tekrar sorgulattı. Detay vermeyeceğim.
Geleceği oluşturan bizlerin, yaptığımız hataların başka yaşamları etkileyeceğini bir kez daha hatırlatıp, asıl derdime geçeyim.
Malum,Türkiye Karadeniz’de keşfettiği 320 milyar metreküplük doğalgaz yatağının sevincini yaşıyor. Rakam, dünya ölçeğinde çok büyük olmasa da, bizim açımızdan önemli. Hem cebimizde döviz kalmasını, hem doğalgaz alırken pazarlık gücümüzün artmasını sağlayacak. Gözler, şimdi Akdeniz’de. Oradan da müjdelerin gelmesi bekleniyor.
Enerjide dışa bağımlılığın azalması elbette sevindirici bir durum. Ama petrol ve doğalgaz zengini olmadığımıza da sevinmek mi gerekli acaba? Petrol ve doğalgaz zengini olsak üretmek ve çalışmaktan kaçınacağımız gibi dünyanın kirlenmesine katkımız da bir o kadar fazla olacaktı.
Türkiye’nin üretenleri ve üretmeye kafa yoran mühendisleri, ekonomistleri, çevrecileri yenilenebilir enerji üzerine çok düşünüyor. Enerji zengini olsak belki bu kadar düşünmeyecektik.
Biraz doğalgaz ve petrolümüz olsun; ama asıl kafayı yenilenebilir kaynaklarla elektrik üretmeye yormalıyız. Mesela zengini olduğumuz güneşe daha çok kafa yormalıyız.
Geçen hafta BUSİAD Başkanı Ergun Hadi Türkay, bu konuyla ilgili bir açıklama yaptı. Doğalgaza memnun olduklarını ama güneşin de unutulmaması gerektiğini dile getirdi. Türkay, uzun süredir bu konulara kafa yoruyor. Kendisi de yenilenebilir enerji işiyle uğraşıyor. Konuya hakim anlayacağınız. Almanya’nın Türkiye’nin yarısı kadar güneşe sahip olmasına rağmen 8 kat fazla elektrik ürettiğini söylüyor Türkay. Özellikle belirttiği bir nokta ise güneşin bedava, kayıp kaçağın ise neredeyse sıfır olduğu.
Güneş enerjisi elbetteki Türkiye’nin ihtiyacının tamamını karşılayacak değil. Ama hem önemli bir kaynak, hem ünyanın daha az kirlenmesi için düşünülmesi gereken bir yöntem.
Almanya yenilenebilir enerji kaynaklarıyla üretimde öncü durumda. Almanya’nın 2020 yılı ilk yarısındaki elektrik üretiminin büyük bir oranını rüzgar enerjisi oluşturdu. Rüzgar enerjisi santrallerinin payı bir yıl önceye göre 5,7 puan artarak yüzde 30,6 oranında gerçekleşti.
Üretimde güneş enerjisinin payı yüzde 11,4, biyokütle santrallerinin yüzde 9,7 ve hidroelektrik santrallerinin ise yüzde 3,9 oldu. Bununla birlikte üretimde kömürlü termik santrallerin payı yüzde 19,7, doğalgaz santrallerinin yüzde 11,5 ve nükleer enerji santrallerinin yüzde 12,3 oldu. Yani yenilenebilir enerji, toplam kurulu gücün yarısını geçmiş durumda. Ayrıca Avrupa ülkeleri kömür santrallerini kapatmaya başladı bile.
Tekrar Nolan’a dönersek gelecekle kavga etmek istemiyorsak (ki onlar bizim çocuklarımız - torunlarımız) acilen fosil yakıtları bırakıp yenilenebilir enerjiye ağırlık vermeliyiz. Nolan’ın filmde birkaç yerde görünen rüzgar santrallerini de boşuna koymadığına inanıyorum. Gelin yenilenebilir enerjiye daha çok kafa yoralım.
Kalın sağlıcakla.
Paylaş