Yeni Haliç vakası

Gazeteciler arasında söylenen bir şey vardır. Türkiye’de bir günde yaşanan olaylar İsveç’te bir yılda olmaz diye.

Haberin Devamı

Haberci açısından zengin bir ülkeyiz. Ancak bu, her zaman mutluluk veren bir şey olmuyor elbette. Bu sözü, dinamik, sürprizlere açık bir ülkede, canlılığı hissetmek için kullansak da bazen çoğunlukla bilinmezliğin, kuralsızlığın, kötü sürprizlerin, plansızlığı tanımlamak maksadıyla kullanırız.
Hep güzel ülkemiz sözüyle avutuyoruz kendimizi. Güzel olduğu kesin de, beslenmesi yanlış, alkol ve uyuşturucu kullanan, iyi uyumayan, dinlenmeyen ve yeterince su içmeyen güzel bir kadın gibi Türkiye. Böyle devam ederse eskiden ne kadar güzelmiş denilecek.
Türkiye’nin kendini koruması gerektiğini doğa bize çok açık anlatıyordu bir süredir. Ama anlayana.

Evet Marmara Denizi’nden ve artık çok duymaya başladığımız müsilajdan konuşalım bu hafta. İstanbul Alibeyköy’de doğdum büyüdüm. Çocukluğum Alibeyköy, Haliç kıyısı ve Eyüp civarında geçti. Haliç kıyısındaki fabrikaların suyu nasıl öldürdüğüne de, fabrikaların yıkımına da, temizleme çalışmalarına da tanıklık ettim. Ancak Bedrettin Dalan döneminde 1980’lerin ortalarında başlayan temizleme çalışmaları halen devam ediyor. Yani ölen halici diriltmek için önce fabrikalar taşındı ardından temiz su akıtıldı ve dipten çamur çıkarıldı. Yani neredeyse 40 yıla yakın bir süredir devam eden bir süreç. Böyle giderse Marmara Denizi’nin de sonu benzer olacak. Bazı hocalara göre ise, Marmara Denizi’nin ölümü çoktan gerçekleşti. Umarım yanılıyorlardır.

Haberin Devamı

Lafı uzatmak istemiyorum. İçim acıyor. Haliç’i yaşamış biri olarak, kaçınılmaz son yaklaşıyor diye düşünmekten kendimi alamıyorum.
Türkiye’nin yaklaşık 67 bin kilometrekarelik bir yüzölçüme ile yüzde 8,5’ine karşılık gelen Marmara Bölgesi’nin nüfus açısından, 25 milyon ile Türkiye nüfusunun yüzde 30’unu barındırdığını söylersem olayın vehameti ortaya çıkar sanırım. Marmara Bölgesi’nin kendisi Haliç olmuş durumda. Bursa kadar bir büyüklüğe sahip Marmara Denizi, bu nüfus ve sanayi yoğunluğunu kaldıramaz. 1991’de 12 milyon civarında olan bölge nüfusu, 30 yılda 2 kattan fazla büyümüş. Çanakkale 1915 Köprüsü ve Osmangazi Köprüsü ile bir çemberle dolanacak oto yol projesiyle, yoğunluk daha da artacak. Acilen Marmara’daki sanayi ve insan yoğunluğunu azaltacak projeler geliştirilmeli. Yoksa kaybedecek çok şeyimiz olacak.
Kalın sağlıcakla.

Yazarın Tüm Yazıları