Paylaş
Ülkelerin iç işlerine, ‘demokrasi getiriyoruz’ bahanesiyle karışmayı tercih etti. Kendisi ve müttefikleri için başta Orta Doğu olmak üzere pek çok yere askeri müdahalelerde bulundu. Sanırım bu dönemde, dünyada en sevilmeyen ülkelerden biri haline de geldi. Ancak geçen 30 yılı aşkın süreyi, ABD ve batı değerlendiremezken, Çin ve Rusya toparlanmaya ve yeniden önemli birer aktör olmaya başladılar.
*
Irak’ta, eski Yugoslavya’da ve Libya’da sessiz kalan Rusya, Suriye ve ardından Ukrayna’da kendisini göstermeye başladı. Çin, Pasifik’te ve Tayvan konusunda, ABD ile karşı karşıya gelmeye başladı bile. Artık tek kutuplu sistemin bittiği aşikar. Hatta ekonomik olarak ABD’nin dünya liderliğini kaybetmesine de birkaç yıl var.
Hal böyle olunca, sıkışan kapitalist sistem, küresel ısınma ve pandeminin su yüzüne çıkardığı ekonomik sorunlar da eklenince, sorunlar bin yıllardır en iyi bilinen ama en acımasız olan yöntemle çözülmeye doğru gidiyor; savaş.
*
ABD’nin AB ile birlikte gaz verdiği Ukrayna, dev Rusya karşısında yalnız kalmış durumda. Rusya, gelecekte koşullarını belirleyemediği bir savaş yerine, bugün kendisinin sınırlarını çizeceği bir çatışmayı kabullenmiş görünüyor.
ABD’nin Afgabnistan, Irak, Libya, Suriye, Sırbistan gibi askeri operasyonlarını düşününce, Rusya’nın dibinde bir kendisine bir sorun yaratmak istememesini anlıyorsunuz. Ama elbette ki her savaş, yitirilen canlar, kaybedilen birikimler demek.
*
Peki Türkiye’nin durumu. İşte iş burada biraz çetrefilli hal alıyor. Türkiye-Rusya ilişkisi, Suriye’de sınırımızı geçen Rus savaş uçağının düşürülmesinden sonra gerilen ilişkilerin tamir edilmesiyle, bambaşka bir yola girmişti. Hatta, 15 Temmuz darbe girişimine karşı Rusya’nın da destekleri olduğu bile ifade edildi. Ardından sık sık bir araya gelen Erdoğan-Putin ilişkisinin sıcaklığı da herkesçe malum. Ve bir malum olan şey daha, alınan S400’lerle Türkiye’nin NATO’ya rağmen hareketi. Ayrıca, Rus turist, doğalgaz ve tarım ihracatı gibi konular da Rusya ilişkilerimizin çok yönlülüğünün kanıtı. Diğer yanda ise son yıllarda aramızın iyi olmadığı NATO, ABD ve AB var. Ukrayna ile iyi ilişkilerimiz de sorunu iyice bizim açımızdan açmaza sürüklüyor. Ancak, Türkiye NATO’nun son hareketlerini de görerek, keskin bir NATO taraftarlığı yapmayacaktır diye düşünmek istiyorum. Burada sorunun çözümüne katkı yapan bir ülke olmasını dilerim. Türkiye’nin aksi halde ekonomik olarak sıkıntılı geçen günlerimizin süresinin uzayacağı da muhakkak.
Umalım ki bu iş büyümeden bir hal yoluna girsin. Ancak, tıkanan sistem kendisine savaş dışında bir yol bulamaz ise benzer görüntüleri büyüyerek göreceğiz gibi.
Kalın sağlıcakla.
Paylaş