Paylaş
Geçen hafta Küçük Joe adlı filmi, Konak Kültür Mekezi’nde Başka Sinema’da kızımın ısrarıyla izledim. Okuduğum psikoloji kitaplarında mutluluğa bu kadar yüksek anlam verilmemesi gerektiğine ilişkin yazıların görsel anlatımıyla karşılaştım filmde.
Evet, bu filmde mutluluk bir hastalık halinde gelişiyor. Bitki üreten bir gen bilimci kadının, ortaya çıkardığı ve oğlunun adını verdiği Küçük Joe adlı bitki, hayatta kalabilmek için etrafındakileri enfekte ediyor. Ve polenleri soluyan insanlar, artık aynı insan olmaktan çıkıyor.
*
Çiçeğin yaratılma amacı da, uygun sıcaklıkta ve şartlarda, çiçekle konuşulması halinde, insanlara mutluluk veren bir koku yayması.
Yani amacımız mutluluk. Peşinde koştuğumuz şey hep mutluluk. Bazen antidepresanlarla, bazen satın alarak, bazen bağımlılık yaratan ürünlerle mutluluk peşinde koşarız. Peşinde koşarız diyorum çünkü mutluluk, tam da böyle bir şey. Bir yenisi ya da daha iyisi gelene kadar mutluluk veren şeyleri beklemek ya da oraya doğru etkin bir çaba içinde olmak değil midir yaptığımız.
Filmde de mutluluk arayışı bir hastalık olarak karşımıza çıkıyor. Bu hastalık aynı zamanda ana uyarıcının hedefine odaklanmış, bu anlamda tek hedefi olan insan görüntülü canlılar haline dönmemize neden oluyor.
*
George Orwell’ın 1984 kitabından bir alıntı yapalım (Matrix filmindeki mavi ve kırmızı hap sahnesi de buna benzer aslında) “İnsanlık özgürlük ile mutluluk arasında tercih yapmak zorundadır ve insanların büyük çoğunluğuna mutluluk daha uygundur.”
Oysa bu durum insan olmamızın çoğunlukla önüne geçer. Bizi haz peşinde koşan birer yaratığa dönüştürür. Erich Fromm, “geçmişin tehlikelerinden biri köle olmaktı, geleceğin ise robot olmaktır” diyerek aslında yerinde bir tahminde bulunmuyor mu? Hazlarımızın, mutluluk arayışlarımızın esiri birer köle ya da bu hislerin yönettiği birer robot.
*
Yine Fromm, kişiliği; “kişinin kendine göre bir ayrılığı, belirgin bir özelliği olması durumu, kişinin öz yapısına uygun kendine özgülüklerin tümüdür” diyerek tanımlıyor. Yani herkes biricik ve farklıdır. Ama günümüzde, aynı şeylerden mutlu olan Küçük Joe’daki gibi tek hedefi olan insanlar yığınına dönüşüyoruz. Matrix’te makine, burada bitki Joe, bizi kendi amaçlarına uydurmak için mutluluk vaat ediyor.
Amaç mutluluk olmaya başlayınca, diğer duygular da mutluluk karşısında değersizleşiyor. Acı, yas, keder, özlem vs., sadece hala ayıplandığı için sanki önemli duygular kategorisindeki yerini koruyor gibi.
Mutluluk peşinde koştukça, mutluluk satanlar artacak ve daha çoğunu isteyeceğiz. Küçük Joe ve Matrix’lere az kaldı.
Kalın sağlıcakla.
Paylaş