Paylaş
Kişi başına düşen milli gelirden başlar, adil gelir dağılımına, kentleşmeye kadar gider bu göstergelerin ekonomik olanları. Ancak gelişmenin, bir de medeniyet bilinciyle ilgili olanı vardır ki, onda gelirinizin yüksekliği tek başına bir anlam ifade etmez. Ortadoğu’nun petrol zengini ülkeleriyle Avrupa’nın üretici milletleri arasındaki temel farklardan birini bu oluştururur. Avrupa ülkeleri, yüzyıllardır, sadece oturdukları coğrafyanın zenginlikleriyle değil (ki nispeten çoğu bu anlamda fakirlerdir) zihinsel ve mal üretiminde başarılarıyla öne çıkarlar (sömüge de onların hammade ihtiyacını karşılamak içindir zaten).
Bu ülkelerde yeşil alanların bolluğunu, eski binaların hala yaşam alanı olarak kullanılmasını görebilirsiniz. Kimse, rant amacıyla kentleşmeye ihanet edemez. Ama çok daha önemli bir unsur vardır buralarda, ortak yaşamanın en temeli olan kurallar. Açık ya da gizli kurallar bu ülkelerde yaşayan insanların özgürlüklerinin de garantisidir ayrıca. Sokağa çıktıklarında sürprizle karşılaşmazlar. Yaya, kaldırımdan adımını ataken, bir aracın ona çarpmayacağını bilir. Köpekler parklarda nasıl gezdirilecek, bisikletler trafiğe nasıl uyumlu olacak, bunların hepsi uzun yıllardır hayatın içinde öğrenilmiştir.
Biz, ne bir Ortadoğu, ne bir Avrupa ülkesi olarak, iyiyi ve kötüyü birlikte yaşayan bir ülkeyiz. Ağır ağır gelişiyoruz, bireysel hak ve özgürlükler anlamında. Ama bazen çok ağır oluyor, Mehter Marşı kıvamında.
***
Geçen hafta, mültecilerin Mudanya sahillerindeki durumunu yazmıştım. Irkçılığa da prim yok, kuralsızlığa da minvalinde bir yazıydı. Ancak hafta boyu, ortak yaşam sorunun sadece mültecilerden değil, bizden de kaynaklanabileceğini çok sık yaşadım.
Malum hava güzelleşti. Akşam saatleri, evimin yakınındaki kauçuk yürüyüş yolunda, spor amaçlı yürüyüş yapma derdindeyim. Dert diyorum, çünkü engelli tartan pist gibi mübarek.
Önce yolun sağından gitmeyenleri aşacaksınız, ardından beşli-altılı pistin ortasında sohbet eden ablaları. Onları geçince, bisiklet yolu yerine pisti tercih eden çocuk ve gençleri. Ardından pistte top oynayan çocukları ve köpeklerini gezdirenleri. Bunları aşabildiyseniz, 30*30 olduğunu sandığım kauçuk zemindeki bozulmalara dikkat ederek tamamlayacaksınız yürüyüşünüzü.
Bunları Nilüfer’de planlı kentleşmenin yaşandığı Yüzüncüyıl Mahallesi’nde yaşıyorum. Sanırım bunun başka örneklerini daha ağır engellerle yaşayan çok mahalle vardır.
***
Biz de medeniyet yolunda ilerliyoruz. İlerlerken akşam yürüyüşlerimizdeki gibi çok engel çıkacak. Derdimiz bu engelleri azaltabilmek. Beraber yaşamanın yolu kurallar. Nilüfer Belediyesi’nden ricam, bizler bu kuralları öğrenene kadar uyarı levhalarını unutmaması. Yürüyüş yollarının yürüyüş amacıyla kullanılması gerektiğini, ayıp olacak ama gözümüze sokarcasına da olsa hatırlatması. Bir de ne olur arada şu pistlere bakım yapın.
Diyeceğim o ki, bizden medeniyet konusunda daha az nasiplenenleri yerden yere vurmadan önce bizim gelebildiğimiz yeri de görüp, onların elinden tutup ilerlemelerini sağlayalım.
Kalın sporla ve sağlıcakla.
Paylaş