Paylaş
Bazen de kendi sınırını olumsuz aşan, ya da başkasının sınırlarına girme limitlerini zorlayana olumsuz anlamda “limiti aşma” dediğimiz olur.
Ama kişisel sorunların dışında, limitlerin aşılması genellikle büyük sıkıntılar doğuruyor. En büyük sorun da dünyada yaşayan insanın, bu dünya kaynaklarını sınırsızca kullanmasının getirdiği limit aşımı. Bu öyle bir noktaya gelmiş ki, Dünya Limit Aşım Günü diye bir gün oluşmuş. Hem de bugün maalesef yerinde durmuyor ve hep biraz daha öne geliyor. Yani, her yıl dünyadan daha fazla tüketip, dünyamızı daha fazla kirletiyoruz.
1971 yılında 24 Aralık olan limit aşım günü, bugün 28 Temmuz. 51 yılda 5 ay önce tüketmeye başlamışız gezegenimizi. Bir tek pandeminin yoğun hissedildiği 2020’de tüketim azalınca 22 Ağustos’a çıkmış limitler.
*
Türkiye için durum daha vahim. 2021’de limit aşım günümüz 22 Haziran olmuş.
Son yılların artık vazgeçilmez kavramları, küresel ısınma, iklim değişikliği, döngüsel ekonomi, dijital dönüşüm, daha kavrayıcı tanımlamayla yeşil ekonomi vs...
Kabul edelim ya da etmeyelim birden çok dünya tüketmeye devam etmenin sürdürülebilir bir tarafı yok. O nedenle yeşil ekonomi, dijitalleşmeyle birlikte artık vazgeçilmez üretim tüketim biçimimiz oluyor, olacak. Nasıl bir ürün için, fiyat, kalite ve sağlık koşullarını yerine getirip getirmediğimize bakıyorsak, artık yeşil ekonominin gerekleri de sorgulamaların içinde yer alacak.
Bu yaklaşım önemli kuruluşlarımızda başladı bile.
*
Geçen hafta BUSİAD’ın TAİDER ile gerçekleştirdiği bir etkinliğin konusu yeşil ekonomi oldu. Konuşmacılar kendi alanlarında tecrübelerini dile getirdi.
Bursa ve Türkiye’nin en köklü kuruluşları arasında yer alan İpeker AŞ Yönetim Kurulu Üyesi İhsan İpeker’in sunumu ve samimiyeti gerçekten dinlemeye değerdi.
1865’ten beri tekstilin içinde olan İpeker Ailesi’nin 7. kuşağını temsil eden İpeker’in vicdan ve samimiyetle yeşil ekonominin mümkün olabileceğini ifade etmesi ve insanların da kendilerine bir limit koyması gerekliliği sözleri bir sanayiciden duymak gerçekten güzeldi.
İpeker’in vegan üretime geçiş nedenlerini anlatırken, veganların nasıl bir baskı olmadan bu yolu seçtiklerini örneklendirmesi ise üzerimize düşen ağır sorumluluğu da bizlere hatırlattı.
İpeker’in insanı dünyanın sahibi olarak gören antroposentrik anlayıştan, insanı dünyadaki canlıların parçası olarak gören ekosentrik anlayışa evrilmemiz gerekliliğine vurgu yapması da kıymetliydi.
Limiti aşmadan bitireyim. Hepimiz bir limitle yaşamayı bilmeliyiz.
Kalın sağlıcakla.
Paylaş