Paylaş
Özellikle pandemi sonrası artan talebe yetişmeye çalışan arz, enerji fiyatlarını diğer emtialar gibi yukarı çekti. Buna bir de Rusya-Ukrayna savaşı eklenince olanlar oldu.
*
Bir süredir enerjiyle ilgili bir dosya üzerinde çalışıyorum. Gördüm ki fosil yakıtlardan kurtulmamız için daha çok ama çok uzun zamana ihtiyacımız var. Dünyada enerji tüketiminin yüzde 82’si hala fosil yakıtlardan elde ediliyor. Petrol, kömür ve doğalgaz en temel enerji kaynağımızı oluşturuyor. Yenilenebilir enerji olarak görülen hidroelektrik, rüzgar, güneş, jeotermal ve biyogaz ise her yıl biraz daha güçlenmekle birlikte kalan yüzde 18’in içinde.
*
Ancak bir iyi gelişme var ki yapılan yeni yatırımların çok önemli bir bölümü, başta güneş olmak üzere yenilenebilir kaynaklı santrallerden oluşuyor. Güneş santralleri de, bir yandan bunun ticaretini yapanlar diğer yandan da kendi elektriğini üretmek isteyenler tarafından kuruluyor.
Artışın yüksekliğini şöyle ifade edelim; 2010’dan 2020’ye kadar termik santrallerin kapasitesi yüzde 50, hidroelektrik santraller yüzde 95, yenilenebilir santraller ise tam yüzde 1200 oranında artmış.
Geldiğimiz noktada artık çatısında güneş paneli olmayan sanayi kuruluşunun kalmaması noktasında işin içindekiler hem fikir.
*
En pahalı enerjinin olmayan enerji olduğunun farkında olanlar, öyle uzun fizibiliteye gerek olmadan hemen çatıların güneş panelleriyle kaplanması gerektiğinde ısrarlılar. Geri dönüş sürelerinin giderek kısaldığı güneş enerjisi uygulamalarını savunanlar, Türkiye’nin Almanya’ya göre yüzde 50 daha fazla güneş ışını almasına karşın Almanya’da 63 gw, Türkiye’de ise güneş santrallerinin 9 gw olmasına dikkat çekiyorlar.
*
Türkiye’nin güneşe yönelmesi ile fosil yakıtlara verilecek döviz harcamasının ne kadar düşeceğini de dile getirienler, güneşin işletme giderinin de yok denecek oranda olduğuna özel bir vurgu yapıyorlar.
Yani gelecek güneşte. Umarım bu yolda ciddi adımlar atarız. Kalın sağlıcakla.
Paylaş