Çiftliklerde ölçek şart

Gelişmekte olan, ya da gelişmiş ülkelerin, çoğunlukla temel ihtiyaçların ne kadar önemli olduğunu unuttuklarını düşünürüm.

Haberin Devamı

Dayatılan tüketim alışkanlığı içinde, teknolojinin getirdiği sanal mutluluk alanları, çoğunlukla vazgeçilemez gibi görünür. Ancak işin renginin öyle olmadığı, yaşadığımız salgın döneminde bir kez daha ortaya çıktı.
Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisinin doğruluğu, yaşadığımız karantina günlerinde bir kez daha kendini gösterdi. Evde kapalı kaldığımız dönemin başında Mart ve Nisan aylarında, doymak ve bağışıklık sistemimizi güçlendirmek için besinler ve takviyelere doğru bir yönelme yaşandı (Elbetteki kişisel gözlemlerimden yaptığım çıkarımdır).
*
Yani Maslow’un piramidindeki ilk basamak olan fiziksel ihtiyaçlar giderilmeye çalışıldı. Aynı dönemde, evde kalarak, piramidin ikinci basamağı olan güvenlik ihtiyacımızı da gidermeye çalıştık. Ancak bir süre geçince, aç kalmadığımızı ve güvenliğimizi de kısmen de olsa sağladığımızı görünce, bu kez ait olma ihtiyacımız nüksetti. Önce online görüşmeler başladı ardından, güvenli olduğunu düşündüğümüz yakınlarımızla sosyal mesafe ve hijyene önem vererek yüz yüze görüşmeler de başladı.
Buradan devam edecek değilim. Yıllardır bu piramide inanırım. Bu dönem de bana bunun doğruluğunu gösterdi.
Özellikle gıdanın ne kadar önemli olduğunu, tarım ve hayvancılığın vazgeçilemezliğini bir kez daha kanıtladı.
*
Geçen hafta, Dünya Süt Günü nedeniyle, BUSİAD ve TMMOB Gıda Mühendisleri Odası Bursa Şubesi’nin ortaklığında gerçekleştirilen webinar toplantısında, sütün önemini ortaya koyan konuşmalar yapıldı. “Mükemmel gıda” tanımlaması yapılan sütün, Türkiye’deki seyri de çok net ortaya kondu.
23 milyon tonluk süt üretiminin sadece yüzde 45’inin endüstriye ulaşabildiği ve bunun getirdiği olumsuzlukların neler olduğu da toplantıda dile getirildi.
SETBİR Başkanı Selim Tarık Tezel, “Bir bardak içinde gördüğümüz süt; bir inek, ona bakan bir çiftçi, ona tarımsal ürün üreten bir başka çiftçi, yem üretimi, ürün üretimi, pazarlama sistemleri, lojistik operasyon ile çok büyük bir çarpan zinciri oluşturuyor” dedikten sonra, bu süt zincirinin domino taşı gibi yıkılabileceğini de ifade etti. Tezel, Türkiye’de üretilen sütün yüzde 55’inin gerek ekonomik açıdan gerekse halk sağlığı açısından denetlenemediğini de dile getirdi. Tezel, bu durumun, üretici, sanayici ve tüketici açısından yaratacağı olumsuzlukları da anlattı.
Ben artizan üretimin de olması gerektiğini düşünenlerdenim. Ancak bu hobi niteliğinde bir durumdur. Toplumsal ihtiyaçların giderilmesi için sadece ham maddenin işlenmesinde sanayi tipi üretim değil, ayrıca ham maddenin üretilmesinde de ölçek ekonomisine, kalite kontrolüne ve denetlenebilirliliğe ihtiyaç vardır.
*
Tezel, süt endüstrisinin ham maddesi olan çiğ sütün elde edildiği çiftliklerdeki durumu da aktardı. Buna bakınca işimizin zor olduğu görülüyor. Acilen süt üretiminde ölçek ekonomisine gidilmeli. Türkiye’deki çiftliklerin yüzde 75’i, 1-5 baş inekten oluşuyormuş. Bu işin başa baş noktası ise 56 sağmal inek. Varın siz düşünün. Daha gitmemiz gereken ne çok yol var. Süt üretiminde gözlerimizi çiftliklere döndürmeliyiz. 3-5 inekle yapılan bu üretim yönteminin geleceği görülmüyor. Umarım bir çözüm yolları bulunur.
Bol sütlü günler dilerim. Kalın sağlıcakla.

Yazarın Tüm Yazıları