Paylaş
Masalların, Hollywood eliyle restorasyonu sürüyor… ‘Kırmızı Başlıklı Kız’, ‘Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler’, ‘Hansel ve Gretel’ derken (Araya Fransız usulü ‘Güzel ve Çirkin’ de girdi) mönüde ‘Uyuyan Güzel’in “Meseleye bir de böyle bakmak lazım” versiyonu var…
Yönetmenliğini, daha çok Hollywood’un maharetli özel efektçisi ve yapım tasarımcısı (‘Avatar’ ve ‘Alice Harikalar Ülkesinde’yle Oscar almışlığı var) olarak bilinen Robert Stromberg’in yaptığı ‘Malefiz’ (‘Maleficent’), Grimm Kardeşler’in ünlü masalındaki bir yan karakteri, ‘Malefiz’i ön plana çıkarıyor ve “Tamam, kötü de sorun bir bakalım, nasıl kötü oldu”nun peşine düşüyor. Önce kısaca hikâye diyelim: Görkemli kanatlarıyla ait olduğu barış ülkesinde bin bir çeşit yaratıkla mutlu-mesut yaşayan Malefiz adlı peri, günün birinde insanoğlunun genç bir temsilcisiyle tanışır. Malum, her temas iz bırakır; Malefiz de Stefan adlı bu delikanlıyla tutulur. Ve fakat yıllar içinde ilişki yürümez, üstüne üstlük perinin ülkesinin hemen yanı başındaki ‘Şato hanedanlığı’, işgalci bir zihniyetle saldırıya geçer. Malefiz ve emrindeki yaratıklar saldırıyı püskürtür, yaşlı kralı da yaralar. Kral, ölüm döşeğinde “O periyi öldürene kızımı ve hanedanımı vereceğim” der. Bu işin üstesinden gelmeyi kafasına koyan Stefan emeline ulaşır, aralarındaki samimiyetle Malefiz’le tekrar yakınlaşır ve öldürmez ama kanatlarını keserek, periyi etkisiz hale getirir. Krallığı da kapar. Lakin kızları doğduğunda Malefiz öyle bir lanet savurur ki, küçük Aurora 16 yaşına geldiğinde bir çıkrık iğnesi onu sonsuza kadar uyutacaktır. Hikâye de ana rotasını bu lanetin gerçekleşip gerçekleşmeyeceği üzerine inşa eder...
‘Malefiz’, yönetmenin en iyi bildiği şey itibariyle bütün gücünü masalların bize vaat ettiği o hayal dünyalarını görsel açıdan inşa etmek üzerine kurmuş. Perinin yaşadığı evren, bin bir çeşit mahlûkat, ağacımsı yaratıklar (ki ‘Yüzüklerin Efendisi’ndeki ‘Orman devi’ Ent’leri ve ‘Nuh’taki ‘Gözcüler’i andırıyorlar), Aurora’nın büyüdüğü şirin ev vs. her biri birer tasarım harikası illüzyonlar… Stromberg’in bu, seyirciyi içine alıp bambaşka âlemlere götürdüğü alımlı ve cazip tablosunun içini dolduracak öyküsünü ise Linda Woolverton kaleme almış. Grimm Kardeşler’in masalıyla Charles Perrault’nun hikâyesini modernize etmenin yanı sıra ‘humor’ yüklü dokunuşlarla süsleyen Woolverton, temel eksenini de insanoğlunun doymak bilmez hırsına, küçük zaaflarına oturtmuş. Bir de ‘Uyuyan Güzel’in uyandırılma bağlamında hem Malefiz’in hem de Stefan’ın varlığına bir türlü inanmadığı ‘Gerçek aşk öpücüğü’ne… Lakin bütün bu çabalara karşın öykünün, filmin teknik ve estetik olarak kurduğu dünyayı taşıyabilecek bir yapısı olduğunu iddia etmek zor; bunun eninde sonunda anlatılanın bir masal olması ve nihayetinde ‘Mutlu son’a bağlanmasıyla da ilgisi yok, metin görsellik kadar oyalayıcı ve sürükleyici değil…
'ÇOCUKLARDAN HİÇ HOŞLANMAM'
Oyunculuklara gelince, Angelina Jolie’ye ‘kötülük’ bir hayli yakışmış doğrusu… Bakışları ve mimikleriyle, ‘Malefiz’i doldurmayı başarıyor, hatta performansı bana kalırsa kariyerindeki en iyilerinden biri sayılabilir. Ayrıca ilginç bir ayrıntı: Aurora’nın büyüme aşamasında karakterin beş yaşındaki halini Vivienne Jolie-Pitt canlandırıyor. Brad Pitt’le onca çocuğu evlat edinen Jolie’nin, bu sahnede miniğe bakıp “Çocuklardan hiç hoşlanmam” demesi filmdeki en iyi göndermelerden biriydi sanırım (Not: Bu ayrıntıyı yabancı bir eleştirmenin yazısından görüp naklettim, belirtirim). Ya diğerleri? ‘District 9’la tanınan ve en son ‘Elysium’da da izlediğimiz Sharlto Copley, ‘Kral Stefan’da çok da derin bir etki bırakmıyor, ‘Brighton Rock’ ve ‘Yolda’dan hatırladığımız Sam Riley, Malefiz’in bir tür yardımcısı olan ‘Karga-Diaval’de fena durmuyor, Aurora’da ise Elle Fanning fazla soğuk.
Sonuç? Kitle, Nuri Bilge’nin ‘Kış Uykusu’nu merakla bekliyor mu bilemiyorum ama salonlarımız bu hafta öncelikli olarak ‘Uyuyan Güzel’den mülhem ‘Malefiz’i ağırlıyor. Kelime oyunlarına devam ederek bitireyim; Jolie’li bu masal ‘Uykudan Önce’ iyi gidebilir…
Paylaş