United Colors of İstanbul!

2013 yazını ‘En unutulmazlar’ arasına katan ‘Gezi Parkı Direnişi’, cumartesi gecesi gerçekleşen polis müdahalesi ve ardından yaşanan onca acı dolu sahneyle sona erdirilmeye çalışsa da toplumsal belleğimize hiç çıkmamak üzere çoktan girdi bile...

Haberin Devamı

İki haftadır hareketin futbol ayağına ilişkin çıkarsamalarda bulunmaya çalıştım.
İlk olarak meselenin taraftar kanadında dolaşmıştım, sonrasında ise bizdeki ‘Yerli futbolcu kültürü’nün bir türlü bireyselleşme eşiğini gerçek anlamda atlayamamasının yarattığı problemlerden... Neyse ki meseleye twitter’da tavır koyan bir grup aklı selim futbolcu grubu vardı, son olarak onlara Galatasaraylı Yekta Kurtuluş gibi vicdanı geniş bir isim eklendi ve bir anlamda kendi meslek grubunun öncüsü olmayı başardı.
Direniş sonrası günlerde ağır ağır sahaya sürülen ‘Cadı avı’ hamlelerini düşününce, ‘Sevgili Yekta’nın son çıkışının ne denli önemli ve cesurca olduğunu görmek de mümkün.

BİZ DE ÇARŞI’YI YEDİRTMEYİZ

ÖTE yandan bu sürecin önemli kilit taşlarından biri olan Çarşı grubu da ilginç suçlamalarla karşı karşıya: Halkta nefret duyguları uyandırmak için örgüt kurmak... İlginçtir mesela gazeteci arkadaşlarımız Ahmet Şık ve Nedim Şener de yakın bir zaman önce benzer bir durumu yaşamış, neyle suçlandıklarını bile bilemeden ‘Örgüt üyesi’ olmuşlardı. Çarşı üyelerine de benzer bir hukuki oyunun oynanacağını sanmıyorum ama olur mu olur, burası Türkiye...
Yeri gelmişken futbolun tüm sevdalıları adına şu uyarıya yapmayı bir borç bilirim: ‘Biz de ‘Çarşı’yı yedirtmeyiz.’

Haberin Devamı

ULUSAL ÖLÇEKLİ TARAFTAR BİRLİĞİ

BU hafta da direnişin futbola olan yansımalarını biraz daha açalım. Evet, bu hareket boyunca başı Çarşı çekti, sonradan topa Fenerbahçeli taraftar grupları da girdi, ‘Ultraslan’, “Ben bu işte yokum” dedi ama alanlarda çok sayıda sarı kırmızı formalı direnişçiye de rastladık.
Dünkü Radikal, Fransızların aykırı futbol dergisi ‘So Foot’un internet sitesinde çıkan, ‘İstanbul United: Türk ultrasları için bir ittifak hayali’ başlıklı son derece doyurucu bir analizi çevirerek sayfalarına taşıdı. Bizdeki taraftar kültürünün geçmişinden yola çıkarak ‘Gezi Parkı Direnişi’ esnasında yaşananlardan sonra ‘Futbol ortamımızı yakın gelecekte nasıl bir oluşum bekliyor?’un da cevabını arayan bu araştırmada, Eurosport Türkiye’den tanıdığımız Dağhan Irak’ın son derece önemli bir saptaması var:
“Geride bıraktığımız iki hafta eski düzenin ölümünü ilan etti. Türkiye’de taraftarların daha önce hiç söz hakkı olmamıştı. Taraftarın tek işlevi ödemekti: TV naklen yayınlarının parasını ödemek, kombine kartların parasını ödemek ve sistemin diğer uzantıları olan ürünlerin parasını ödemek. İstanbul United fikri somut hale gelirse harika olur. Böyle bir oluşum, taraftarların kulüp yönetimlerine ve hükümete karşı haklarını savunmalarını sağlayan ulusal ölçekli bir taraftarlar birliğine dönüşebilir. Ne var ki bu büyük bir mesele ve büyük bir mücadele.”

Haberin Devamı

BAŞKA BİR DÜNYA MÜMKÜN

Evet gerçekten de 'İstanbul United',ruhu 'Gezi Pakrı Direnişi'nden alan ve var olan taraftar kültürümüze ait tüm yargıları kıran,üstüne üstlük geleceğe doğru umutla iyimser duygulara bürünmemize neden olan bir hamle.Dağhan'ın söylediği gibi gerçekten de bu oluşumun ete kemiğe bürünmesi için büyük bir mücadele gerekiyor.Ama ben 'Başka bir dünya mümkün'ün ihtimalini bile sevdim.

 

ESKİ KİMLİKLERLE VEDALAŞIN

Öte yandan bu süreçte şu izlere de rastladım: Suya atılan taşın yarattığı dalgalar misali büyüyen harekette malum ağaçtan yola çıkılarak bize kendi isteğimiz dışında dayatılan hayat modellerine de tepki gösterdik.
“Yememizi içmemize, izlediğimiz dizilere, hatta metroda öpüşmemize bile karışıyorsunuz, yapmayın artık” dedik. Bu baskın ideolojinin simge kişi konumundaki Başbakan Erdoğan tepkilerin öncelikli hedefiydi. Ben Erdoğan tarzı kişiliklerin uzun süredir futbol dünyamızda da olduğuna inanıyorum. Başarılılar, camialarınca seviliyorlar ama öte yandan bazen çizgiyi öyle bir geçiyorlar ki, ‘İstanbul United’ örneğinde yeşertilen dostluklara adeta engel olacak modeller sunuyorlar. Lafı gevelemeyeyim, Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım ve Galatasaray Teknik Direktörü Fatih Terim’den bahsediyorum. Ve yine uzatmadan bu iki önemli futbol figürümüze şöyle seslenmek istiyorum:
Sizi bu oyunun sahnesinde yok saymak mümkün değil. Emekleriniz, neredeyse adadığınız o koskoca hayatlar, başarılarınız elbette takdire şayan. Ama sanırım bütün bu süreçte bu toplumun öfkeli, hoyrat, hep kendisini haklı gören, sadece başarıya endeksli rol modelleriyle bir problemi olduğunu da hep birlikte fark ettik. Sizlerden ricam, bundan böyle oluşturacağımız yeni gelecekte eski kimliklerinizle elinizden geldiğince vedalaşabilmeniz ve ‘Akil insan’ portrelerini daha çok sunabilmeniz. Umarım bu türden bir çabayı bizlerden esirgemezsiniz.

Haberin Devamı

U20 DÜNYA KUPASI KAÇMAZ

MADEM bambaşka gençlere, zekâlara ve reflekslere sahipmişiz ve de ‘Gezi Parkı Direnişi’ boyunca bu gerçekle yüzleşmişiz, 21 Haziran’dan itibaren bu ülke topraklarında, ‘Şimdinin gençleri, yakın bir geleceğin de yıldız adayları ve emekçileri’ konumundaki futbolcularla unutulmaz bir turnuva heyecanı yaşayacağız. Madem bu futbol denilen oyun çok çok önemli bir şey, bazen hayat, bazen de hayatı bile aşan farklı bir güzellik, bu güzelliğin bu yazki en güzel randevularından olan ‘FIFA U-20 Dünya Kupası’nı hararetle öneririm. Finali 1 Temmuz’da oynanacak organizasyon boyunca Türkiye yedi şehriyle birlikte 24 takıma ve 52 maça ev sahipliği yapacak. Bu güzelim turnuvaya bazen TV karşısında, bazen de bizatihi statta tanıklık edelim derim...

Yazarın Tüm Yazıları