Terim’in defansif mirası!

Önce Kopenhag karşısında temel savunma doğrularından uzak bir görüntüde yenen gol, ardından derbide akıl dışı bir penaltı, peşi sıra yine defanstan çıkma eylemi sırasında kaptırılan ve kurgunun tam da dağıldığı bir düzende yine kalesinde gördüğü bir diğer gol…

Haberin Devamı

Bunlar sadece son iki maçtaki savunma zaafiyetlerinin skora yansımış halleri.
Bırakın bunları, bu sezonki tüm maçlarda Galatasaray kalesi deplasmandaki Eskişehirspor mücadelesi hariç en az bir kere yoklandı. Süper Lig’de bu durum çoğu kez beraberliklerle haneye yansıdı, Şampiyonlar Ligi’nde ise Real Madrid karşısındaki ‘tarihi’ mağlubiyetle de tavan yaptı. Artık takımın başında Roberto Mancini var ve gidişatın sorumlusu olarak o gösteriliyor, doğal olarak. Lakin bizdeki eski siyasi deyimle İtalyan teknik adam, “Enkaz devraldım” dese yeridir. Bu noktada “İyi de bu takım, bu defansla geçen sezon şampiyon oldu artı Şampiyonlar Ligi’nde de çeyrek final gördü” denilebilir. Lakin meseleye daha yakından bakıldığında özellikle içerideki Braga ve Cluj maçlarındaki defansif hataları ve dahi rövanştaki Schalke mücaledesindeki manzarayı hatırlatmak isterim. Veltins Arena’da 3-2 kazanılan maçta ev sahibi takım özellikle ikinci yarıda çok sayıda pozisyon buldu, bırakın galip gelmeyi farka bile gidecek fırsatları tepti. Ama futbol böyle bir şey, meseleyi güzelleştiren ve sevdiren yanı da bu...
‘Atamayana atarlar’ girer çoğu kez devreye ve yediği anda turu kaybedecek olan Galatasaray, son saniye kontrasında Umut’la 3-2 öne geçti. Fakat aynı defansif düzen Bernabeu’daki maçta işlemedi; Real elek gibi savunmayı elindeki olağanüstü yetenekli isimlerle kolayca geçti ve 3-0’lık galibiyeti ‘skorboard’a yansıttı. Burak’a yapılan penaltıydı, Eboue müthiş bir fırsatı harcadı vs. Bunlar olsaydı bile Real’in gerekirse skoru daha büyük rakamlara taşıyacağını hepimiz o gece gördük.

Haberin Devamı

Hücumcu olmak zorunda!

Peki bütün bu manzaradan nasıl bir sonuç çıkaracağız. Bu maçlarda takımın başında bulunan Fatih Terim, oyunculuk geçmişi itibariyle bir ‘savunmacı’. Lakin teknik direktör olarak oynattığı futbol hem Galatasaray’ı, hem de Milli Takım’ı (hatta Fiorentina’yı) çalıştırdığı dönemlerden biliyoruz ki ‘hücumcu bir anlayış’ın ifadesi. Özellikle Galatasaray örneğinde bu durumu normal karşılamak gerekiyor; çünkü Sarı-Kırmızılılar bu kurak futbol ikliminde ‘Büyükler’ dediğimiz grubun bir üyesi ve bu unvanla siz zaten her daim hücumcu olmak ve yarışmacı bir kimlikle yolunuza devam etmek zorundasınız. Zaten futbol tarihimizde belki İtalyan mantığıyla uzak akraba olabilecek tek bir ‘Büyük’ var; Ahmet Suat Özyazıcı döneminin ‘İçeride galibiyet, dışarıda da beraberlik’ formülüne sırtına dayayan ve bu yolla şampiyonluğa uzanan Trabzonspor’u…
Toparlarsak Terim, kendisi oyunculuk kariyerinde bir savunmacı olmasına karşın çalıştırdığı takımlarda bir türlü defansif meseleleri çözemedi. Ayrıca ilginç veri sunayım: Galatasaray tarihinin en farklı yenilgileri istatistiğinde dört adet altı gol yenmiş maç var. Biri 1972-73 sezonunda Birch’ün çalıştırdığı takımın Bayern Münih eşleşmesinin deplasman randevusundaki 6-0’lık maç (İstanbul’daki mücadele 1-1’di), ki Terim o zamanlar Galatasaray’da değildi. Ama 1976’da oynanan ‘Deprem Kupası’nda Fenerbahçe, ezeli rakibini 6-1 mağlup ederken takımın oyuncularındandı. Ötekiler de malum 6-0’lık Fenerbahçe ve 6-1’lik Real Madrid mücadeleleri.
Yani bu dört maçın üçünde ya sahada ya da kulübedeydi Terim. Bu elbette sorun edilecek bir durum değil. Bir takımın başında ya da içinde bu kadar uzun zaman, kaptan ve teknik adam olarak bulunursanız, unutulmaz zaferler ve sevinçler kadar yenilgilere ve dramatik sonuçlara da şahit olursunuz. Bu zaten oyunun doğası... Ama şurası kesin ki, bugün Galatasaray’da bir defans problemi varsa sorumlusu bu oyuncularla yola çıkan Terim’dir. Artı Amrabat gibi bir ‘Halı saha’ topçusuna hem bu kadar para vermek, hem de Kayserispor’la sırf bu yüzden problem yaşamak, yetmedi Bruma gibi sonu nereye varacağı belli olmayan bir maceraya (inşallah iyi olur) 10 milyon euroya yakın bir bedel ödemek de, doğrusu onaylanacak hamleler değildir. Evet, Bruma belli ki bir önemli bir yetenek ama işlenmesi lazım ve önünde uzun bir yol var. İşte bu nedenlerden dolayı o para çok çok yüksek bir meblağ.

Haberin Devamı

Evrensellik meselesi!

Şöyle de bir durum var; Terim eğer takımın başında kalsa bu defansı bir şekilde organize eder, yine Galatasaray’ı yarışmacı kimliğine oturtur ve yoluna devam ederdi. Üstelik dokuz puanlık araya rağmen özellikle taraftar katında ‘kredisi yüksekti’ ve bu kredi en azından sezon sonuna kadar tükenmezdi. Peki Mancini bu meselelerin üstesinden gelemez mi? Bence gelir, sadece devre arasında yapacağı olası hamleleri beklemek ve kendi karakterini takıma yansıtacak süreyi tanımak gerekiyor. Zaten gelemezse de Galatasaray, başka bir isimle yeni bir gelecek arar.
Terim içinse şu söylenebilir: O bu coğrafyanın değeridir ve bu coğrafya genellikle bu oyunun öne çıkan figürlerini bizim ideal futbol formatımızda göre biçimlendirmez. Bu yargı Sergen Yalçın, Hakan Şükür ya da Rıdvan Dilmen için de geçerldiri. Onları evrensel kılan şey yetenekleri ve istatistiklere yansıyan rakamlarıdır. Lakin futbolun dışında yazı, çizi, tavır, yaklaşım, iktidarla olan ilişkiler, güçlünün yanında durma, ‘Öteki’nin yanında yer almama gibi konulardaki konumları ne yazık ki ‘Yerel’i aşamazlar. Böyle olunca da bu türden olumsuzlukların altını çizmek, görüldüğü üzere ‘Üç-beş çapulcu’ kaleme kalır!

Yazarın Tüm Yazıları