Paylaş
En temel özelliği...
Başarısızlık nedir bilmiyor. Üstelik her daim üst sıralarda olmayı, zirvede kalmayı sadece üst düzey yıldızlarla değil vasat oyuncularla yapılanmış ekiplerle de başarıyor. Spor yazarı Kaan Kural’ın deyişiyle ‘Başarıyı normalleştiriyor’.
Oyunculara katkısı...
Profesyonellikte belli standartları korumak zorundasınız. ‘Obra’ öncelikle bunu sağlıyor. Onları aktif tutuyor ve yetenekleri ne düzeyde olursa olsun, devamlılığı düşmeyen profillere dönüştürüyor. Udoh, Vesely, Bogdanoviç ve Melih onun sayesinde en üst noktalarına bir an önce kavuşan ve çizgileri sürekli kılınan isimler...
Sert yöntemleri...
Dışarıdan bakıldığında sert, despotik bir görüntüsü var ve bu tür bir koç, nasıl başarılı olabilir? Böyle bir anlayış oyuncular için yıpratıcı değil mi? Obradovic, “Sana artık bağırmıyorsam anla ki artık seni önemsemiyorum” diyerek meseleyi özetliyor. Bu bakış açısı oyuncuları bırakın yıpratmayı, motive ediyor; daha iyiye gitme yolunda itici güce dönüştürüyor. Spor yazarı Yiğiter Uluğ bu durumu, oyuncuların onu çok sevmelerine bağlıyor.
Çok iyi bir taktisyendir
Bu özelliğini somut olarak açıklamak gerekirse mesela son ‘Real Madrid serisi’. Fenerbahçe evindeki ilk iki maçta rakibi içeri sokmadı ve dış şutlara zorladı, Madrid’deki randevuda ise basketbol yorumcusu İsmail Şenol’un da vurguladığı gibi maçı yavaşlattı ve ev sahibi ekibin bunu fark etmeden yavaş yavaş sahadan silinmesini sağladı. İşte size üç maçlık taktisyenlik gösterisi...
Hâlâ başarıya aç (mı)
Başarıları başka koçların ulaşması en azından şimdilik zor görünüyor. ‘Obra’ kuşkusuz Avrupa basketbol tarihinin en başarılı hocası. Portföyündeki onca başarıya rağmen sıradan bir lig maçında hâlâ oyuncusu bir hata yaptığında kızıyor, öfkeleniyor. Bunu başarıya açlıktan ziyade oyuna olan tutkusuna ve saygısına bağlamak lazım.
Oyuncusunu maç içinde serbest bırakır mı?
Fenerbahçe’de böylesi serbestlik Luigi Datome’ye sağlanıyor. İtalyan oyuncu, birkaç gün önce Corriere dello Sport’a verdiği röportajda şunları şöylemişti: “Beni oyuncu olarak zenginleştirdi. Takımda sistem içi serbestliğim var ama kötü bir günümde onunla göz göze gelmeyi pek istemem...”
Onunla çalışmak için...
Onu koç olarak seçmek bazı şeyleri de kabul etmek anlamına geliyor. Socrates dergisinde Uğur Ozan Sulak’la yaptığı söyleşide bu durumu şöyle açıklıyor: “Kulüplerle yaptığım görüşmelerde aynı soruları sorarım... Neden beni istiyorsunuz? Ben size ne verebilirim? Neyi değiştireceğimi düşünüyorsunuz? Niye ben? Çünkü sonra insanların bana ‘Koç niye böyle yaptın ki şimdi?’ veya ‘Koç neden böyle olmadı?’ demesini istemem. Çok açık konuşurum. ‘Ben buyum’ derim.”
Ülker S. Arena faktörü
Obradovic ve Fenerbahçe Ülker’in başarısında kuşkusuz Ülker Sports Arena faktörünün de önemli bir yeri var. Sarı-Lacivertliler, evlerinde oynadıkları 21 Eurolig maçından galibiyetle ayrıldılar.
‘Eurolig şampiyonluğu’ gelir mi?
Bir zamanlar Clarence Seedorf’a ilişkin, “Kadronuzda onu bulundursanız, Şampiyonlar Ligi’ni kazanırsınız” esprisi yapılırdı. Çünkü o Ajax, R. Madrid ve Milan formalarıyla bu başarıya uzanmış yegâne isimdi. Benzer bir tanımlama ‘Obra’ için de yapılabilir; çünkü Sırp koç tam dört takımla sekiz kez ‘Eurolig şampiyonluğu’na uzandı. Berlin’den zaferle dönerse kartvizitine ‘Beş takımla dokuz Eurolig şampiyonluğu’ ifadesi eklenecek.
Bir gün...
Ya Fenerbahçe’deki hayali? Bu sorunun cevabını Socrates dergisine vermişti: “Bir gün salona kombine almaya gelen Fenerbahçe taraftarı bilet bulamayıp geri dönecek. Hayalim bu...”
Paylaş