Paylaş
‘Family Guy’ın yaratıcısı olarak ünlenen Seth MacFarlen, yönetmenlik uğraşında ilk adımı ‘Ted’le atmıştı. Kendisini başrolüne yerleştirdiği ikinci filmi ‘Yeni Başlayanlar İçin Vahşi Batı’ (‘A Million Ways to Die in the West’), bir western komedisi. Film, aynı yoldan 1974’de geçmiş ‘Blazing Saddles’ı akla getiriyor. Mel Brooks’un yapıtına ‘siyah bir şerif’in yarattığı tuhaflıklar üzerinden gelişen bir durum komedisi hâkimdi, MacFarlen’in filmi ise daha çok bugünün değerleri üzerinden bir okumayla westerne bakıyor ve güldürmeye çalışıyor. Ama asıl ana eksen, yönetmenin kendine özgü ‘vulgar’ tarzı.
Filmin kahramanı korkak koyun çobanı Albert Stark… Korkaklığı yüzünden sınıf atlama çabasındaki kız arkadaşı Louise tarafından terk edilen Albert, karşısına çıkan gizemli ve eli silah tutan Anna sayesinde hayata bağlanır. Lakin Anna da azılı katil Clinch Leathedwood’un karısıdır…
MacFarlene, bir dizi absürd olay örgüsünü ve karakteri (Albert’ın en yakın arkadaşı bakir Edward’dır ve o da kasabanın genelevinde günde 15 erkekle yatan fahişe kız arkadaşı Ruth’la beraber olamamaktadır; çünkü onlar ‘Hristiyan’dır ve evlenmeden yatamazlar gibi) sahaya sürmüş ama istediği sonucu pek alamamış. ‘Yeni Başlayanlar İçin Vahşi Batı’ bir ‘Ted’ değil ama ortalamayı da zor tutturuyor.
Öte yandan filmin genel bir standardı olmamasına karşın bazı sahnelerin de çok çok komik olduğunu kabul etmek lazım. Bazen durum komedisi, bazen kelime oyunu derken MacFarlene, kimi yerlere imzasını derinden atmayı başarmış (Kızılderililerle onların dilinde konuşurken araya sıkıştırdı ‘Mila Kulis’ esprisi çok iyiydi mesela). Ayrıca Stephen Foster imzalı ‘The Moustacne Song’ şarkısı ve bu şarkının söylendiği sahnedeki koregrafi filmin şahikasıydı. Ben bir de Albert’ın Kızılderililerle barış çubuğu tüttürürken hayal âlemine daldığı bölümü çok beğendim. Christopher Lloyd’lu ‘Back to the Future’ esprisi ise çok da etkili gelmedi bana.
MacFarlene’in oyunculuğu üzerine söylenecek pek bir şey yok, senaryosunu Alec Sulkin’le birlikte yazıp yönettiği filminde sırıtmıyor. Anna’da Charlize Theron, hafif ‘Calamity Jane’ esintileri sunuyor. Albert’ın kız arkadaşını elinden alan Foy’da Neil Patrick Harris (Malum kendisi ‘How I Met Your Mother’ın yarattığı bir yıldız) ‘bıyıklarıyla’ göz kamaştırıyor. Kötü adam Clinch’de Liam Neeson kısa bir süreliğine arz-ı endam ediyor. Albert’ın arıza arkadaşları Ruth ve Edward’da da Sarah Silverman ve Giovanni Ribisi gayet iyiler. ‘Kurtlarla Dans’tan bu yana neredeyse hemen her ‘western’in gedikli kızılderilisi Wes Studi de filmin kadrosunda ‘Ustalara saygı’ kabilinden yer alıyor. Bir de Amerika’nın sıkı ateistlerinden komedyen Bill Maher, küçük bir rolde kendisini hatırlatıyor.
Sonuç? İdare eder türden bir komedi ‘Yeni Başlayanlar İçin Vahşi Batı’… Ama Seth MacFarlene dünyasına yeni başlayanlar için doğru adres hâlâ ‘Ted’in olduğu unutulmasın… Ayrıca biz westernin korkaklık tarihinden kimi izlere dramatik bir biçimde ‘Korkak Robert Ford’un Jesse James Suikastı’nda rastlamıştık, MacFarlene’in filmi ise işin komedi boyutu diyelim!..
Paylaş