Paylaş
Çevresinde aksi, kuralcı, kendi doğrularını dayatan yaşlı bir adam olarak bilinen Otto Anderson’un evinin karşısına iki çocuklu bir çift taşınır. Meksika kökenli bu ailede baba Tommy beceriksiz, her işi eline yüzüne bulaştıran bir profil çizerken, anne Marisol ise son derece inatçı ve bir o kadar da sevimlidir. Otto ise geçmişin acı hatıralarında dolaşırken yakın bir zaman önce kaybettiği karısı Sonya’nın yanına bir an önce gitmek (!) için intihar girişimlerinde bulunur... Çok geçmeden Marisol’un çabalarıyla bir buz kütlesi görünümündeki yaşlı adamın katı yüzeyi kırılır ve üçüncü çocuğuna hamile bu kadın, Otto’yu bir şekilde hayata bağlar...
Mariana Trevino, Marisol’u oynuyor.
İsveçli Fredrik Backman’ın 2012 tarihli romanı ‘En man som heter Ove’ (Ove Adında Bir Adam), Hannes Holm tarafından aynı adla sinemaya uyarlanmıştı. Söz konusu metin kimi rötuşlarla Hollywood tarafından da perdeye aktarılırken ana karakterin ismi Otto olarak değiştirilmiş. ‘A Man Called Otto’ adını taşıyan ve yukarıda konusunu özetlediğimiz bu yapım, bu hafta itibariyle bizim salonlarımıza da uğruyor. ‘Hayata Röveşata Çeken Adam’ Türkçe ismiyle vizyona çıkan çalışma ‘Kesişen Yollar’, ‘Düşler Ülkesi’, ‘Lütfen Beni Öldürme’, ‘Uçurtma Avcısı’, Bond filmi ‘Quantum of Solace’, ‘Dünya Savaşı Z’ gibi yapıtlarıyla tanıdığımız Marc Foster imzasını taşıyor. İsviçre kökenli usta yönetmen, ‘Hayata Röveşata Çeken Adam’da ağır ilerleyen ve hüzün tonları yüksek bir yapıta imza atmış. Senaryosunu, Foster’la daha önce ‘Düşler Ülkesi’nde (Finding Neverland) de çalışan David Magee’nin kaleme aldığı yapımda ana karakteri canlandıran Tom Hanks çok çok başarılı bir ‘huysuz ihtiyar’ kompozisyonu çiziyor. Öykünün üstesinden geldiği en iyi şey sanırım bu geçmişi acılı, aksi, hayata ve çevresindeki insanlara öfkeli portrenin dönüşümünü inandırıcı atmosferle seyirciye aktarabilmesi. “Zamanımızın James Stewart’ı” olarak da anılan Hanks de karakterinin kabuk değiştirmesini yansıtmada her zamanki maharetini gösteriyor. Keza komşu Marisol’de de Mariana Treviño çok çok başarılı. Karşısındaki sert bir yapının kabuklarını soyma ve yumuşatma konusunda sabırlı ve etkili bir karakteri ete kemiğe büründürüyor...
“Tom Hanks, karakterinin kabuk değiştirmesini aktarmada her zamanki maharetini gösteriyor.”
Otto’nun gençliğini Tom Hanks’in oğlu Truman Hanks’in, âşkı Sonya’yı da Rachel Keller’ın canlandırdığını belirtelim... Filme ilişkin söyleşilerde gerçek isminin Sméagol olduğu belirtilen kedinin performansını da öveyim!
Öte yandan öykü sosyal medyanın hem olumsuz (raylara düşen adama yardım etmek yerine olayı cep telefonuyla kaydedenler) hem de olumlu (bir influencer sayesinde emlak şirketinin foyasını meydana çıkarmak gibi) yanlarını gösteriyor. Uzaktan uzağa Clint Eastwood’un ‘Gran Torino’sunu da çağrıştıran ‘Hayata Röveşata Çeken Adam’, yaşlılık ve yalnızlık temaları etrafında gözyaşlarımızı teslim alan bir yapım olmuş. Kaçırmayın derim.
Geçmiş arkandan gelir...
Sylvester Stallone’yi ‘star’ kategorisine sokan ve yoksul bir boksörün zirveye uzanışını anlatan 1976 yapımı ‘Rocky’, sonradan toplam sayısı altıya varan bir seriye dönüşmüştü. 2015’te seri tekrar filiz vermiş; Rocky’nin eski rakiplerinden Apollo’nun bir oğlu olduğu hatırlanmış (!) ve Adonis adlı bir genç yeteneğin öyküsü üzerinden yeni bir serüvene yelken açılmıştı. ‘Creed’ adını taşıyan bu hamlede Rocky de Adonis’in elinden tutuyor ve bir tür ‘yol gösterici’ kimliğiyle öyküye dahil oluyordu. Bizde ‘Efsanenin Doğuşu’ ve ‘Efsane Yükseliyor’ takılarını alarak vizyona çıkan iki filmin ardından üçüncü adım da huzurlarımızda: ‘Creed III: Efsane Devam Ediyor’ ismiyle seyirciyle buluşan bu yapımda yeni serinin ana karakteri Adonis’in son kez unvan maçına çıkarak ve kazanarak boksu zirvede bırakmasını, ardından da eski bir hesap yüzünden müzisyen eşi ve işitme engelli kızına adadığı hayatını terk ederek yeniden ringlere dönmesini izliyoruz.
Adonis’in gençliğinde eski bir hesabı kapamak adına gösterdiği ‘şiddetli’ tepkiyle birlikte yaşanan adli süreçte, o zamanki yakın dostu genç boksör Damien ‘Dame’ Anderson hapse girmiş ve 18 yıl sonra tahliye olduktan sonra aradan geçen kayıp yıllarını Adonis’ten talep etmeye başlamıştır. Ana karakteri canlandıran Michael B. Jordan’ın bu kez yönetmen koltuğuna da oturduğu yapım boks sahnelerindeki başarılı koreografiyle dikkat çekiyor. Performans açısından da Damien rolündeki Jonathan Majors’ın parladığı filmde, senaryo zorlama duruyor. Bu serinin ilk filminde beyazyakalılar sınıfındayken ‘gen çekmesi’ sonucu Adonis, parlak memuriyet hayatına son vererek babasının mirasını üstleniyordu. ‘Creed III’te de ümit vaat eden genç bir boksörken, 18 yıl sonra ringe çıkıp daha ilk maçta ‘Dünya şampiyonu’ olan bir karakter var. Bu türden meseleleri dert etmiyorsanız, ‘Creed III’ü “Boks sahneleriyle görsel yanı güçlü bir yapım” cümlesi eşliğinde önerebilirim...
Paylaş