Paylaş
Genç yönetmen Damien Chazelle, ikinci uzun metrajlı çalışmasında iki ana karakter etrafında gelişen bir hikâye anlatırken seyircisini hem sanatın o ince kıvrımlarında dolaştırıyor hem de son derece sert darbelerle ilerleyen psikolojik bir oyunun içine atıyor.
‘Whiplash’, merkezine müzik eğitimini koyarken Terrence Fletcher aslında bize benzer yöntemleri kullanan bir futbol ya da basketbol antrenörü kadar mesela ‘Full Metal Jacket’ta ya da ‘Subay ve Centilmen’deki acımasız çavuşları da andırıyor. Aslında bu çağrışımların şöyle bir gerçek temeli var: Chazelle bir söyleşisinde “Müzik hakkında tıpkı savaş ya da gangster filmleri gibi yapıya sahip olan bir öykü anlatmak istedim. Silahların yerini enstrümanlar alacaktı ve aksiyonlar savaş alanı yerine bir okul odasında ya da konser salonlarında geçecekti.” Doğrusu sanatı böyle tanımlama yolunda bu türden ifadeler çok da hoş olmasa gerek, en azından benim için bu böyle. Ama karşımıza çıkan yapıta baktığımızda son derece etkileyici bir film var.
5 DALDA OSCAR’A ADAY
5 üzerinden 4,5 yıldız…
Chazelle, senaryosunu da kendisinin kaleme aldığı ‘Whiplash’de sağlam karakterler ortaya çıkarmış ve iki muhteşem oyunculuk performansıyla da onları fazlasıyla inandırıcı kılmış. İstediği performansı vermeleri adına öğrencilerini hamur gibi yoğuran Fletcher’in sadizme kayan hastalıklı eğitim sürecine karşı ayakta durmaya çabalayan ve her türlü sözlü -ve yer yer fiziksel- tacize rağmen kararlılığıyla dikkatleri çeken Nayman’ın mücadelesi filmin atardamarlarını belirliyor. Öte yandan giderek ‘Stockholm Sendromu’na göz kırpan bu hikâyeyi Chazelle, görsel açıdan da taçlandırmayı başarıyor. Meseleyi somutlaştırmak gerekirse evinin odasındaki duvarını süsleyen Buddy Rich gibi olmak için uğraş veren Nayman’ın, solo performansları sırasında enstrümanla (davul) icracı arasında ustalıkla dolaşan kamera sayesinde seyirciler olarak, müzik kadar görsel bir ziyafetin de tanıklarına dönüşüyoruz. Öte yandan filmin kilit bir anı var ki -ne olduğunu söylersem tadınızı kaçırmış olurum-, son zamanlarda beni görsel açıdan bu kadar etkileyen bir sahne hatırlamıyorum.
Cazla ilişkiniz nasıldır bilmiyorum ama ‘Whiplash’ -ki ismini Hank Levy’nin 1973 tarihli aynı adlı çalışmasından alıyor-, uğradığı kimi duraklar itibariyle Charlie (’Bird’) Parker, Jo Jones, Buddy Rich gibi efsanelerle bizi buluşturuyor. Keza Duke Ellington’ın üne kavuşturduğu ‘Caravan’ da öyküde önemli bir yer tutuyor. Demem odur ki ‘Whiplash’ zaten çok iyi bir film, eğer cazseverseniz ‘sevgi katsayınız’ daha da artabilir.
Filmde altı çizilmesi gereken bazı sahnelere gelince: Genç Nayman’ın bir akraba buluşmasında ‘müzik kariyeri’ üzerine yaptığı açıklamalar mesela… Ya da genç müzisyenin sinemaya gide gele büfede tanıştığı Nicole’e âşık olması ve daha sonra bu ilişkinin kariyer planları açısından kendisini yük olacağını düşünmesi… Ve Fletcher’ın Nayman’la yaptığı bir konuşma sırasında ‘Good job’ (‘İyi iş’) ifadesi üzerinden vasatı tanımlaması ve cazın ölümüne ilişkin fikirleri...
Ve performanslar... Mükemmeliyetçilik adına sadizmin kıyılarında gezinen Fletcher rolünde JK Simmons muhteşem bir oyunculuk gösterisi sunuyor. Nitekim ‘Altın Küre’lerde ‘Sinema’ dalında ‘En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu’ ödülünün sahibi oldu bile. Oscar’da da bu başarıyı tekrarlaması muhtemel... Nayman’da da Miles Teller, benzer şekilde çok çok başarılı bir performans ortaya koyuyor. Perşembe günü açıklanan ‘Oscar adayları arasında yer almaması bence haksızlık oldu. Keza babada Keza Paul Reiser, Nicole’de de Melissa Benoist gayet başarılılar.
Sonuç? ‘En İyi Film’, ‘En İyi Yardımcı Oyuncu’, ‘En İyi Senaryo, ‘En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu, ‘En İyi Kurgu’, ‘En İyi Ses Miksajı’ dallarında Oscar’a aday olan ’‘Whiplash’, sezonun kaçırılmayacak yapımlarından. “Buyrun salona” demekten başka ne söyleyebiliriz ki?..
Whiplash
Yönetmen: Damien Chazelle
Oyuncular: Miles Teller, JK Simmons, Melissa Benoist, Paul Reiser
Amerikan yapımı
Paylaş