Paylaş
İstanbul Film Festivali bu şehrin kültürel hafızasıdır. Sinema kültürünün kitleler nezdinde yerleşmesine, rafineleşmesine, iyi film nedir ne değildir neredeyse ışığa tutar tutmaz anlamamıza yardımcı olmuştur. Ayrıca bu festivalin bu topluma şöyle önemli sosyolojik katkıları vardır: 80’lerin karanlığında onca insan belki de umudu, aydınlığı perde karşısında arayıp bulmuştur. Yetmedi; onca sinefil, eleştirmen ve dahi yönetmen, senarist, sektör çalışanı eğitim-öğretim sürecini bu festivalin sunduğu evrensel yapıtlar sayesinde dolu dolu yaşamıştır.
İstanbul Film Festivali bu yıl 34. kez gerçekleştiriliyor. Lakin etkinliğin kutsal mekânlarından biri olan Emek Sineması, o doymak bilmez rant kültürünün kurbanı olarak aramızda yok. Üstelik bu ‘rantsal dönüşüm’e Emek de yetmiyor, elinden gelse her şeyi yiyip bitirecek... Emek yok ama onun koltuklarından geçmiş onca sinemasever festival ruhunu ellerinden geldiğince yaşatmaya çalışacak. Naçizane bir öneri: Son zamanlarda karşımıza gelen onca yerli yapımın yönetmenleri, yapımcıları da lütfedip bu filmlere gitsinler ve kendilerinin çektiklerinin neye benzediğine yine kendileri
karar versinler.
Sonuçta buyrun 62 ülkeden 222 yönetmenin 204 filminden oluşan şenliğe...
Her güne bir film önerisi...
Bugün ’71: Genç bir İngiliz askerin, Gary’nin birliğiyle İrlanda’ya adım atar atmaz katıldığı ilk operasyonda bir anlamda esir düşmesini ve Belfast sokaklarında verdiği hayatta kalma mücadelesini anlatıyor. Kaçmaz...
Yarın A Most Violent Year: ‘Margin Call’ ve ‘All Is Lost’la tanıdığımız JC Chandor’un imzasını taşıyan yapım, kapitalizmin 80’li yıllardaki görüntüsünden etkileyici bir panorama çiziyor.
6 Nisan Gizli Kusur: Paul Thomas Anderson’ın son filmi, Amerikan edebiyatının en esrarengiz yazarlarından biri olarak kabul edilen Thomas Pynchoon’dan yapılmış bir polisiye uyarlama.
7 Nisan 45 Yıl: Evliliklerinin 45. yılında başlarına gelen bir olayla hesaplaşmak zorunda kalan bir çiftin öyküsü. Başrollerde Charlotte Ramling ve Tom Courtenay var.
8 Nisan Einsentein Meksika’da: Peter Greenaway oturmuş Sergei Einsentein’lı bir film çekmiş, izlenmez mi?
9 Nisan Ned Rifle: Festivalin başlangıç dönemi gözdelerinden Hal Hartley, bu kez annesinin hayatını bir kâbusa çeviren babasını öldürebilecek kadar bilenmiş bir karakteri anlatıyor.
10 Nisan Devlet Mafya El Ele: İnsan böyle bir filmin ismini okuduktan sonra, ‘Hep birlikte tribüne’ demek istiyor! Politik belgeselleriyle tanınan Sabina Guzzanti bu kez meseleleri kurgusul bir filmle önümüze atıyor.
Paylaş