Paylaş
Buluşmanın bir vesilesi de İstanbul LBGT Onur Haftası. Organizasyonun ruhuna en uygun yapımlardan biri olan ‘Onur’un öyküsü kısaca şöyle: Vakti zamanında -ki 80’li yıllardır bu zaman- ‘Britanya toprakları’nda hüküm süren ‘Thatcher liberalizmi’, kendine muhalif gördüğü her kesime zulüm uyguluyor. Londra’daki bir grup gey ve lezbiyen aktivist, son dönemde kendilerine uygulanan şiddetin azaldığını, daha doğrusu eksenin başka yöne kaydığını fark ediyor. Ama nereye? Cevabı da çok geçmeden buluyorlar: Grevde olan madencilere... Her ne kadar farklı sınıfsal tabanlara ve dertlere sahip olsalar da madencilerin yanında yer almak ve onlara özellikle mali açıdan yardım etmek gerektiğini düşünüyorlar. Somut adımlar atmak adına da madencilerin merkezi konumundaki Galler’e gidip konunun birinci elden muhataplarıyla yüz yüze görüşmek ve kendilerini tanıtmak istiyorlar. Yola çıkıp hedefe vardıklarında bir problem kıyıya vuruyor: Madencilerin onlara karşı önyargıları... Ama zamanla kaynaşıyorlar, sonrasında ise direnişin çapı genişliyor ve Thatcher’a birlikte karşı koyuyorlar...
‘Onur’lu bir yapım
Malum İngiliz sineması bu türden dayanışma öykülerinin hep üstesinden gelmiştir; sadece işçi sınıfının en gür sesi Ken Loach’un filmleri değil kastım, ‘Full Monty’den ‘Made in Dagenham’a hatta ‘Takvim
Kızları’na uzanan bir koridor var Britanya cephesinde.
Toparlarsak 1966 doğumlu yönetmen Matthew Warchus, ikinci uzun metrajlı çalışması (ilki 1999 tarihli ‘Simpatico’ydu) ‘Onur’da (‘Pride’) bence her yönden ‘Onurlu’ bir yapıma imza atmış. Film içerik, sinematografi, oyunculuklar ve duruş açısından gayet etkileyici bir adım olmuş. ‘Demokrasilerde çare tükenmez’in ilginç ifadelerinden biri olarak da ele alınabilecek bir süreci aktaran ‘Onur’u kaçırmayın derim. Ayrıca filmin sempatik tavrı ve esprili dili de övgüyü hak ediyor... Şu notu da düşmek mümkün: ‘Onur’, meselelerin ‘katı gerçekçilik’ çerçevesinin dışında da anlatılabileceğini gösteriyor.
Oyunculuklara gelince: Bill Nighy, Imelda Staunton, Paddy Considine, Dominic West gibi deneyimli isimlerin yanı sıra Ben Schnetzer, George Mackay gibi genç yeteneklerin ortak enerjisiyle izlenmeye ve belki de direniş çabası bakımından ilham almaya değer bir dayanışma öyküsü ortaya çıkmış. Bence haftanın en iyi seçeneği, kesinlikle kaçırmayın derim...
Paylaş