Paylaş
Ailelerinin koşulları yetersiz; kimileri yetim, hayata tutunmakta zorlanan ama dirayetli duruşları ve kararlılıklarıyla nihayetinde kendi rotalarını bulan karakterler... Ben, Charles Dickens’ın romanlarında karşımıza gelen kahramanları, aslında kendi çocukluğumun romancısı Kemalettin Tuğcu’nunkilere benzetirim. Lakin daha üst bir klasmanda değerlendirildiğinde, kuşkusuz evrensel bir dile ve ruha sahip olan Dickens ve yarattığı dünyalarda dönemin İngiltere’sini, Sanayi Devrimi’nin yarattığı acımasızlığı, aralarındaki mesafe gittikçe büyüyen sınıfları da buluruz. Yani önde acılı bireysel öyküler, arka plandaysa sosyoekonomik bir toplumsal panorama...
1849-1850 arası yayımlanan ‘David Copperfield’, yazarın otobiyografik özelliklerle donattığı, bir anlamda kendi öyküsünün ifadesini bulduğumuz bir metindi. Dickens’ın sevilen romanlarından biri olarak kuşaklar boyu okundu, sinemaya ve televizyona da defalarca uyarlandı.
Yoksulluk ve acı dolu günler
Bu hafta salonlarımıza uğrayan Armando Iannucci imzalı son adaptasyonsa önceki hamlelerden farklı bir adım. Çoğunlukla mizahı ‘abartının abartısı’ formuyla kullanan bir üslubun sahibi olarak İskoç kökenli yönetmen, bu klasiği de kendince harmanlamış. ‘David Copperfield’ın Çok Kişisel Hikâyesi’ (‘The Personel History of David Copperfield’), romanın ana karakterlerine bağlı serbest bir uyarlama niteliğinde. Annesinin zalim Murdstone’la evliliğinin ardından Londra’daki bir fabrikada yoksulluk ve acı dolu günler eşliğinde emek (ve ekmek) mücadelesine soyunan, evlerinde kaldığı Micawber ailesiyle yoksulluğu paylaşan David Copperfield, nihayetinde duygu ve düşüncelerini aktarabileceği bir mecra bulur: Yazarlık...
Yönetmen Iannucci, senaryosunu Simon Blackwell’le birlikte kaleme aldığı filminde Dickens’ın en kişisel ve iyimser romanı kabul edilen metnini ırksal çeşitlilikle zenginleştirmiş ve bir anlamda öyküyü adeta günümüz İngiltere’sinin profiline dönüştürmüş. Öyle ki ana karakter Hint kökenli, aralarında platonik ilişki olan kadın siyah, o kadının babası (Copperfield’ın halasının muhasebecisi yani) Uzakdoğu kökenli, okuldaki arkadaşının aristokrat annesi siyah vs.
Böylesi bir harmanın yanı sıra son derece akıcı ritme, absürt ve komik bir üsluba sahip, abartısı bol bir uyarlama bu. Hızlı sahne trafiği ve görsel açıdan ilginç geçişleri de cabası...
Öte yandan ‘Victoria çağının vicdanı’ (aynası) olarak da tanımlanan Dickens’ın romanlarında altını çizdiği sosyal yapıya filmin pek vurgu yapmadığını söylemeliyim. Bunun nedeni Iannucci’nin ‘antikomünistliği (!) mi, “Gerek yok, zaten metin her şeyi anlatıyor” yaklaşımı mı; bilemiyorum tabii. Ama bunun önemli bir dert olmadığını da söylemeliyim.
Copperfield’ı sihirbaz ismi sananlara...
‘Slumdog Millionare’den ‘Lion’a, ‘Sonsuzluk Teorisi’nden ‘Hotel Mumbai’ye kariyeri acılı karakterlerle dolu Dev Patel’in David Copperfield’a hüzün ve neşeyle hayat verdiği filmde, özellikle Bay Micawber karakterinde karşımıza gelen Peter Capardi ışıldadıkça ışıldıyor. Keza entrikacı sinsi kâtip Uriah Heep’te Ben Whishaw muhteşem. Betsey halada Tilda Swinton ve deliliğin sınırlarında dolaşan uçurtma hastası Bay Dick’te Hugh Laurie de çok iyiler.
Sonuç?
Film değişik ve etkileyici bir uyarlama olmuş; gönül rahatlığıyla tavsiye ederiz... Özellikle David Copperfield’ı ünlü bir sihirbazın ismi sananlara...
VİZYON TURU
Bu haftanın diğer seçenekleri şöyle: 1937’de bir depoyu Japonlara karşı savunan bir grup asker ve sivilin öyküsünü görkemli bir görsellikle anlatan ‘Sekiz Yüz’ (‘Ba Bai’). 80 milyon dolarlık bütçesiyle Çin sinema tarihinin en pahalı filmi niteliğindeki Hu Guan’ın yönettiği yapım, ‘Alamo’yla ‘300 Spartalı’ tadında bir kahramanlık destanı. ‘Ormandaki Cadı’ (‘Witches in the Woods’) Jordan Barker imzasını taşıyor, ‘Ölümsüzlerin Savaşı’nı (‘Tne Immortal Wars Resurgence’) Joe Lujan yönetmiş. ‘Cin Baskını’, Kadir Genç imzalı bir yerli gerilim, komedi filmi ‘Randıman’ın yönetmenliğiniyse Mehmet Hoşnut üstlenmiş...Sekiz Yüz
ANNE MİRASI…
Ölüm döşeğindeki annesi için Almanya’dan yurduna, Artvin’e dönen bir kadın… Son bir isteği vardır yaşlı kadının: Kendi annesinden yadigâr kalan arılarına kızının sahip çıkması. Ayşe bu isteği başta reddetse de vicdanı devam etmesi gerektiğini söyler, hayatında bilmediği bir alanda yeni bir kapı aralanır.
Bir kadının, zorlu bir doğa parçası içinde tek başına ayakta durma mücadelesini anlatırken arıcılıkla ilgili temel bilgiler de sunan bir çalışma ‘Kovan’. Eylem Kaftan’ın imzasını taşıyan yapım, Doğu Karadeniz’den muhteşem kadrajlar eşliğinde ilerliyor. Ana karakterine Meryem Uzerli’nin hayat verdiği filmin kadrosunda yer alan diğer isimler Hakan Karsak, Feyyaz Duman, Burcu Salihoğlu, Sennur Nogaylar, Dizem Kaftan ve Ömer Akdemir.
Paylaş