Birtakım gereksiz meseleler

MICHAEL Phelps...

Haberin Devamı

‘Beyaz’ın deyimiyle ‘O bir yüzme efsanesi...’ Benim çocukluğumun idolü Mark Spitz’di; Phelps, Spitz’in rekorlarını hem havuza hem de tarihe gömdü... 30 yaşındaki sporcu hatırlanacağı gibi 18’si altın 22 madalyayla ‘Olimpiyat Oyunları Tarihi’nin gelmiş geçmiş en başarılı ismi. Muhtemeldir, bir sonraki oyunlarda bu sayıyı daha ileri noktalara taşıyacak ve makası alabildiğince açacak... Lakin bu muhteşem, bu sıra dışı, bu her bir şeyin üstü yetenek, Rusya’nın Kazan şehrinde gerçekleştirilen son ‘Dünya Su Sporları Şampiyonası’na katılamadı. Neden mi? Çünkü geçtiğimiz ekim ayında ikinci kez alkollü olarak araç kullanırken yakalandı ve Amerika Yüzme Federasyonu tarafından 6 ay men cezası aldı.
Bu durumda da ülkesindeki seçmelerini geçmesine rağmen ABD’yi, Kazan’da temsil etme hakkını kaybetti. Peki, ne yaptı Phelps? Bir rehabilitasyon merkezinde 45 gün alkol tedavisi gördü. Önceki gün de tekrar havuza dönerek formda olduğunu hatırlattı. Bu durum, meselelere bu yakadan bakanlar için de başka şeyleri hatırlattı. Ya da en azından bana diyeyim... Neydi Phelps ve hatırlattıkları? Şuydu: Siz her şeyin üstünde bir kişilik olsanız da, tarihi unvanlarla donansanız da, şöhretiniz ülke sınırlarını taşsa da kurallar ‘ne yazık ki’ sizin için de geçerlidir. Siz, bütün bu kurallar dizgesinde herkes kadar eşitsinizdir...

Haberin Devamı


ŞAMPiYONA BU YAPILIR MI?


OYSA aynı meselenin bu topraklarda vuku bulduğunu düşünün. Böyle bir değeri hangi ‘hukuksal normlar’, yeni ülke başarılarından mahrum edebilir ya da ‘rehabilitasyon’ sürecine taşıyabilirdi? Hem böylesi bir ‘rol modeli’ni, kazanacağı ‘olası’ madalyalardan mahrum bırakmak kimin haddine olurdu? (Bu konuda tek kriter devreye girebilirdi, malum ‘alkol kullanımı’ şimdiki zaman ölçülerinde pek de kabul görmeyen bir hareket, dolayısıyla ‘yerli’ Phelps bu nedenle, o da ‘belki’ makul ölçülerde bir cezayla karşı karşıya kalabilirdi).


ÖRNEK VERMEYi UNUTMUŞTU


BU olayda söz konusu spor dalı yüzme, işi futbol alanına taşıyalım... Orada da aklıma ister istemez o çok bilinen olay geliyor: Malum, vakti zamanında İngiltere Milli Takımı’nın Euro 2004 Grup Elemeleri’nde Türkiye’yle deplasmanda önemli bir maçı vardı ve takımın kaptanı Rio Ferdinand doping kontrolü için idrar örneği vermeyi ‘unutmuştu’. Federasyon da bu durumda kaptanın büyük bir sorumsuzluk örneği sergilediği gerekçesiyle maç kadrosunda çıkartılması yönünde karar verdi. Takım arkadaşları bu karar üzerine tepki gösterdi ve maç öncesi Milli Takım’ı boykot edeceklerine dair görüşlerini dillendirdiler.

Haberin Devamı


BOŞ VERiN; LiG BAŞLIYOR


PEKİ, ya sonrasında ne oldu? Federasyonun kararı aynen uygulandı: İngiltere Kadıköy’e geldi, ‘Paşa paşa’ maçını oynadı, 0-0 berabere kalarak da kendileri karşısında Türkiye’nin ‘gol orucu’ süresini daha da kronik bir hale getirdi (Bu arada olan Alpay Özalan’a oldu, Beckham’ın kaçırdığı penaltı sonrası yaptığı hareketle ‘Euro 96’ sırasında Hırvatistan maçındaki ‘Fair-play’lik ‘müdahalesizliğinin’ bilinçsiz bir davranış olduğunu ‘bir kez daha’ kanıtladı).
Ünlü İsviçre maçı sonrası hâlâ gerçek anlamda yerini bulmayan adaletten bahsetmiyorum bile. Bu topraklarda spor, aynı hayatın diğer alanlarında olduğu gibi ‘faili meçhul’lerle öylesine dolu ki... Neyse, önümüzdeki hafta lig başlıyor, bütün bu bahsettiklerim tali ve gereksiz konular... Yaşasın yepyeni yıldızlarla donatılmış ama yine aynı takımların ‘Mutlu son’a ulaşacağı futbol cangılımız...

Yazarın Tüm Yazıları