Paylaş
İnsanlığın bitmeyen derdi; ırkçılık... Doğadaki canlılar içinde sadece türümüze ait, tarihten devralınan ve halihazırda halledilemeyen bir ayıp, utanç... Siyahi yönetmen Spike Lee, son filmi ‘Karanlıkla Karşı Karşıya’da (‘BlacKkKlansman’) meseleye kendince el atıyor ve 70’lerden hareket ederek Colorado Springs Polis Merkezi’nde çalışan ilk Afro-Amerikan Ron Stallworth’un mücadelesini anlatıyor. Çaylak bir memurken masa başından aktif bir göreve çarçabuk geçen Ron, Yahudi kökenli iş arkadaşı Flip Zimmerman’la birlikte yörede faaliyet gösteren Ku Klux Klan üyesi ırkçı bir oluşumu sona erdirmek için çabalar.
Lee, senaryosunu Charlie Wachtel, David Rabinowitz ve Kevin Wilmott üçlüsüyle birlikte kaleme aldığı filminde gırgır bir anlatım tutturmuş. Yaşanmış olaylardan yola çıkılarak çekilen ‘Karanlıkta Karşı Karşıya’da ana karakter, biraz da dönem itibariyle hafiften Al Pacino’nun ‘Serpico’sunu hatırlatıyor. Hikâyedeki kimi olaylar biraz fazla hızlı gelişip yer yer bizi, mantık açısından sorgulama noktasına getirse de seyirci olarak buna çok da takılamıyoruz; çünkü filmin derdi bu değil.
Denzel Washington’ın oğlu
Spike Lee daha çok siyahilere ve Yahudilere olan nefretin geçmişteki uzantılarında dolaşıyor; bizi de sakin, meselelere mesafeli yaklaşan ve “Sistemin içinde de ‘doğru’ insanlar bulunmalı” diyen bir karakterin peşine takıyor. Parantez kapanırken de meselenin bugününe geliyor ve ‘Trump gerçeği’yle karşı karşıya kalıyoruz. Filmde karikatür kişiliklerle karşımıza çıkan ırkçılık ve ‘Ku Klux Klan örgütü’, ne yazık ki gerçek hayatta yansımasını bulmuş durumda ve bugün itibariyle bir ‘karikatür’ ABD’ye ve elbette ki dünyaya hükmetmeye çalışıyor...
Filmde dönem atmosferi ve ruhu, kılık-kıyafetleriyle çok gerçekçi bir şekilde yaratıymış. Oyunculuklar da tatminkâr; Ron Stallworth’te karşımıza çıkan Denzel Washington’ın oğlu John David Washington gayet başarılı, Zimmerman’da izlediğimiz Adam Driver zaten her daim çizgi üstü. Harry Belafonte gibi ulu bir çınarı ‘ustalara saygı’ kabilinden izlemek de keyif vericiydi. Griffith’in ‘Bir Ulusun Doğuşu’nun nasıl bir anlama geldiğini didikleyen bölüm ise sanırım filmin en iyi yanıydı.
Sonuç olarak ‘anaakım sinema’ içinde mesajını bağırıp çağırmadan, hafif perdeden veren, izlenmesi keyifli bu filmi kaçırmayın derim...
Diğer seçenekler...
Eli Roth imzalı ‘Eski Evdeki Büyülü Saat’in (‘The House With a Clock in its Walls’) başrollerinde Jack Black, Cate Blanchett, Owen Vaccaro ve Renee Elise Goldsberry gibi isimler yer alıyor. ‘Halef’i Murat Düzgünoğlu yönetmiş, oyuncular Muhammed Uzuner, Baran Şükrü Babacan, Güler Ökten. Haftanın animasyonu ‘Küçük Ayak’ı (‘Smallfoot’) Karey Kirkpatrick-Clare Sera ikilisi yönetmiş. John Cho, Debra Messing, Sara Sohn gibi isimleri kadrosunda barındıran ‘Kayıp Aranıyor’un (‘Searching’) yönetmeni Aneesh Chaganty. Roel Reine imzalı ‘Cesur Savaşçılar’ın (‘Redbad’) kadrosunda Gus Naber, Jonathan Banks, Loes Haverkort ile Soren Malling gibi isimler rol alıyor. ‘Aile Oyunları’nı (‘Family Games’) Suzuya Bobo yönetmiş, oyuncular Megan Boone, Larry Bryggman, Alison Fraser. Yerli komedi ‘Göktaşı’ Caner Ercincan imzalı bir yapım; filmin kadrosunda Şafak Sezer, Ayhan Taş, Bülent Çolak ve Tuna Orhan gibi isimler var. Adina Pintilie’nin ‘Altın Ayı’ ödüllü filmi ‘Dokunma Bana’sı (‘Touch Me Not’) da haftanın yenilerinden. Yönetmenliğini Jan Zabeil’in üstlendiği ‘Üç Tepe’de (‘Three Peaks’) Alexander Fehling, Berenice Bejo
ve Arian Montgomery başrolleri paylaşıyor.
Antalya’da ‘Ulusal’sız festivale devam...
Mevsim, festivale döndü: Geçen hafta Adana, bu hafta da Antalya ve Antalya’nın terk ettiği alanı doldurmaya çalışan ‘Ulusal Yarışma’... Malum Antalya, geçen yıl aldığı kararla festivalin kalbi niteliğindeki ‘Ulusal Yarışma’yı kaldırmış ve 53 yıllık bir geleneği yok etmişti. Geçen yıl sadece ‘Uluslararası Yarışma’ düzenleyen festival, bu tutumunu 2018’de de sürdürüyor. Bu yılki Uluslararası Yarışma jürisine gelince; geçen yıl ‘Melekler Beyaz Giyer’ filmiyle Altın Portakal kazanan Çinli yönetmen Vivian Qu başkanlığı üstlenirken diğer üyeler İtalyan yazar-senarist Maurizio Braucci, Romen yapımcı-yönetmen Calin Peter Netzer, Doha Tribeca Direktörü Fatma El Remaihi ve Türkiye’den Tuba Ünsal. Bugün başlayacak olan festival 5 Ekim’e kadar sürecek...
Antalya Uluslararası Yarışma Seçkisi
◊‘Bir Aile İşi’ / Yön: Hirokazu Kore-eda
◊’12 Yıllık Gece’ / Yön: Alvaro Brechner
◊‘Soğuk Savaş’ / Yön: Pawel Pawlikowski
◊‘Capernaum’ / Yön: Nadine Labaki
◊‘Ayka’ / Yön: Sergey Dvortsevoy
◊‘Kaliash’ / Yön: Derek Doneen
◊‘Göç Mevsimi’ / Yön: Cristine Gallego-Ciro Guerra
◊‘Üç Yüz’ / Yön: Jafar Panahi
◊‘Çınar’ / Yön: Mustafa Karadeniz
◊‘Güven’ / Yön: Sefa Öztürk Çolak
Ulusal Yarışma
55 kere maşallah!
Antalya Film Festivali dahilinde ‘Ulusal Yarışma’ geçen yıl kaldırılınca geleneğe sahip çıkan bir grup sinemacı da geçen yıl harekete geçerek ‘Ulusal Yarışma’yı yaşatmayı kararı aldı ve İstanbul’da düzenlenen bir yarışma gerçekleşirdi. Bu organizasyon bu yıl da tekrarlanacak ve ‘Ulusal Yarışma’nın 55’incisi yapılacak. Yarın başlayacak ‘Ulusal Yarışma’ maratonu 4 Ekim’e kadar sürerken organizasyon boyunca film gösterimlerinin yanı sıra Türkiye sinemasının farklı açılardan masaya yatırılacağı iki panel ve ‘Nasıl festivaller istiyoruz?’ başlığı ile tartışılacak geniş kapsamlı bir forum da olacak. ‘Ulusal Yarışma’da yer alan yedi filmi ise Fatma Girik, Duygu Sağıroğlu, Murathan Mungan, Gülsün Karamustafa, Hazar Ergüçlü, Onur Saylak ve Uğur Vardan’dan oluşan jüri değerlendirecek.
‘Ulusal Yarışma’ Film Seçkisi
◊‘İçerdekiler’ / Yön: Hüseyin Karabey
◊‘Yol Kenarı’ / Yön: Tayfur Pirselimoğlu
◊‘Arada’ / Yön: Ali Kemal Çınar
◊‘Renksiz Rüya’ / Yön: Mehmet Ali Konar
◊‘Nebula’ / Yön: Tarık Aktaş
◊‘Parçalar’ / Yön: Rojda Akbayır
◊‘Sibel’ / Yön: Çağla Zencirci-Guillaume Giovanetti
Paylaş