Paylaş
Luc Besson cepten yemeye devam ediyor. Malum, ‘Yeraltı’, ‘Derinlik Sarhoşluğu’, ‘Nikita’, ‘Leon’ derken bir zamanlar, Fransız sinemasına farklı bir soluk getirmişti. ‘Beşinci Element’in ardından nefesi kesildi; geriye doğru giden bir yönetmenlik kariyeri, gişeye yönelik vasat filmlere yapımcılık derken ‘hatıralarda yaşayanlar’ arasında yerini aldı. Her yeni hamlesinde, “Acaba bu kez” duygusuyla beklenti içine girenler de salonu eli boş terk etti; son çalışması ‘Valerian ve Bin Gezegen İmparatorluğu’ (‘Valerian and the City of a Thousand Planets’) dolayısıyla bu tablo devam edecek gibi...
VALERİAN VE BİN GEZEGEN İMPARATORLUĞU
Yönetmen: Luc Besson
Oyuncular: Dane DeHaan, Cara Delevingne, Clive Owen, Rihanna, Ethan Hawke, Herbie Hancock, Nutger Hauer, Alain Chabat
Fransa yapımı
Film, Fransız yazar-çizer ikilisi Pierre Christin ve Jean-Claude Mézières’nin yarattığı ve 1967’den 2010’a kadar yayını süren ‘Valérian et Laureline’ adlı çizgi roman serisinin üçüncü macerasının sinema uyarlaması. Önce kısaca öykü diyelim:
Zamanımızdan 400 yıl sonrası... Yıldızlararası Federasyon’un ajanları Valerian ve yardımcısı Laureline’in, ‘Alfa’ gezegenindeki yasak bir teslimata el koymak amacıyla giriştikleri operasyon geçmişte işlenmiş birtakım suçların üzerindeki esrar perdesinin de aralanmasına vesile olur...
Luc Besson, senaryosunu da kaleme aldığı ‘Valerian ve Bin Gezegen İmparatorluğu’nda, adeta kendisinin de gayet farkında olduğu son iyi hamlesi olan ‘Beşinci Element’li günlere geri dönmek ve bir anlamda “Yıkılmadım ayaktayım” demek istemiş. Ve fakat kurduğu dünya çok naif, çok çocuksu ama onun ötesinde sıkıcı ve çok uzun (137 dakika). Karakterler derinliksiz, iyiler ve kötüler hemen kendilerini ele veren cinsten. Evet, bu bir çizgi roman uyarlaması ama Besson’un el attığı kahramanlar ait olduğu sularda (dergi sayfaları), emin olun daha derin, daha samimi, daha gerçekçidir.
Rihanna, filmde, kılıktan kılığa giren ‘Bubble’ adlı karakteri canlandırıyor.
En iyisi Rihanna...
Ve de en önemlisi, adı konmamış bir aşkın ifadesi olan Binbaşı Valerian’la Çavuş Laureline arasında kimya da hiç mi hiç sağlanamamış. Bunun nedeni Besson’un rejisi kadar bu karakterleri canlandıran Dane DeHaan ve Cara Delevingne’nin neredeyse birlikte olduklara her sahnede bas bas bağıran uyumsuzlukları. Oysa DeHaan, özellikle James Dean’i canlandırdığı ‘Life’da çok iyiydi, son olarak huzurlarımıza geldiği ‘Yaşam Kürü’nde de fena değildi. Keza Delevingne’nin de bugüne kadar sırıtan bir performansına şahit olmamıştık. Kumandan Arun Filitt’te de Clive Owen çok karikatür. Besson aralara da Ethan Hawke, Alain Chabat, Herbie Hancock ve Rutger Hauer gibi tecrübeleri isimleri ‘Ustalara Saygı’ kabilinden serpiştirmiş sanki. Filmin performans anlamındaki en derinlikli izi, ‘Bubble’ adlı amorf yapıdaki karakteri canlandıran Rihanna’dan geliyor. Bu ‘yaratıkımsı’ karakter, ‘Beşinci Element’teki ‘Diva Plavalaguna’nın (onu da, Besson’un eski eşi oyuncu-yönetmen Maiwenn canlandırıyordu), bu filmdeki karşılığı gibi. Öte yandan ‘Valerian ve Bin Gezegen İmparatorluğu’nun sunduğu tasarımlar içinde ise ‘armadillo’yla yavru kedi arası bir görüntüye ve hareket mantığına sahip, ‘inci’leri dönüştürücü yaratık en sevimlisi ve gönül okşayanıydı.
‘Valerian ve ...’, çok tutmuş bir Fransız çizgi romanının uyarlaması.
Sonuç? Kimi kareleri 1977 yapımı ‘Star Wars’u (bir iddiaya göre de vakti zamanında ‘Star Wars’ çekilirken bu çizgi romanın kadrajlarından da ilham alınmış, bu durumda çember tamamlanmış oluyor!) andıran, Mül gezegeni dolayısıyla ‘cennet’ tarifine soyunan ve çevreci mesajlar barındıran ama genel olarak kötü oyunculuk performanslarının damga vurduğu ve senaryo bakımından demode bir ‘Uzay operası’ndan öteye gidemeyen ‘Valerian ve Bin Gezegen İmparatorluğu’, vasat bir seyirlik. ‘İnci’yi, adeta ‘G.O.R.A.’vari bir hamleyle ‘tahta’nın yanında (!) ‘yeni bir element’ gibi sahaya süren film, etkileyici görüntüleri (Besson’un klasik kameramanı Thierry Arbogast maharetine bir kez daha tanık oluyoruz) ve yaratık tasarımları hatrına izlenebilir.
SARIŞIN BOMBA
Yönetmen: David Leitch
Oyuncular: Charlize Theron, James McAvoy, Toby Jones, Sofia Boutella,
John Goodman, Eddie Marsan, James Faulkner, Bill Skarsgard
ABD yapımı
Berlin üzerinde aksiyon...
ir ölüm makinesinin koreografik sahnelerle süslenmiş intikam alma serüvenini anlatan 2014 yapımı ‘John Wick’i, iki eski dublör ustası Chad Stahelski ve David Leitch yönetmişti. Bu, büyük ilgi gören ve adeta Keanu Reeves’ı restore eden çalışmanın ardından ikilinin yolları ayrıldı; Stahelski ‘John Wick 2’yi çekerken Leitch de bir tür ‘Dişi Wick’ tadındaki ‘Sarışın Bomba’ (‘Atomic Blondie’) projesini çekmeye karar verdi. Söz konusu yapım bu hafta itibariyle salonlarımıza uğruyor,
Antony Johnston’ın yazıp Sam Hart’ın resimlediği ‘The Coldest City’ adlı bir çizgi romanın uyarlaması olan yapım, 1989’da, ‘Duvar’ın yıkımının hemen öncesi Berlin’inde, ‘Soğuk savaş’ dinamiklerinin hâkim olduğu bir evrende casuslar arasındaki dengeler üzerinde geziniyor. Öykünün kahramanı MI6 ajanı Lorraine Broughton, bir deşifre vakasına el koymak üzere Berlin’e gidiyor. Burada büro şefi David Percival’la ortak hareket ederken ortamın kaygan zemininde ayakta kalmaya çalışıyor. Film, Broughton’ın kendi üstleri ‘Şef C’, Eric Gray ve CIA yetkilisi Emmett Kurzfeld’in yürüttüğü soruşturmada yaşadıklarını aktarırken başlıyor ve geri dönüşlerle öyküye vâkıf oluyoruz.
KGB ajanları, Percival’ın sorumsuz görüntüsü, ‘Satchel’ adlı çift taraflı çalışan ajanın kimliğini ortaya çıkarma çabaları, sokaklarda giderek yükselen halk isyanı ve bütün bu süreçte, Broughton’ın muazzam yakın dövüş ustalığı...
‘Sarışın Bomba’ya ‘Dişi Wick’ ya da ‘Bond, Broughton Bond’ denebilir. David Leitch bu kez, ‘John Wick’teki mekanik ve soğuk tipleme yerine daha insani bir karakter yaratmış, dövüş sahnelerini de, evet yine estetik ama daha gerçekçi koreografilerle donatmış. Özellikle 80’lerin şarkılarıyla bezenmiş soundtrack de cabası.
Cesur sahneler...
Lakin filmin problemi senaryosunda. Daha doğrusu öykünün kıvrım yerleri ve zikzaklarında. Sürekli şaşırtma çabası, sürekli tarafların değişme durumları, bir noktadan sonra filmin ritmini bozuyor, çekiciliğini kaybettiriyor. John le Carré romanlarındaki ruhtan vazgeçtik, ‘No Way Out’taki dozunda tadı da bulmak mümkün değil (ama cesurca çekilmiş, Broughton’la Fransız kadın ajan Delphine Lasalle arasındaki lezbiyen sahneler de başka ajan filmlerinde ve romanlarında yok sanırım!)
Kariyerinde yeterince aksiyon bulunan (hatırlanacağı gibi en son ‘Mad Max: Fury Road’ ve ‘Hızlı ve Öfkeli 8’de izlemiştik) Charlize Theron’un döktürdüğü ‘Sarışın Bomba’, temposu, estetik kadrajları, belli bir noktaya kadar sürükleyici öyküsü ve yan rollerdeki deneyimli oyuncu kadrosuyla izlenmeye değer bir çalışma.
‘Churchill’
Diğer seçenekler
Haftanın seçenekleri arasında yer alan ‘Churchill’i Stephen Teplitzky yönetmiş, oyuncular Brian Cox, Miranda Richardson, John Slattery, Ella Purnell. Matt Berberi ve Michael Foster’ın sürüklediği ‘Davut ve Calut: İnanç Savaşı’, Wallace Biraderler’in imzasını taşıyor. Haftanın animasyon seçeneği ‘Orman Çetesi’ni (Les As de la Jungle’) David Alau yönetmiş, Türkçe seslendirmeyi de Ali Hekimoğlu, Arda Kavaklıoğlu, Selay Taşdöğen ve Burçin Artut gibi isimler gerçekleştirmiş. İbrahim Vurmaz’ın yönettiği ‘Düzensiz Düzenbazlar’ın başrollerinde ise Ömer Gecü, Metin Keçeci, İbrahim Vurmaz ve Buket Efecan var. ‘Çılgın Kolej’de Alper Rende, Mustafa Topaloğlu, Oya Aydoğan oynuyor, yönetmen Ahmet Kapucu. Ahmet Küçükyalı imzalı ‘Cin Ayet-i Aşk’ın başrollerinde ise Funda Bostanlık, Emre Kıvılcım ve Gülçin Tunçok var.
Paylaş