Paylaş
Pazar gecesi çıkan bir AB-Yunanistan anlaşması değil, ‘anlaşma için yol haritası’ oldu. Hâlâ masada iki seçenek var; biri, Yunanistan parlamentosu iki günde bu acı kararları onaylayacak, pazartesiye kadar da adım adım her şey yolunda gidecek ve Yunanistan kurtarma paketindeki en azından ilk aşamada köprü mali yardımı alacak. Onaylamazsa işte o zaman kesin biçimde eurodan çıkıştan başka yol kalmayacak. Bu kadar net.
Bugünden sonra şu sorunun yanıtı en önemlisi; bu anlaşmanın siyasi sahipliğini kim üstleniyor olacak? Kemer sıkmayı gevşetmek için yola çıkıp iktidar olan Syriza mı? Yoksa siyasi sahipliği yüz kızartıcı bulup kimsenin üstlenmediği geniş tabanlı bir hükümet mi? Siyasi sahiplik olmazsa; bugün anlaşıyor gibi görünen Yunanistan, en zayıf anında koşar adım eurodan çıkmak zorunda kalıverir.
Türkiye’de 2001 krizine gidişimizin nedenlerinin başında, IMF ile yürütülen bir ekonomi programının, bunu bizatihi yürüten koalisyon hükümetince siyasi olarak sahiplenilmemesi idi. Yunanistan’da da eğer, Pazar gecesi AB tarafından deklarasyon gibi hazırlanan ‘anlaşmanın yol haritası’ Syriza tarafından siyasi olarak sahiplenilmezse yeniden eurodan çıkışı konuşuyor olacağız.
Pazar gecesi Euro liderler zirvesinden Yunanistan’a çıkarılan karar şu; Çarşambaya kadar 4 ana başlıktaki reformlar Yunan parlamentosundan geçirilecek, Pazartesiye kadar da 11 ana başlıktaki konularda da adım atmış olarak masaya gelinecek. Masaya oturmak anlaşmanın garantisi değil, Avrupa İstikrar Mekanizması’ndan (ESM) verilecek para da teminatsız olmayacak.
Bu oldukça ağır, hatta onur kırıcı çerçeve; ‘güvensizlik’ teması üzerine kurulmuş durumda. Yunanistan’ın istatistiklerinde hile yapmasından başlayan eski geçmişte kökleri olan bu güvensizlik, pazarlık masasından kalkarak bunu referanduma götüren ve sonra da ‘şartları kabul ediyoruz’ diyen Syriza’ya ‘taahhütleri yerine getireceğiniz ne malum?’ biçiminde yeni bir beden buldu. Bu, nihai olarak çok aşağılayıcı bir durum. Ocak ayında Yunan hükümetini devralan ve anlaşmaları yeniden gözden geçirerek sıkılan kemerleri gevşetme iddiasında olan Syriza, pazarlıklardaki hataları ile bu duruma düştü.
‘El değmeden’ borç ödeme
Yunan hükümeti 7 günde 15 ana başlıktaki ön adımları atıp Brüksel’e gelse de her şey tamam olmayacak. Yeni şartların gelmeyeceği, ‘şurası olmamış’ denilmeyeceğinin garantisi yok. Ayrıca, her şey tamam olsa da; Yunanistan, alacağı mali yardım karşılığı çeşitli değerli varlıkları yeni kurulacak bir ‘bağımsız fona’ teminat olarak koymak zorunda kalacak. Bu, değerli varlıkları rehine bırakmaktan farklı değil.
İşte en kritik yeri burası; Yunanistan, kuracağı ‘Düyun-u Umumiye’ kalıbında bağımsız bir fona değerli varlıkları transfer edecek; buradan 25 milyar euro borç geri ödemeleri ve yatırımlar için kullanılırken, bu fonun 25 milyar euroluk kısmı aynı zamanda sermayeleri ve bilançoları eriyen bankalara konulan sermayenin geri ödenmesinde kullanılacak. En kritik yeri burası, çünkü Yunan bankalarına 2011 kurtarması sırasında sermaye konulmuştu. Sadece 2014 sonundan bu yana, Yunan bankacılık sisteminden çıkan mevduat 45 milyar euroyu geçti. Bu mevduatların kabaca yüzde 20’si. Bu kaçış, Avrupa Merkez Bankası’ndan sağlanan acil likidite kolaylığı (ELA) ile kapatılmıştı.
Şimdi anlaşma olur da, bu mekanizma hayata geçerse benim tahminim; bankalara sermaye konulursa çok büyük olasılıkla bankaların hisseleri de o kurulacak bağımsız fona devredilecek. Taliplisi çıktığında ya da ileride işler düzeldiğinde satılacaktır. Bu durumda da, bizi ilgilendiren bir tarafı var; National Bank of Greece’in (NBG) hisseleri de muhtemelen o fona girecek. Bu durumda da sahibi NBG olan Finansbank’ın da hisseleri dolaylı olarak o fon tarafından kontrol ediliyor olacak. Yani Türkiye’deki bir banka, Yunanistan’daki sahibi nedeniyle bir fonda rehin kalacak.
Paylaş