Paylaş
Önce talep tarafına bakalım. TÜİK verileri kazındığında ihracata dair şu çıkıyor; 2017’de 6.6 milyar dolarlık külçe altın ihraç ederken, mücevher ihracatı 4.1 milyar dolar olmuş. Mücevher ihracatında bir tuhaflık yok; son 5 yılda ortalama ihracat kabaca her yıl 4 milyar dolar civarında. Asıl soru şurada; sigorta ve navlun bedelini aşan bir kazanç kâğıt üstündeki spekülatif alım-satımlarda da var. Bir ülke neden işlenmemiş uluslararası standartta külçeleri ithal edip ihraç eder ki?
Altın talebinde yıllık 4 milyar dolarlık ihracata ek olarak, yurtiçi talebi de eklemek gerekiyor. “Cumhuriyet altını” ya da “ziynet altın” olarak anılan Darphane baskısı paraların piyasaya sürülen ilave miktarı, 2016’daki toplam 25 tondan 42 tona çıkmış. Bunu da kabaca 1.8 milyar dolar olarak alalım. Takı formunda olanlara dair elimizde veri yok; altın para talebinin iki katı kadar olsa 3.5 milyar dolar olarak da bunu hesaba katalım. Böylece toplam iç ve dış talep karşılığı Türkiye’nin 9.3 milyar dolarlık altın ithalatına ihtiyaç var demektir. Bu da kabaca 215 ton eder ki “normal zamanların” ithalat büyüklüğü bu. “Normal zamanlardan” kasıt; Reza Zarrab’ın altın operasyonları ile dış ticaret sayılarının bozulmadığı zamanlar.
İTHALATLA MI KARIŞTI?
Peki Türkiye 2017’de ne kadar altın ithal etti? Borsa İstanbul’un verilerinde 370 ton olduğu görülüyor. Yani kabaca 150 tonluk bir ithal altın fazlası var.
Altındaki bu tablo, geçtiğimiz gün Enflasyon Raporu’nu açıklarken Merkez Bankası Başkanı Murat Çetinkaya’ya soruldu. Yanıtlarken “olağandışı bir durum olmadığını” söylüyor. Ama bu tuhaflık da netliğe kavuşmuyor.
Çetinkaya’nın bahsettiği bir konunun önemi var; o da bankalara TL zorunlu karşılıklar yerine altın getirme seçeneğinin Borsa İstanbul üzerinden yapılabiliyor olması. Çetinkaya bahsetmiyor ama ikinci bir olası neden de Merkez Bankası’nın Borsa İstanbul üzerinden kendi rezervleri için altın satın alıyor olması.
Merkez Bankası verilerine göre; bankalar 2017’de Merkez Bankası’na önceki karşılıklara ilave olarak 101 ton altın yatırdılar. Bankalar, karşılıklar için yatırdıkları bu altınları İstanbul’dan satın alarak teslim etmiş olabilirler. Bu da ithalat verisini şişirir.
Ayrıca Merkez Bankası da Borsa İstanbul üzerinden ithal edilmiş külçe altın satın almışsa bu da ithalata yazılır. Oysa ödemeler dengesinde Merkez Bankası’nın altın hareketleri parasal niteliklidir; ithalatta değil, rezervlerde izlenir.
Merkez Bankası 2017’de altın rezervlerine 85 ton ilave etti. Bunun tamamını ya da bir bölümünü Borsa İstanbul’daki altın pazarından almış ise dış ticaret ve ödemeler dengesi hesapları karışmış demektir.
Sonuçta, 2017’de fiziksel olarak net ithalat 150 tona yakın. Merkez Bankası rezervlerindeki ilave artış toplam 186 ton. Bunun bankalarca yatırılan altın karşılık kısmı 101 ton; bankanın da kendi rezervine satın aldığı 85 ton. Acaba bu tür bir “hata” resmi hesapları karıştırmış olabilir mi?
DUBAİ’YE GİDİŞ-DÖNÜŞ
İkinci büyük soru da hala açık olmayan soru külçe altın ticaretinde duruyor. 16.6 milyar dolarlık külçe altını ithal ediyorsunuz; yukarıda saydığım gibi fiziksel talep ve ihtiyaçlar var. Peki neden 6.6 milyar dolarlık külçe altını tekrar yurtdışına ihraç etmişiz? Bunun da 5.4 milyar doları Birleşik Arap Emirlikleri’ne (BAE) gitmiş. İşte tuhaf olan da bu; BAE’nden 4.9 milyar külçe altın ithal edip yeniden oraya ihraç edilmiş. Soru şu; neden aynı külçe altınlar gidip yeniden Türkiye’ye dönüyor? Ya da tersi? Hani külçe satın alıp işlenmiş mücevher ihraç edilse anlaşılabilirdi.
Sonuçta kabaca bir 150 tonluk, 6.5 milyar dolarlık bir altın muamması var; ya hesap karıştı, ya da başka bir hesap.
Paylaş