Paylaş
ABD’de Trump’ın başkan seçildiğinin kesinleşmesi ile iki taahhüdü öne çıkmıştı; biri vergi indirimleri, diğeri de ilave bütçe harcamalarına gidecek olmasıydı. Bir yıl içinde bunlara dair beklentiler sönmüştü. Ancak son birkaç ayda yeniden daha ciddi biçimde gündeme geldi; vergi yasaları değiştirilip indirimler sağlandı, 4.4 trilyon dolarlık bütçe teklifi de Kongre’ye sunuldu. Bütçe devasa bir bütçe açığına işaret ediyor.
Önce verginin etkisine bakalım. Sonra devasa bütçe açığına giden yola; her ikisi de ABD’de daha yüksek bir tahvil faizine daha hızlı gidileceğinin öncü işareti. Daha yüksek açık daha yüksek büyüme ve enflasyonu getirecek. Bizle ilgisi; daralan finansmanın ve faiz baskının daha güçlü hissedilmesi ve ekonomide daha yavaş, daha yüksek enflasyon demek.
Amerikan teknoloji devi Apple’ın nakit varlıkları dillere destan: 252 milyar dolar. Apple, Trump’ın getirdiği vergi yasa değişiklikleri ile yurtdışı kazançlar düşük bir vergi ile vergilendiriliyor. Böylece Apple yurtdışında tuttuğu kazançlarından oluşan bu nakit varlığını ülkeye getirecek. Kabaca 38 milyar dolarlık bir vergi ödemesi ile varlıklar “yurda dönecek”. Böylece yüzde 35’e yakın bir vergi ödemekten kurtulacak.
Başkan Trump’ın vergi değişiklikleri ile ABD şirketlerinin yurtdışındaki kazançları da vergilendirilmeye başlanacak. Öncesinde, ABD’deki şirketler yurtdışında elde ettikleri kârları yine yurtdışındaki iştiraklerine yatırınca vergi ödemekten kaçınabiliyorlardı. Pratikte bu tahmin edilebileceği gibi ‘offshore’ şirketler üzerinden hallediliyordu.
FT Alphaville’deki habere göre Credit Suisse’in makro stratejsti Zoltan Pozsar; Apple, Microsoft, Cisco, Oracle, Alphabet, Qualcomm gibi teknoloji, Pfizer, Amgen ve Merck gibi ilaç devlerinin de aralarında olduğu 30 zengin şirketin ‘offshore’larda tuttuğu tahvil miktarının yaklaşık 800 milyar dolar olduğunu yazmış. 2020’ye kadar 800 milyar dolarlık bir ‘offshore’ yatırımı satılacak ya da itfa edilecek. Pozsar’a göre bu 800 milyar doların 300’ü ABD devlet tahvili gerisi şirket tahvili.
Apple gibi kazançlarını nakit olarak yurtdışında tutan şirketler, içeride temettüleri ödemek için düşük faizle borçlanırken, kazançlarını ‘offshore’da yüksek faizli şirket tahvillerine yatırıyor. Dev bir yatırım bankası gibi.
Bu vergi etkisinin ne kadar hızlı ve ne ölçüde olacağını bilmiyoruz. Ama mali piyasalarda “rejim değişikliği” olarak adlandırılan bir sürece adım attığımız kesin. Hem ABD devlet tahvillerinin hem şirket tahvillerinin satışı bizim gibi ülkelerin de içinde bulunduğu “yüksek getirili piyasalara” olumsuz etki yaratacaktır.
DEVASA HARCAMA
Trump’ın getirdiği bütçe tasarısı, fazlasıyla ‘pembe’ varsayımlar içerdiği için tarafsız bütçe izleme kuruluşlarınca kaygı verici bulundu. Bağımsız “Sorumlu Federal Bütçe Komitesi”ne göre, bütçe açığı yönetimin tahmin ettiği 1 trilyon yerine, 2016’daki seviyesinden yüzde 50 artışla 2019’da 1.2 trilyon dolara ulaşacak. Bu, ABD milli gelirinin yüzde 5.75’lik bir oranı. Kimi analistler ise Trump’ın Cumhuriyetçi Partisi içinde mali muhafazakarlığa sahip üyeler tarafından bile bu tasarıya destek verilmesini şaşırtıcı buluyor ve açığın yüzde 6’yı bulabileceğini anımsatıyorlar. Ekonomist Geroge Magnus bunu derin durgunluk dönemleri dışarıda bırakılırsa son dünya savaşından bu yana en yüksek açık olacağına işaret ediyor.
Tüm bunların özeti şu; Trump’ın ‘çılgın’ ekonomi politikası devrede. ABD bütçesi hem vergi indirimleri hem de ilave harcamalarla devasa açığa koşma eşiğine adım atarken, enflasyon da kendini gösteriyor bir taraftan.
Yukarıda anlattığım şirketlerin tahvil azaltma eşiğinde olmalarına, Fed’in üçer aylık dönemlerle hızlanacak bilanço küçültmesi eşlik ediyor. Ayrıca da Fed’in faiz arttırımları da daha sıklaşacak.
Bundan birkaç yıl önce çok daha muğlak ve sisli görünen bu tablo, şimdi daha belirgin hatta keskin bir hale geliyor.
Bu yüzden Trump’ın çaldığı “bütçe trompeti” çok daha çalkantılı bir uluslararası mali piyasa, çok daha zorlaşan ve sıkılaşan finansman koşulları için “uyarı borusu” bizlere; nihai olarak da şirketlere.
Paylaş