Paylaş
Tek önemli fark, Merkez Bankası’nın Para Politikası Kurulu’na (PPK) bankanın yönetim kurulu sayılan Banka Meclisi’nden atanması gereken üye belli olmuş. PPK’nın yeni üyesi; nisanda yapılan genel kurulda Banka Meclisi üyeliğine atanan maliye kökenli Ömer Duman toplantıya katılmış.
Merkez Bankası aslında, bir sonraki toplantı tarihi olan 14 Eylül’e kadar “durumu idare” etme kararı vermiş oldu. “Durumu idare” de şu; gelişmiş merkez bankalarının “etli butlu” karar alma arifesinde yön çizen adım atmamak, ‘sıcak parayı’ ürkütmemek.
Malum önceki gün ABD Merkez Bankası Fed’in toplantısı sonrasında faiz değiştirilmedi; ama artık bundan çok daha önem kazanan bilanço küçültülmesi ile ilgili bir ipucu verildi. Bilanço normalleşmesi olarak adlandırılan bu küçültmeye “görece yakında” başlanacağı vurgusu yapıldı.
Bunun anlamı şu; Fed mealen diyor ki eylül ayında ilan ederim, ekimde başlarım.
İşte bu tablo; bizim gibi ülkelere kısa vadeli sermaye akışı sağlayan, “carry trade” olarak adlandırılan “görece çok düşük faizli paraların borçlanılarak, yüksek faizli paralara çevrilerek orada tutulması” piyasa oyununun eylüle kadar sürmesi demek.
7 Eylül’de Avrupa Merkez Bankası, 20 Eylül’de ise Fed’in toplantısında piyasaları etkileyecek kararlar çıkması muhtemel. Merkez Bankası toplantısı da tam ikisinin ortasında.
İşte Merkez Bankası da “carry trade” için gelen sermayenin tadını, rahatını kaçırmak istemiyor.
Bir nevi “kazan kazan” durumu; kur görece düşük seyrederken enflasyona ilave baskı gelmesine engel oluyor. Merkez Bankası da; kendisi hali hazırda izlediği politikayı “sıkı” diye ifade etse de ilave sıkılaştırma yapmadan durumu idare ediyor.
Şubat ayından itibaren döviz kurunun sakinleşmesi iki temel unsura dayanıyor; biri Merkez Bankası’nın “geçici ambalajlı” faiz artışı, diğeri de gelişen piyasa ülkelerine kısa vadeli sermaye akışının yeniden başlaması.
Şubat başından bu yana hisse senedi, tahvil ve repoya giren portföy yatırımları toplamı 6.5 milyar dolar oldu. Gelişen ülkelere ilave portföy yatırımı kararı alan bir yabancı fon, sermaye tahsisinde ülke payları gereğince ayrımsız biçimde para yatırıyor. Türkiye’ye akan da ağırlıklı bu tür portföy tahsisatı sonucunda. Kimi “akbaba fonlar” ise günü birlik vadesi olan “carry trade” için ülkelere para sokuyor.
Şimdi eylül ortasına kadar “tatil”. Bizde de Kurban Bayramı sonrasında bu gündem işlemeye başlayacak.
Başta ABD’de bugünlerde en temel sorun, 2009’dan bu yana uygulanan aşırı gevşek para politikası nedeniyle varlık fiyatlarının aşırı biçimde şişmiş olması.
Bu potansiyel bir mali çöküşün, yeni bir finansal istikrarsızlığın eşiğinde kalma korkusu yaratıyor. Bu yüzden bugün para politikası uygulayıcılarının başındaki dert; enflasyonun hedeften uzak olması devam ettikçe eldeki mevcut gevşek para politikasının yeni krizlere zemin oluşturmasında.
Mali piyasalarda tarihsel olarak dalgalanmanın en düşük olduğu bir dönemin içindeyiz. Bu koşullarda portföy yatırımcılarının müthiş bir iştahı var. Gelişmiş merkez bankaları, olasılıkla bu gevşek para politikaları ile tarihsel olarak en düşük dalgalanmanın olduğu dönemin birleşmesinin getirdiği “kapı arkasındaki” riskleri görüyorlar. Olasılıkla, her yıl ABD’de Wyoming eyaletindeki Jackson Hole’da ağustos ayında yapılan merkez bankacıların bir araya geldiği toplantılarda, bu kaygıların uygulamadaki temeli görüş alışverişleri ile daha belirginleşecek, adımlar da berraklaşacak.
Bizde de faizleri düşük tutma, daha da indirme zorlamaları dönüp dolaşıp hem faizlerin eskisine göre daha yüksek bir yerde oluşmasına, hem de kurların daha yüksek yerde oluşmasına yol açıyor. Sonunda enflasyon yükseliyor; Ankara siyaseti konuyu “bir takım spekülatörlerin gıda fiyatlarını yükseltmesine” suçu buluyor. Sonra da hikaye; gıda fiyatlarına neşter atalım derken, ilgili bakanlığa bir genel cerrahın atanmasıyla son buluyor.
Finansal piyasalarda tarihsel olarak en düşük dalgalanmanın bir gün sonuna gelinecek. O gün “pencereleri açık” ülkeler zarar görecek. Olasılıkla o gün “durumu idare etmek” de yetmeyecek.
Paylaş