Paylaş
Daha fazlası, uluslararası piyasalardan gelen ‘bahar havası’ bozuldu.
‘Daha güvercin bir merkez bankası başkanı’ geleceği beklentisi neye yol açarsa bizde de o oldu; kısa vadede varlık fiyatlarının yükseleceği beklentisi köpürdü. Nitekim öyle de oldu; Çetinkaya’nın atanacağı sözünün telaffuz edildiği 11 Nisan gününü izleyen günlerde borsa endeksi yüzde 5’e yakın yükselmiş, kur da dışarıdaki doların değer kaybını da arkasına alarak gerilemişti. Dün borsa endeksi ulaştığı tavandan yüzde 5’lik düşüşle şimdi başladığı yere geri döndü.
İlk Para Politikası Kurulu toplantısında faiz indirimi devam etti. Ardından enflasyon tahminlerini değiştirmeyen, ama faiz indiriminin devam edeceği sinyali verilen Enflasyon Raporu açıklamaları geldi.Oysa seyir konusunda ‘sürücüden’ çok daha belirleyici olan ‘yol koşulları’ idi. Dün gelen enflasyon verisi ‘hikâyeyi’ sakatladı. Dün açıklanan enflasyon verileri şunu söylüyor; gıda fiyatları düşüyor, ama temel fiyatlama eğilimi olan çekirdek enflasyon katılığını koruyor.
Gıda fiyatları nisan ayında yüzde 1.7 düşünce, ocak ayından bu yana süregelen düşüş yüzde 3.5’i buldu. Bu da yıllık gıda enflasyonu baz etkisiyle ‘sıfırladı’. Yani yıllık yüzde 0.6’ya kadar düşürdü. Gıdanın genel tüketici enflasyonu içindeki yüksek ağırlıklı payı yüzünden, TÜFE aylıkta yüzde 0.78 artabildi. Yıllık enflasyonda yüzde 6.57’ye düşüverdi.
Oysa gıda ve enerji dışlanarak bakılan ekonomideki genel fiyatlama eğilimini gösteren çekirdek enflasyon, epey ‘kallavi’ bir artış gösterdi: Aylık yüzde 1.9 artışla, yıllıkta yüzde 9.4’de.
Çekirdek enflasyonda en etkili unsurlardan biri olan döviz kurunda, ocak ayı sonundan itibaren düşüş toplam yüzde 3.5 iken, nisan ayındaki çekirdek enflasyondaki yüzde 2’ye yakın artış, faiz indirim düşlerine ‘soğuk duş’ getirdi.
‘Koşa koşa’ faiz indirime giden Merkez Bankası, “çekirdek enflasyon eğilimindeki iyileşmenin sınırlı olması likidite politikasındaki sıkı duruşun korunmasını gerektirmektedir” diyor. Ama tuhaf tarafı, banka gecelik faizi aşağı çekip duruyor.
Banka bir taraftan, enflasyon ve kredi genişlemesine karşı en etkili pencerenin gecelik faizler olduğunu söylüyor, diğer taraftan yüksek seyreden çekirdek enflasyona karşı bu faizi aşağı çekiyordu.
KAYNAK YOK AMA KAMU BANKALARI TAM GAZ
İş sadece burada bitmiyor tabii ki.
Faiz yanında son dönemde epeyce dikkat çeken başka bir gelişme var. O da yılbaşı sonrasında kademeli olarak yüzde 12’lere gelen ve makul gibi görünen kredi genişlemesinin hikâyesi, kamu bankalarının ‘gaza basmış’ halini maskeliyor.
Son 13 haftalık ortalamada bakıldığına, yükselen bir kredi genişlemesi ivmesi var. Bankacılık sisteminde kredi büyümesine bakıldığında; 22 Nisan haftasına gelindiğinde, özel bankaların kredileri yıllık yüzde 7’lik bir ivme ile büyürken, kamu bankalarının kredilerinin yüzde 20’lik bir ivmeyle büyüdüğü gözleniyor. Kamu bankalarının en güçlü büyüdüğü krediler ise TL krediler.
Dış kaynakların azaldığı bir süreçte, TL kredilerin TL mevduatlara oranının yüzde 142’ye yükseldiği bir tabloda; en temel sorun, kredileri besleyecek iç kaynağın olmaması, mevduat büyümesinin yavaşlıyor olması. Bu yüzden, kamu bankalarının büyük özel bankaların üzerinde faiz veriyor olması da şaşırtıcı değil. Kredilerde tam gaz giderken, düşen faizlerle mevduat toplaması zor olsa gerek. ‘Faizler neden kolay düşmez?’ sorusunun yanıtı da burada saklı.
Bankacılık sektörü için aynı zamanda; turizm, demir ve çelik, kimya sektöründe sorunların büyüyor olması, potansiyel olarak bu sektörlerden bilançolara gelecek batık kredi yükünü artıracak. Özel bankaların perspektifi, bir süredir Merkez Bankası’nın faizinden çok, bu tür kredi riski gerçekleşmelerinde, iflas erteleme gelişmelerinde.
‘Evdeki’ yapısal sorunlar olduğu gibi dururken, dışarıdan gelen ‘bahar havasına’ kapılarak düşük faiz hayalleri kurarak sorunlar çözülemiyor ne yazık ki...
Paylaş