Paylaş
İki hafta önce büyüme ve milli gelir hesapları açıklandığında en çok dikkat çeken bölümü, üretim yöntemine göre milli gelire en büyük katkıyı finansal hizmetler ve sigortacılık kesiminin yapmış olmasıydı. Finans ve sigorta faaliyetleri yüzde 13.8 büyürken, yüzde 4.3’lük GSYH büyümesine katkısı 1.7 puan olmuştu. Diğer bir deyişle büyümeye katkının yüzde 40’ı finans kesiminden geliyordu. Bu katkının da büyük bölümü ‘dolaylı ölçülen mali aracılık hizmetleri’ kaleminden geliyordu. Dolaylı hizmetlerin katkısı 1.4 puandı. Özet olarak finansal kesimden doğrudan ve dolaylı olarak milli gelir büyüme oranına gelen katkı son dört çeyrekte üçte biri buluyordu.
İşin başka bir boyutu da, sadece 2014 ilk çeyrek değil, 2012’nin son çeyreğinden itibaren 6 çeyrektir gözleniyor bu durum; son bir buçuk yılda ekonomik büyümenin ana ivmesi finansal kesimden gelmiş.
Büyüme sayıları açıklandıktan sonra CHP Genel Başkan Yardımcısı Faik Öztrak’ın gündeme getirdiği soru şuydu; TÜİK verilerinde finans sektörü katma değerinde cari fiyatlarla yüzde 4.5 gerileme varken; sabit fiyatlarla yüzde 14.5 reel artışa olması nasıl açıklanabiliyordu?
Öztrak’ın sorusu benim de dikkatimi çekti. Bunu TÜİK Başkanı Birol Aydemir’e sordum.
Aydemir’den gelen yanıt; finansal kesim için hesaplanan dolaylı sabit katma değer bulunurken cari katma değerin olduğu gibi enflasyondan arındırılmadığı (deflate edilmediği); sabit fiyatlarla katma değerin bulunmasında kredi ve mevduat stok değerlerinin tüketici fiyat endeksi ile deflate edilerek kullanıldığı anlatılıyordu.
Açıklamada, dolaylı mali aracılık hizmetler kaleminin cari değerindeki düşmenin nedeninin; kredi stokundaki yüzde 27.5’lik büyümeye karşılık kredi faiz gelirlerinde yüzde 12.5’lik artış meydana gelmesi, mevduat stokundaki artış yüzde 22.1 iken mevduata ödenen faiz giderinin yüzde 47.1’lik artış göstermesi olduğu vurgulanıyor. Böylece hem kredi üzerindeki hem de mevduat üzerindeki katma değeri aşağı yönde etkilendiği vurgulanıyor.
Sabit fiyatlarla hesaplanan kalemdeki artışın nedeni ise hem kredi stoku hem de mevduat stokundaki artıştan kaynaklandığı anlatılıyor. Dönemsel bazda yüzde 27.5’lik artış gösteren kredi stok değeri, deflate edilip temel dönem kredi marjıyla çarpıldığında, kredilerden gelen katma değer yüzde 18 olarak hesaplanmış. Mevduat stokundaki yüzde 22.1’lik artış, deflate edilip temel dönem mevduat marjıyla çarpıldığında, mevduattan gelen sabit katma değer artışı yüzde 13 hesaplanıyor. Sonuçta, kredi ve mevduat için ayrı ayrı yapılan bu hesaplamalar toplam sabit katma değer hesabına yüzde 15.3’lük artış olarak yansımış.
Aydemir; “Ama kısaca şunu söyleyeyim; finans ve sigortacılık faaliyetlerindeki artışının sabit fiyatlar ve cari fiyatlar arasında farklı olmasının nedeni ikisinin hesaplama yönteminin oldukça farklı olmasından kaynaklanıyor. Yani cari fiyatlarla hesapladığımız değeri TÜFE ile indirgeyip sabit fiyatlara çekmiyoruz… Dolaylı mali aracılık katma değer hesabını gerçekten izah etmek zor bir konu. Hatta Hollandalı uzmanlar bile bu konuyu bankacılara bile izah etmek zor diyorlar” diyerek tamamlıyor açıklamasını.
Bu açıklama, son iki çeyrekte cari fiyatlarla küçülen, ama sabit fiyatlarla büyüyen finansal kesim katma değeri için.
Benim için ilginç olanı, 2012’nin üçüncü çeyreğinden sonra finansal kesimin milli gelir büyümesine katkısının giderek daha fazla pay artırıyor olmasında. 2010 başlarında finansal kesimin milli gelir büyüme oranına katkısı yüzde 10’lardan 2014 ilk çeyreğinde yüzde 40’a çıktığı görülüyor. Kredi tabanındaki büyüme etkili olabilir. Ancak faiz iniş çıkışlarına karşın ki marjları daraltıcı bir etkisi olur, katkının hiç azalmadan yükselmesi daha fazla açıklama ve araştırmayı gerekli kılıyor.
ugurses@hurriyet.com.tr
Paylaş