Paylaş
24 Haziran tarihinin açıklanmasıyla döviz kurunda önlenemeyen yükseliş bir ara durur hale geldi, hatta gerilemeye başladı. Ancak bu olumlu rüzgar kısa sürdü. Ardından geçen hafta Merkez Bankası’nın faiz oranını 75 baz puan artıran açıklaması geldi. Piyasalara bakıldığında, bu açıklama da doların ateşini düşürmeye yetmedi. Ekonomideki durgunluk özellikle başta inşaat sektörü olmak üzere, hemen her alanda artık net görülüyor. Kimle konuşsanız, herkes paranın dönmemesinden şikayetçi. Çünkü ekonominin en önemli çarkını oluşturan tabanda büyük bir durgunluk var. İnsanlar para harcamıyor, nakitte kalmayı tercih ediyor. Alacağı olan parasını alamıyor. Borçlu olan “yok ki ne vereyim” diyerek ödemesini yapmıyor.
Bu olumsuz hava elbette sanat dünyasını da etkiliyor. Bir parça müzayedelerde hareketlilik olduğu söylenebilir. Ancak duyduğuma göre burada da sıkıntı, yukarıda belirttiğim gibi satın alınan eserin bedelini ödemede karşımıza çıkıyor. Gerçek sıkıntının özellikle galerilerde yaşandığını söyleyebilirim. Geçmiş yıllarla karşılaştırdığımda galerilerin bu yıl daha çok karma sergi düzenlediğinden bahsedebiliriz. Ben bu durumu, galerilerin yeni sergi açmak yerine ellerinde bulunan resimleri çıkarma veya konsinyeyi boşaltma gayreti olarak yorumluyorum. Çünkü bir ressama sergi açmanın maliyeti var. Davetiye bastırmak, davetiye postalamak, açılış partisi düzenlemek vs. Söyleseniz inkar edeceklerdir ama, ben bu yıl bazı galerilerde açılan sergilerde, sergi karşılığı ressamdan alınan eser dışında satış olmadığını gördüm.
Ressam temelli pek fazla sergi açılmayınca, sanatçı tanıtmakta bu sezon oldukça zorlandım. Ankara’da etkinliklere baktığınızda, bilinen birkaç galeride ressam temelli sergi açıldığını görüyoruz. Tercihim her yıl Ankara’daki galerilere mümkün olduğunca bir kez yer vermek. Hadi diyelim ki, çok sıkışık bir durum oldu aynı galeriyi yılda en fazla iki kez yazmaktan yanayım. Aksi durumda bu köşede hep aynı yerleri yazıyor algısı oluşur. Karma sergilere karşı mesafeliyim. Geçmişte karma etkinlikleri “Kentte ne var?” bölümünde duyuruyordum. Fakat açık söyleyeyim, bazı ressamlardan gelen, “Benim ismimi, falancanın arkasına yazmışsın” gibi kaprisli tutumları hiç çekme niyetinde olmadığım için karma sergi duyurularına yer vermiyorum. Aynı tutumu amatör çalışmalar için de gösteriyorum. Ayrıca, meslektaşları hakkında hiçbir kanıt ortaya koyamadan, “O sahte resim satıyor” söylentisi çıkaran galeri sahipleri ile bu tür dedikoduları oradan oraya taşıyan alıcı veya ressamlara da bu köşe hiç bir zaman açık olmayacak. Sahte resimle elbette amansız şekilde mücadele edilecek ama “kötü niyetli, kanıtsız çamur atıcılara” itibar edilmeyecek.
Sadede gelirsek. Türkiye gibi ne yazık ki çok fazla kitap okumayan, müzik dinlemeyen, resim almayan ülkelerde ekonomik durgunluk önce kültür ve sanatı vurur. İnsanlar hemen bu alanda tasarrufa giderler. Umarım erken seçim sonrası bu hava ortadan kalkar. Ekonomide beklenilen canlanmadan kültür ve sanat dünyası da hak ettiği payı alır.
HOCA ALİ RIZA
Bir yılda aynı yerle ilgili en fazla iki kez yazı yazmaktan yanayım dedim ya, TOKİ de bunu hak ediyor. TOKİ Başkanı Ergün Turan gerçekten Türk resim sanatı için müthiş işler yapıyor. Hatırlayacaksınız kısa süre önce bu köşede TOKİ’nin, Kütahyalı merhum ressam Ahmet Yakupoğlu’nun hayatı ve eserlerini tanıtan iki ayrı ciltten oluşan muhteşem çalışmasını tanıtmıştım. Bu kez TOKİ’den Türk resminin ünlü ismi Hoca Ali Rıza için hazırladığı iki ciltlik eser geldi. Hoca Ali Rıza kitabı beni çok heyecanlandırdı. Çünkü ben de Hoca Ali Rıza gibi Üsküdar-Bulgurlu’danım. Hoca Ali Rıza’nın desenleri arasında doğup büyüdüğüm Hanım Seti Sokağı’nı görmek heyecanımı daha da artırdı. Hala ayakta kalmayı başaran Namazgah’ı, çocukluğumuzun geçtiği Çilehane’yi, Bulgurlu Demirci Çeşmesi’ni, Oduncu Fethi Amcanın ahşap evini, Hoca Ali Rıza’nın desenlerinde görünce şaşırmadan edemedim. İstanbul’un özellikle Anadolu yakasının uzun bir süre değişime direndiğini, geçmişten kalan güzellikleri, benim çocukluğuma kadar koruduğunu gördüm. Ne yazik ki Hoca Ali Rıza’nın desenlerine, sulu boya ve yağlı boya tablolarına işlediği bu güzellikler artık yerini benim “ucube” diye tanımladığım rezidanslara bırakmış vaziyette. TOKİ, Türk resminin ustalarını tanıttığı için teşekkürü hak ediyor. Özel olarak basılmış bu kitaplar kitapçılarda satılmıyor. TOKİ yetkilileri kitapların sanatla ilgilenen yazar ve kurumlar ile Türkiye genelinde mimarlık ve güzel sanatlar fakültelerine gönderildiğini, üniversitelerin ilgili kütüphanelerinde bulunabileceğini söylediler.
KENTTE NE VAR?
Mustafa Ayaz-3 Mayıs’ta açılacak (M.Ayaz Müzesi/Balgat), İhsan Çakıcı-26 Mayıs’a kadar (Detay Sanat/Mithatpaşa Cad.), Efgan Beyaz-6 Mayıs’a kadar (Sevgi Sanat/ Çankaya), Behruz Kuul-14 Mayıs’a kadar (Çağdaş Sanatlar Merkezi/Çankaya), Mine Ataç Üke-15 Mayıs’a kadar (Krişna Sanat/Kennedy Caddesi), Mustafa Albayrak-24 Mayıs’a kadar (Platform A/Taurus AVM)
Paylaş