Paylaş
Pandeminin kültür ve sanat yaşamında etkisini gösterdiği inkar edilemez. Özellikle de plastik sanatlarda. Peki, bu süreç olumluya çevrilebilir mi? Yeni kuşak eleştirmenlerden Pınar Akkaş’a bu konuda bir değerlendirme yapıp, yapamayacağını sorduğumda, “Elbette kendi düşüncelerimi yazarım” yanıtını verdi. Akkaş’ın, yazısının sonunda ortaya attığı “Pan-Art” vurgusunu ilginç buldum. Yazının geneline baktığımızda, sanat dünyasının da bu süreci olumlu değerlendirebileceği izlenimi edindim ki, bu güzel bir şey. Sizi bu hafta Akkaş’ın yazdıklarıyla baş başa bırakıyorum:
“Dünya, elinde pandemisiyle tanrının bekleme odasında oturan ve kolay kolay konuşmaya cesaret edemeyen bir misafir gibi görünüyor. ‘Pandemi’nin (pandemic) etimolojik kökeni, kırların, ormanların ve çobanların tanrısı yarı keçi yarı insan ‘Pan’dan gelmektedir. Ayrıca İngilizcede ‘tüm, hepsi’ anlamındadır. Bir de sert eleştiri demektir. Acaba bütün bunlar gerçekten evren tarafından bize gönderilen bir tür eleştiri mi ya da sınav mı? Dinsel ve spirütüel bir yaklaşımla bunlara cevap vermek daha kolay gelebilir bize ama artan nüfus, iklim değişikliği, kıtlık ve kuraklık gibi kapıdaki daha büyük sorunların yanında pandemi hala küçük bir sorun gibi kalıyor. Aşının hala bulunamaması, okulların tam kapasite açılamaması, iş hayatının vardiya sistemine geçmesi, sosyal hayat, kültür sanat etkinlikleri ve yeme içme sektörü vb. gibi her şey epey yara almış durumda. İşsizlik ve pandeminin yarattığı ekonomik çalkantılar hala doludizgin devam ediyor ve ekonomistler öngörülebilen bir grafik ortaya çıkaramıyor. Bütün bunlara rağmen bilim insanları çalışıyor ve sanatçılar da üretmeye devam ediyor. Ressam ve heykeltıraşların azımsanmayacak bir kesiminin üretim açısından bu süreci iyi değerlendirmeye çalıştıklarını düşünenlerdenim. Osmanlı’ya elinde minyatürle giren Türk resim sanatı, aristokratların ve elitlerin himayesinde korunmuş ve ancak Cumhuriyet döneminde kanatlarını çırpmaya başlamıştır. Halktan seyircisi olmayan resim, heykel, mimari, müzik gibi yüksek entellektüel üretimler, genelde halk-kamu için hayranlık uyandırıcı ve pek de anlaşılmayan bir şeyden öteye geçememiştir. Ancak bu sıradan insanın, sıradan çıkması da sanatla başlıyor. İlgilerini genişletip, her şeye meraklı gözle bakmaya başlıyor ve dahası onu, yani sanatı seviyor: İşte size sanatsever... Belki bu sanatsever insan, Heidegger’in ‘Das Man’ıdır (hiç kimse ve herkes) onun bu dünyadaki kaçışını hızlandıran en anlamlı şey olarak. Sanatı sevme aracılığıyla baş edemediği sıkıntısından kurtulup varlığına, dolayısıyla varoluşa bir katkı sağlayabilir. Fakat şimdilerde pandeminin yarattığı bir maskeyle gezen sanat, eskisinden daha ürkek ve belirsiz bir şekilde bir ‘zor zaman tüneli’nde ilerliyor. Galeriler çok az sergi yapabiliyor, bu sergilere çok az insan katılabiliyor. Sanatsal üretime katılım yani seyirci zaten az iken şimdilerde neredeyse hiç yok gibi. Ama bu çağdaş sanatçılarımızın azmini hiç kırmadı ve üretimlerini sınırlamadı. Tam tersine özellikle genç sanatçılarımızın gayretli çalışmaları umutlu, pozitif ve dayanışmacı yaklaşımları, sanata gönüllü hizmet eden ve genç sanatçıları destekleyen sanat insanlarının (eğitimciler, sanat danışmanları) emeği ile bu süreci kolay atlatacağımızın biraz duygusal olsa da bir kanıtıdır. Galeriler sanal sergi, online müzayede yaparak hem sanatı, hem de kendi varlığını devam ettirmeye çalışıyor. Sanata dair bütün disiplinlerin yaşaması ve korunması için bunca özveride bulunan sanatseverlerin ve koleksiyonerlerin ise şimdi daha çok özveride bulunması gerekiyor. Sanatçılar, sanatseverler ve galericiler birbiriyle eskisinden daha çok yardımlaşarak toplumsallaşıp günümüzün bir Medici ailesini yaratabilir ve yeni yüzyılın Rönesans ışığı cesur gençlerin elinde pandemiden bir ‘Pan-Art’a dönüşebilir.”
GEÇMİŞ OLSUN İZMİR
İzmir benim yılda birkaç kez, çoğunlukla da sanatsal etkinliklere davetli olarak gittiğim bir kent. Her gittiğinizde daha da çok seversiniz İzmir’i. Maalesef İzmir ve civarında yaşanan deprem hepimizi derin üzüntüye sevk etti. Depremde hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifalar diliyorum. Geçmiş olsun İzmir.
KENTTE NE VAR?
Esat Tekand-23 Kasım’a kadar (Siyah-Beyaz/Şili Meydanı), Ahmet Yeşil-Hasan Basri-13 Kasım’a kadar (Galeri Soyut/Yıldız), Lütfü Günay-Ülkü Günay-18 Kasım’a kadar (Nurol Sanat/Kavaklıdere), Mustafa Ayaz-31 Aralık’a kadar (M.Ayaz Müzesi/Balgat), Orhan Gürel-7 Kasım’a kadar (Sevgi Sanat/Hilal Mahallesi), Orkide Akkoç-8 Kasım’a kadar (CerModern/Sıhhiye.)
Paylaş