Paylaş
Cimok’un eserlerinin sergileneceği yerin adresi bu kez Yıldız’daki Peker Sanat. 20 Kasım’da açılacak olan sergi, 18 Aralık’a kadar sürecek.
Daha önce de bu köşeye konuk olmuş olan Cimok’un yeni sergisindeki eserleriyle ilgili değerlendirmeyi bu kez sanatçının eşi Gül hanıma bıraktım. İşte eşinin kaleminden, Cimok’un “İstanbul resimleri” adını verdiği sergisiyle ilgili değerlendirmesi:
“Faruk Cimok için İstanbul’u resmetmek aynı zamanda yaşadığı ana, mekâna, çağa tanıklık etmek, yıllar sonrasına hatırlanacak görüntüler bırakmak anlamına da geliyor. Kompozisyonlarında olabildiğince doğal algılamalara ve gerçek görüntülere yer veriyor. Nesnel bir biçimde algılanıp ortaya koyulan bu görsel gerçeklik, Cimok’un resimlerinde yerini şiirsel bir anlatıma bırakır. Daha önceki çalışmalarında modern kent yaşamına ve onun getirdiği yabancılaşmaya karşı belirlediği ‘hicivsel tavır’ burada yerini daha çok anlatımcılığa ve belli oranda objektif bakış açısına bırakıyor. Yaşadığı zamana sadık kalarak, çevresinde gelişen günlük hayattan yaşam kesitlerini, keskin bir gözlem gücü ve nostaljik bir hava ile tuvaline aktaran sanatçının resimlerindeki strüktürel doku, pentür dili ve boya kullanım tekniği de bu nostaljik havayı destekler niteliktedir.
‘Malzemeye dayalı’ kendine özgü yöntemler kullanarak özel bir teknik geliştiren sanatçı eserlerinde empresyonist renk ışık anlayışı ile klasik bir çizim ustalığını birleştirmiştir. Resme olduğu kadar çizime, kompozisyona, ton ve renklere biçimlerin sağlamlığına ve kalıcılığına özen göstermiştir. Kırmızılar ve sarılar içinde patlayan renkler resmin genel özelliklerini oluşturur. Desenin resmin gerçek temeli olduğunu savunan sanatçının resimlerinde altyapı, resminin değerini önemli kılan en belirgin özelliklerden biridir. Kompozisyonlarında resmettiği tarihi eser ve yapıtlarını yaşamdan soyutlayarak yorumlamanın olanağı olmadığına inanan sanatçı, bu mekânları, insan-mekân ilişkisi içersinde tuvaline aktarır. Ona göre aksi takdirde hayatın içinden yaşayan resimler olmaz, resim kuru ve durağanlıktan öteye gidemez.
Şimdiye değin sergilediği resimlerde insanın hiçbir koşulda çevresinden, doğadan ve bütün bunların oluşturduğu yaşam bütünlüğünden soyutlanamayan bir varlık olduğunu vurgulayan Cimok’un yapıtlarında sanatsal ve toplumsal gerçek iç içe kaynaşmıştır. Resimlerinde toplumsal ve humoristik bir anlatım hâkimdir.
Figür tiplemelerinde karakterlerini, yapıtları işe uygun bedensel bir hareket, mizaç ve bakış doğrultusunda şekillendiren sanatçı, yüksek gözlem gücü ile yaşamı an ve an gözlemleyerek o ana denk gelen insan-mekân ilişkilerini can alıcı nüanslarla tuvaline aktarmaktadır. Sanatçının yaşamını anlamlı kılan kesitler, resimlerdeki bu ayrıntılarda gizlidir.
Resimlerindeki figürler karakterin, oranların, volüm ve planların derinlik, uzaklık gibi kavramların gölge ışıkla doğru olarak verilmesini öngören sağlam plastik değerleri içermektedir. Belgesel nitelikli, tarihi mekânlardan çalıştığı kompozisyonlarda resmin iç öğelerini tesadüfle değil bilinçle kurgulayarak sağlam bir estetik anlayışa sahip olmuştur. Figürlü bir anlatımla gündelik gerçekleri, yaşama dair öyküleri daha doğrusu yaşamın kendisini yüksek gözlem gücü ile tuvaline yansıtan sanatçının resimlerinin ana teması her an her yerde karşılaşabileceğimiz insan temeli üzerine oturmakta ve onların anlık tepkilerinin üstüne kurgulayıp resimsel bir dile dönüştürmektedir. Resimlerindeki bu öyküsel anlatım sanatçının zengin iç dünyasının bir yansıması olarak karşımıza çıkar. Gerçek hayatın içinde akıp giden anları betimleyen sanatçının resimlerinde, hayatın tüm renklerini ve izlerini bütün netliği ile görmek mümkündür. Belgesel nitelikli gerçekçi kent görünümleri, günlük yaşam sahnelerini konu alan bol figürlü kompozisyonlarda güçlü bir desen anlayışı ve mekân düzenlemesi egemendir. Yaptığı resimler onun gözlem yeteneğini sergilemekle birlikte belgesel niteliklerinden çok pitoresk özellikler taşır.
Cimok İstanbul’un çeşitli semtlerinden çalıştığı kalabalık, bol figürlü kompozisyonlarında ekonomik sosyal ve kültürel hareketliliği bütün açıklığıyla pentürel bir dille belgelemeyi amaç edinmiştir.
Sanat yaşamının başından beri günlük hayattan sahneleri figüratif anlayışa sadık kalarak betimlemektedir. Semt kompozisyonlarında bir araya gelip sohbet eden, yollarda yürüyen insanlar, bilinen tarihi mekânların bahçelerinde, camii avlularındaki güvercinler resimlerindeki temel öğelerdir. Yaşadığımız dönemlere göre güncel yaşamda geçirdiğimiz evreleri onun resimlerinde bütün gerçekliğiyle takip edebiliriz. Resimlerindeki hikâye, gücünün kuvvetini buradan almaktadır.
İçinde yaşadığı çevreye ilişkin gözlem birikimleriyle kentsel yaşam biçimlerine tanıklık eden resimleri son yıllarda gelişen figüratif resmimize ulusal kimlik, dinamik ve güvenli bir üslup kazandırmıştır. O kalabalıkları resmetmeyi sever, kalabalıklarda onun resimlerini seyretmeyi.”
Paylaş