Paylaş
(Tam bu satırları yazarken İstanbul İstiklal Caddesi’ndeki patlama meydana geldi.) Bu insanlık dışı eylemleri daha da yakından yaşamak zorunda kalan gazetecileri düşünün bir de. Sizin “Artık duymak ve okumak istemiyorum” diyerek, televizyonu kapatmak, gazeteyi bir kenara fırlatmak lüksünüz var. Biz gazeteciler ise ne olup bittiğini kamuoyuna aktarma görevimiz olduğu için acıyı birinci derecede yaşayanlar kadar olmasa da, inanın acılar içinde kıvranıyoruz. Biz de insanız. Büroda PKK’nın vahşi terörüne kurban verdiğimiz gencecik çocukların hikayelerini yazıya döken arkadaşlarımın gözyaşlarına şahit oldum. İtiraf edeyim, bu ruh haliyle yazacak güç bulamadım bu hafta. İmdadıma Galeri Soyut’un sahibi Mehmet Subaşı yetişti. Çok önceden, galerisinde sergi açacak bir ressamla ilgili yazı yazmasını istemiştim. O da geçen cuma günü açılan ve 6 Nisan’a kadar sürecek olan Ahmet Yeşil’le ilgili yazı göndermiş. Subaşı’nın yazısından Yeşil’in sergisine “Tarihsiz günlükler” adını koyduğunu öğreniyoruz. İşte Ahmet Yeşil için yazılanlar:
“Ahmet Yeşil’in tuvalinde, ip ve halatlar, maddi dünyadaki bağlayıcı rolünü tamamen kaybeder ve artık onlar, resim düzlemine yepyeni açılımlar sunan, sanatçının plastik dilinin vardığı imge, anlatmaktan anlamaya kullandığı bir araç haline dönüşür. İzleyiciyi ipler, halatlar çekmez sanatçının iç dünyasına. İzleyiciler, sanatçının kendine has mavi, yeşil, mor ya da kırmızı renklerle tuval yüzeyinde yaratığı şiirsel kompozisyonların içine dalıverir. Bazen denizin altında, bazen dalgaların üzerinde, bazen ıssız bir ormanda, bazen de yeşile gebe mavinin içinde buluverirler kendilerini. Sanatçı kendini şu şekilde ifade eder: ‘Halatın nesnel kimliği üzerinden, sanatsal objeye dönüşen ip, halatın kendi ritminin yaşamın ritmiyle beraber yarattığı kozmos plastik bir dile dönüşürken, sanatımı da özgün bir kimlik kazandırıyor. Yaşamda da her anın, duygunun, sanatçının sezgisiyle, görme biçimiyle, halatın ritmik kıvrımlarıyla yaşamın ritmi arasındaki ilişkiye göndermelerdir. Halatın ritmik kıvrımları üzerine düşen, renk, ışık, açık koyu değerlerin bize ait olanın yansımalarıdır. Yaşama ait sosyal, toplumsal, siyasal ekonomik, ekolojik, kişisel yaşamın her boyutunun halatın nesnel yapısı üzerinden plastik, estetik değerlerini en üst düzeyde sanat yapıtına dönüştürmeye, sanat anlayışımla ifade etmeye çalışıyorum. Plastik anlatım dilini yakaladığım ip, halat nesnel tanımından sıyrılarak kendi sözünü kurmaya başladı. Resmimdeki her olgunun yaşamımda bir karşılığı vardır. Zaten altını dolduramadığınız bir dil size ait değildir. Zaman içinde plastik dilinizi oluşturduktan sonra, kendinizi keşfetmek üzere teknik arayışlara giriyorsunuz. Durduğunuz an kendi ayak izlerinizi işgal edersiniz. Resim dilini izlemek, seyretmek üzere zamanı beklemeye almak gibi bir lüksüm olmadı. Arkanızdaki birikim, yeniye başlamak üzere bir deneyden ibaret. Hiçbir deneyi inkar etmeden, plastiğin dayattığı yenilenmeye açığım. Arayış, bilinç, hesaplaşma iradesi kendi plastik açılımını getiriyor zaten. Son dönem çalışmalarımda ip, resim dışında hiçbir anlatım kaygısı aramadan, plastiğin ve imgenin kendi dönüşümünü ve gücünü kurdu. Daha yalın, daha minimal. Bu elbette benimle hayat, benimle resim ve benimle kendim arasında süren gerilime bir çözüm çabası.’
Ahmet Yeşil’in belirttiği resim ve hayat arasındaki ilişki, gerilim, çözüm bulma çabasının tuvale yansıması, toplum ile sanatı arasında bir uçurum yaratmaz. Onun yapıtları izleyici ile kurduğu ilişki boyutunda açık yapıta dönüşür, herkes kendinden bir şeyler bulur. Ahmet Yeşil resmindeki ritm, denge, lirizm, ışık, gölge ve yeniden tanışıyormuşcasına öne çıkan canlı renklerin kusursuz uyumu birçok farklı kültürden izleyicinin, hızla resim ile ilişki kurmasını sağlar. Yeşil’in tam anlamıyla ‘nev-i şahsına münhasır’ olarak tanımlanabilecek bir fırçası vardır. Dünyadaki ve Türkiye’deki moda akımları çok yakından takip etse de o kendi gerçeğinden vazgeçmemiş, yıllar içinde fırça darbeleri ile tuvaline aktardığı özlemleri, tutkuları, heyecanları, duyguları, düşüncüleri, acıları, mutlulukları onu nereye götürdüyse, sanatı da o bağlamda gelişmiş, bugünkü gücüne ulaşmıştır. Özellikle ve ısrarla belirtilmesi gereken nokta ise dünyadaki hiçbir sanatçıyla karşılaştırılamayacak ve Ahmet Yeşil tarzı olarak anılan görsel bir dil yaratmış olmasıdır.”
KENTTE NE VAR?
Hakan Esmer-Serdar Leblebici-Metin Kalkızoğlu dahil toplam 23 sanatçıdan dev karma sergi-5 Nisan’a kadar (Portakal Çiçeği Galeri/Çankaya), Remzi İren-4 Nisan’a kadar (Stillife/Yıldızevler), Abit Güner-31 Mart’a kadar (Sevgi Sanat/Çankaya), Gülveli Kaya-23 Mart’ta açılacak (KAV Sanat/Yıldız), Baran Kamiloğlu-24 Mart’ta açılacak (Mustafa Ayaz Müzesi/Balgat), Tunç Tanışık-14 Nisan’a kadar (Platform A/Taurus AVM), Ayşegül Yarar-6 Nisan’a kadar (Fırça Sanat/Hilal Mah.), Ece Turaman-25 Mart’ta açılacak (Armoni Sanat/Yıldızevler), Atilla Atar-9 Nisan’a kadar (Galeri Akdeniz/Yıldızevler), Şule Özbahar-Ramazan Tilki (Heykel)-30 Mart’a kadar (Galeri Gözde/A.Ayrancı), Atila İlkyaz-2 Nisan’a kadar (Galeri Kara/Kızılay), Müslüm Teke-8 Nisan’a kadar (Galeri Sanat Yapım/Şenyuva), Namık Kargül-6 Nisan’a kadar (Galeri Z/Samanpazarı), Ustalardan karma sergi-10 Nisan’a kadar (Galeri Valör/Yıldızevler).
Paylaş