Paylaş
Bursa’dan çini kenti Kütahya’ya günübirlik bir yolculuk yapmayı planlıyorsanız sabah erken saatte yola çıkmanız gerekebilir. Mevsim yaz günler uzunsa işiniz kolay ama kısa sonbahar -kış günlerine sığdırılabilecek bir kent değil burası. Şehre girdiğinizde kentin sembollerinden çini vazolu meydanı bulmalı ve sonrasını yürüyerek gezmelisiniz. Günümüzde şehrin en hareketli caddesi olan Cumhuriyet caddesi, Sevgi Yolu Projesi kapsamında araç trafiğine kapatılarak sadece yayalara açılmış durumda ve deyim yerindeyse kentin nabzı adeta burada atıyor. Kentin öğrencilere ve askerlere ev sahipliği yapması ekonomide gözle görülür bir hareketlilik yaratmış durumda.
Cumhuriyet Caddesi’nden yukarı doğru yapacağınız yürüyüş sizi Dönenler Camii, Ulucami ve Çini Müzesi’ne götürecek oradan da Macar Evine ulaşabileceksiniz. Kütahya’nın hareketli çarşısının havası bozulmamış ve tipik Anadolu şehri samimiyetini yansıtıyor. Araç trafiğine kapatılan Cumhuriyet Caddesi ve çarşı bölgesi boyunca Kütahya’ya has yemekler yiyebileceğimiz bir yer arayan gözlerimiz bolca Güneydoğu Anadolu lokantalarına çarpıyor ve rahatsız oluyor. Çini dükkanları şehrin her noktasına serpilmiş; ama özellikle ‘Vazo’nun olduğu meydan ve çevresi ve Eskişehir kara yolu üzerindeki çini çarşıları tercih edilebilir.
TARİH FRİG’LE BAŞLAR
Kütahya’nın bilinen en eski tarihi Friglerle başlar. Kentin taşının ve toprağının seramik yapımına uygun olması nedeniyle yöre insanı her dönemde seramikle ve toprağı şekillendirip pişirilmesiyle uğraşmıştır. Arkeolojik kazılardan elde edilen bilgilere göre 7 bin yıllık geçmişi olan Kütahya, antik çağın ünlü masalcı Ezop’un doğduğu kenttir. Osmanlı döneminin ünlü gezgini Evliya Çelebi de Kütahya’da dünyaya gelmiştir.
Orta çağlarda Kütahya’nın adının Kotiaeon olduğu, bulunan sikkelerden anlaşılmıştır. Kütahya, Hititler, Frigler, Kimmerler, Lidya, Pers, Makedon, Roma, Bizans’tan sonra Anadolu Selçuklu Devleti’nin eline geçmesiyle Türk egemenliğine girmiştir.
İLK TOPLU SÖZLEŞME
Tarihte bilinen ilk toplu iş sözleşmesi 13 Temmuz 1766 tarihinde Kütahya ‘da imzalanmıştır. O dönem Kütahya Valisi Ali Paşa ‘nın huzurunda yapılan görüşmeler sonucunda işveren ile işçiler arasında anlaşmaya varılmış, çırak, kalfa ve ustaların ücretleri ayrı ayrı belirlenmiştir. Söz konusu anlaşmada bahsedilen işçiler çinicilerdir.
Kütahya adı Mısır Valisi Ali Paşa ile Osmanlı Devleti arasında yapılan savaşlar sonunda 1833 yılında yapılan anlaşma ile uluslararası alanda duyulmuştur. Zor durumda kalan Osmanlı Devletinin Rusya ‘dan yardım istemesi üzerine, Osmanlı Devleti üzerinde Rus nüfusu olmasını istemeyen İngiltere ve Fransa, Mehmet Ali Paşa ‘yı ikna ederek Kütahya Antlaşmasının yapılmasını sağlamışlardır.
Osmanlıların Paşa Sancağı olan Kütahya Macarlar için de çok önem taşımaktadır. Macar Ulusal Kurtuluş Savaşı’nın önderi Lajos Kossuth Macar anayasasını buradaki evinde yazıp mücadeleyi Kütahya’dan yönlendirmiştir. Eski Macar Büyükelçilerinden Dr. İvan Foti “Sizin için Atatürk ne ise bizim için de Lajos Kossuth odur” demiştir.
Germiyanoğulları saltanatı süren Kütahya ‘da I. Murad zamanında Beyliğin başında bulunan Süleyman Şah kızını I. Murad ın oğlu Yılıdırım Bayezit vermiş, çeyiz olarak da Kütahya, Tavşanlı, Simav ve Emet‘i Osmanlılara bırakarak tarihin yaprakları arasında ilginç bir olay olarak yerini almıştır.
Kitabesinde Alaşehir Vergisi ile yapıldığı anlatılan Germiyan Beyliği döneminden kalma ünlü Vacidiye Medresesi günümüze sağlam olarak gelebilmiştir. Tamamı taştan yapılı bu bina Kütahya Arkeoloji Müzesi olarak kullanılmaktadır.
Arkeoloji Müzesi’nde geç miyosen döneminden itibaren, paleolitik, kalkolitik, eski tunç, Hitit, Frig, Helenistik, Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerine ait eserler sergilenmektedir. Arkeoloji Müzesi’nin yakınında olan Çini Müzesi de Germiyan dönemine ait bir bina içinde bulunmaktadır.
DÖNENLER CAMİİ
Anadolu’daki ikinci büyük Mevlevihane Kütahya’da. Etrafı mermer sütunlarla çevrili müthiş bir ahşap kapıdan giriliyor Dönenler Camii’ne. Kapıdan girer girmez de muhteşem bir manzarayla karşılaşıyorsunuz. camiye dışardan baktığınızda dörtgen köşeli olduğunu görsenizde içeride mevlevi törenlerini gerçekleştirmek için geniş bir oval alan mevcut. kıblenin yan tarafında da Mevlanın torunlarından olan ve caminin giriş kapısında yeşil işlemelerle mermere yazılmış olan Ergun Çelebi yatmakta. Bu ilginç camiyi mutlaka gezin.Uzun zamandır restore ediliyordu; aslı Mevlevihane olan bu yapı cami olarak tekrar ibadete açılmış.
ÇİNİCİLİK NASIL BAŞLADI?
Kütahya’da çiniliğin nasıl başladığı ile ilgili popüler bir efsane var. Yaşlı bir teyze geçimini sağlamak için topraktan çanak, çömlek, testiler yaparak Anadolu’da değişik kentlerde kurulan pazarlarda satarmış. Yaşlı teyzenin malları kapış kapış gidermiş. Pazarlardaki diğer esnaflar yaşlı teyzeye yaptığı bu çanak, çömleğin nasıl yaptığını sorduğunda kimseye sırrını açıklamazmış. Bunun üzerine bir gün pazarcılar yaşlı teyzeyi takibe almışlar ve teyzenin Kütahya yakınlarında bir tepeden çuvala toprak doldurduğunu görmüşler. Teyzenin sırrının Kütahya’nın toprağı olduğunu, herkesin beğeniyle satın aldığı çanakları Kütahya toprağından yaptığını anlamışlar. Kütahya’da çinicilik o günlerden günümüze yüzyıllardır devam ederek gelen zahmetli bir meslek olmuş.
Kütahya denince akla önce çini gelse de, şehrin adını çok fazla duyuramadığı tarihi konakları da vardır. Konaklara şehrin çeşitli bölgelerinde rastlamak mümkündür; ama bu gösterişli binaların toplu halde bulunduğu ünlü Germiyan Sokağı doksanlı yılların başında eski Vali Aydın Güçlü döneminde restore edilmişti. Günümüzde ise meşhur sokağın ve içinde bulunan evlerin çoğunun ikinci bir restorasyondan geçtiğini, gördüm. Sokağın bitiminde karşınıza çıkan yüksek ve çok katlı apartmanlar kentin tarihini ve kültürünü hiçe sayarcasına ziyaretçilerin karşısına dikiliyor. Kütahya Kalesi de şehrin hemen üst yamacında manzaraya hakim bir tepede kurulu. Malazgirt Savaşı’nı kaybeden Romalı komutan Romenes Diojones’in Romalılar tarafından bu kalede yargılanıp gözlerine mil çekilerek kör edildiği söylenir.
VAKTİNİZ KALIRSA AİZONAİ – ÇAVDARHİSAR
Kütahya Frig medeniyetine de beşiklik yapmış bir yer. Frigya vadisinde şapelleri, kaya mezarları, peri bacaları ve mağaraları görülebilir ama bir rehber alamkat fayda var. Şehre sadece 57 kilometre uzaklıkta bulunan Roma antik kenti Aizonai’de ise Anadolu’nun en iyi ayakta kalabilmiş Zeus Tapınağı var. Dünyanın ilk ticaret borsası, mozaikli hamamı ve Roma mimarisinde bir örneğine rastlanmayan stadyum-tiyatro kombinasyonunu görmek için Çavdarhisar’a gitmeye değer.
KÜTAHYA’YI GEZERKEN
Kütahya’yı gezerken….Dünyanın İlk Antik Borsasının Çavdarhisar İlçesindeki Aizanoi’de kurulduğunu, Zeus Tapınakları içinde Dünya’da en sağlam korunagelmiş tapınağın Aizanoi’de olduğunu, Dünyadaki İlk Toplu İş Sözleşmesi’nin 13 Temmuz 1766’da Kütahya’da imzalandığını, Avrupa ve Dünyadaki ilk Çini Müzesinin Kütahya’da olduğunu,
Evliya Çelebi’nin Kütahya’lı olduğunu, Osmanlı Devletinin kurucusu Osman Gazi’nin büyükannesi, Hayme Ana’nın türbesinin Domaniç İlçesi Çarşamba Köyü’nde olduğunu,
Kütahya’nın Germiyan Beyliğine 130 yıl başkentlik, Osmanlı Anadolu Beylerbeyliğine 400 yıl merkezlik yaptığını, Türkiye’nin en önemli porselenlerinin Kütahya olduğunu,
Kütahya’daki termal kaynakların bir çok derde deva olduğunu bir köşede tutun..
KÜTAHYA ULU CAMİ
Kütahya’da bulunan tek padişah cami’idir. Vakfa Sultan Bayezid Yıldırım Han Cami’i şerifi olarak kayıtlıdır. 48x26 m. ebadında Kütahya’nın en büyük cami’isidir. Şehzade Yıldırm Bayezid Germiyan Beyi Süleyman Şah’ın kızı Devlet Hatun ile evlendiğinde Kütahya Valisi iken (1381–1389) bu cami’yi yaptırmaya başlamıştır. cami’yi bitirmek (813 H. 1410 M.) oğlu Musa Çelebi’ye nasip olmuştur. Cami’nin vakfiyesi Fatih Sultan Mehmed Han zamanında tertip olunmuştur.
Kanuni Sultan Süleyman Han 1 Temmuz 1522’de Rodos Seferi’ne giderken Kütahya’da ordusu ile birlikte üç gün kalmış ve Mimar Sinan’a bu güzel cami’yi tamir etmesini emretmiştir.
ÇİNİ MÜZESİ
Germiyan Beyi II. Yakup Çelebi (1387 -1429) tarafından 1411 yılında yaptırılan imaret, medrese, mescit, kütüphane ve hamamdan oluşan külliyenin imaret ve türbe bölümü, Kültür ve Turizm Bakanlığınca çini müzesi olarak restore edilip, 1999 yılında ziyarete açılmış. Kubbeli ve şadırvan orta mekâna, üç yönde kubbeli eyvan ile iki oda açılmaktadır. Türbe bölümünde II. Yakup Bey’in çinili sandukası bulunmaktadır. Müzedeki vitrinlerde, 14.y.y.’dan günümüze kadar Kütahya ve İznik’te üretilen çini mimari elemanlar, çini kitabeler, çini vazo, tabak, pano ve çiniden yapılma ev gereçleri kronolojik bir sırayla sergileniyor.
GERMİYAN SOKAĞI
19 yy. sivil mimarlık örneklerinden olan ve konut mimarisi bakımından Anadolu’nun ahşap mimari özelliklerini taşıyan Kütahya evleri, aslına uygun olarak hala yaşama savaşında.Kendine özgü iki ve üç katlı mimarileri, ahşap payandalı çıkmaları,pencere düzeni vegeniş saçakları ile eski konak kültürünün en güzel örneklerini bugüne taşımış.
Giriş katları mutfak, kiler, depo ve tarım araçları için taşlık olarak düzenlenmiş, oturma, yatma, yeme, içme ve yıkanma odaları üst katlara yapılmıştır. Giriş kapıları atların geçmesine imkan verecek ölçüde büyük tutulmuştur.
Kütahya evlerinde çıkma, mimari üslubun en önemli öğesidir. Sokaklar çok dar olsa bile saçaklar birbirine değercesine çıkmalar yapılmıştır. Karakteristik Kütahya evi genellikle büyüktür. Dış renklerde yüzey beyaz, kirli sarı, çivit mavisi veya aşı boyası renginde boyanmış, geren(toprak) sıvalıdır. Germiyan ve Ahierbasan Sokaklarında sokak boyunca sıralanan bu evleri görmek mümkündür. Germiyan Sokağında Sıtkı Olçar Müzesi mutlaka gezilmeli, sanatı yaşatan, büyük emek sarfeden kızı Nida Olçar Hanım ile de tanışılmalıdır. Germiyan sokağında Kütahya İl Özel İdaresi tarafından restore edilerek Kütahya Valiliği tarafından Kütahya Kültür ve Sanat Derneğine (KÜSAD) tahsis edilen, tarihi Germiyan Beylik Konağı Kütahyalı birçok sanatçıyı çatısı atında toplamış. Bu muhteşem konakta eski çini ustası Hamza Üstünkaya ile karşılaştım, devlet sanatçısı olan Üstünkaya’nın eserleri Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafında kitap haline getirilmiş. Konaktaki her oda alanında uzman bir sanatçı ya tahsis edilmiş. Küsad binasından çıkıp sağa çarşıya doğru yürürseniz köşedeki Sadettin camisi öncesinde Kütahya’nın en meşhur esnaf lokantası sadettin lokantası var, ben orada yemek yedim, tavsiye ederim. Yemek sonrası kahve içmek için de Ulucami karşısında bulunan kahvehane tercih edilebilir.
KÜTAHYA ve ÇİNİCİLİK
Çini, toprağın pişirildikten sonra şekil verilip kap-kacak, tabak, vazo, sürahi vb. eşyalar üretilmesine dayalı bir el sanatıdır. Aynı zamanda fayans, porselen tabak, seramik gibi eşyaların süslenmesinde kullanılan bir yüzü sırlı, renkli dekor ve motiflerle işlenmiş kaplama malzemesine, bu malzemeyle işlenmiş eşyalara çini, bu süsleme işine de çinicilik denir.
Türk çini sanatının tarihi ilk Müslüman Türk devletlerinden Karahanlılara kadar dayanmaktadır. Bu da çini sanatının bin yılı aşkın bir geçmişe sahip olduğunu göstermektedir.
Paylaş