Paylaş
GEÇEN hafta Türk Hava Yolları’nın (THY) bir uçağı New York JFK Havalimanı’na 40 dakika kala açık hava türbülansı ile karşılaştı. 28 yolcu ve iki kabin memuru yaralandı. Kokpit türbülansı önceden anlamış ve uyarı anonsu yapılmıştı. Pilotların meteoroloji radarı okumaları çok önemlidir. Üstelik gökyüzü büyük değişimler yaşıyor. Biz dünyalılar yukarıda da bütün doğallığı bozduk. Böyle bir durumda bir uçakta 28 yolcunun birden yaralanması çok dikkat çekici. Belli ki bu yolculardan büyük kısmı emniyet kemerini doğru bağlamamış. Bol bırakmış. Evet sıkınca sıkılıyorum ama o sıkıntı canımızdan kıymetli değil.
303 YOLCU YARALANDI
Peki biz ne yapıyoruz. Bağladık mı, bağladık. Kemerleri kendimize sıkıntı vermeyecek kadar da boşluklu bırakıyoruz. İşte bu çok tehlikeli. Bu uçakta meydana gelen olayda budur. Dünyada açıkhava türbülansı ya da gizli türbülanslarda 2002-2017 yılları arasında 303 yolcu ve 120 mürettebat yaralandı. Rapor edilenler bu rakamlar. Elbette rapor edilmeyen basit yaralanmalar da var. En ilginç olanı kabin memurlarının ikazları ile kemerlerini sıkılaştıranlar ne yazık ki biraz zaman geçtiğinde yeniden gevşetiyorlar. Siz siz olun bunu asla yapmayın. Dünyanın en güvenli yolculuğunda başınıza dert açmayın.
Uçuş boyunca babet ayakkabı giyerler. Bu sayede koridorda daha dengeli yürürler. Ama türbülans başladığında hızla yerlerine gitmeleri gerekir ama kemerlerini bağlamaları gerekirken biraz ortalığın telaşına düşerler. Oysa şirket talimatları bu konuda daha kesin olmalı ve denetlenmelidirler. Önemli olan hızla troleyleri, mutfak bölümüne götürüp sabitlemelidir. Yoksa iki bardak dökülmüş, birkaç yolcunun üzeri kirlenmiş bunun önemi yoktur. Kabin memurları basit türbülanslarda da koltuklara tutunup yürümek istemezler. Yolcuyu rahatsız etmekten kaçınırlar. Ama mümkün olduğunca baş üstü kabin dolapları önündeki oluklara tutunmaları ve her zaman iki ellerinin dolu olmasından kaçınmaları gerekir.
Defalarca yazdım. Ama THY daha iyi biliyor olabilir. Türbülans anonslarına mutlaka ‘Artık şu andan itibaren tuvaletleri kullanamazsınız’ anonsu eklenmesi gerekir. Ciddi bir türbülansta tuvaletler zaman olursa hemen kitlenmelidir. Yolcu için en tehlikeli durum türbülans anında tuvalette olmaktır. Özellikle erkek yolcular çoğunlukla ayakta oldukları için o dar mekanda, duvarı eğimli yerde türbülansta başlarını çok yakın olan tavana vurup boyun kırılması yaşayabilirler. THY umarım bir gün bu anonsun ne kadar önemli olduğunu anlar, bir facia yaşamadan anlar.
OMUZ KEMERİ GELEBİLİR
Sonuç; lütfen kemerlerinizi doğru bağlayın. Sizi saracak şekilde sıkın. Gelecekte iklim değişiklikleri ile artacak türbülanslar nedeniyle yolcuların da omuz kemeri bağlamaları istenebilir. Kokpitte, kabin memurlarında, iş jetlerinde olduğu gibi. Belki de, omuz kemeri artık gözden geçirilmesi gereken ciddi bir güvenlik tedbiri olmuştur.
İSTANBUL HAVALİMANINA KOMŞU İLK OTEL AÇILDI
Zamanpur ailesi neredeyse yaşamlarının büyük kısmında kaşmirin peşinde koşmuşlar. Dünyada 100’den fazla noktada Ayşen Amanpur’un yarattığı Silk&Cashmere mağazalarında ürünler sunuluyor. Ayşen hanımın yol ve iş arkadaşı eşi Bijen Zamanpur şimdi bir otel açtı. Kapısına geldiğinizde sizi bir keçi karşılıyor. O bir Capra Hircus. İç Moğolistan bozkırlarının kıymetlisi. Kaşmir’in gizemli, zor ulaşılan keçisi. Hayatının büyük kısmı otellerde geçmiş. Sonunda İstanbul Havalimanı’na 6 km uzaklıktaki Odayeri’nde yıllar önce satın aldığı araziye otel yapmış. Otel bir büyük zincirin içine katılmış. Adı Park Inn by Radisson İstanbul Airport Odayeri... Odayeri’nin hikâyesi 140 yıl önce Bulgaristan ve Yunanistan’dan gelenlerin muhacir olarak yerleşmesi ile başlıyor. Hiristo adlı oduncu meşe ormanı içine tek odalı bir ev yapmış. Avcılar evine uğrar olmuş ve adı Odayeri’ne çıkmış.
ZAMANPUR’UN HİKÂYESİ...
1970’li yıllardan itibaren hayatı hep gurbet, hasret ve kavuşmaların arasında gidip gelmekle geçmiş iş hayatının ilk 25 yılında her yıl dört aya yakın süre dünyanın değişik ülkelerine iş seyahati yapmış. Bu yüzden, otellere, uçaklara, havalimanlarına, yollara, tren ve otomobillere karşı zaafı olmuş. Havalimanı projesi ortaya çıkınca, uzun yıllar yaşadığı Kemerburgaz’a 8 km mesafedeki Odayeri Köyü’nde 2001’de aldığı arsada otel yapmaya karar vermiş. Sonrasını Bijen Zamanpur şöyle anlatıyor: “Ailemizin iş hayatı İpek Yolu ve girişimcilikle hep kesişmiştir. Silk and Cashmere’in yapı taşlarına bakarsanız onda da bu iki özelliği görmek mümkün. 26 yıl önce, eşim Ayşen Zamanpur ve ekibi markamızı yaratırken de İpek Yolu’nun izlerini girişimcilik ruhuyla birleştirmişti. Zorlu bir süreçten geçerek, otelimizi yatay mimariyle doğaya uyumlu bir şekilde hizmete açtık. Keçi heykelini de misafirleri karşılayacak şekilde otelimizin girişine yerleştirdik.”
Paylaş