Paylaş
Tanrılar Okulu...
Stefano D’Anna bir kahraman ve onu yöneten Dreamer’ı yaratmış. Dreamer, sürekli romanın kahramanını dünyadaki korku ile yönetilen kısırdöngülerden çıkarmaya çalışıyor.
Şiirsel sloganlarla ona daha fazla insan olmayı öğretiyor.
Felsefi sözler kelimelerin kimliğini hırslardan arındırıp huzura yolculuk yaptırıyor.
Arkadaki kahraman bir hayal, aynı vücutla bütünlemiş yorumcu Dreamer diyor ki; ‘düş–le’ olacak.
Üç yıl önce bu kitaptan haberim yoktu. Maldivler’den ayrılırken yeniden gelmeyi düş’ledim. Ve günlerden bir gün arkadaşım “Gidelim” dedi. Ne düş’ümden haberi vardı ne de o coğrafyaya olan sevgimden.
Uçuyorum
İstanbul soğuğun esiri olmuştu. Kar yağdı yağacak alarmları çalıyordu. Hava karanlıktı. En aydınlık zamanı, grinin en koyu tonuydu. Gece yarısından sonra Türk Hava Yolları’nın TK730 sefer sayılı Airbus A330 uçağındaydım.
Tam zamanında kalktık. Uçak mükemmel bir tırmanışla yıldızlara doğru yükseldi. Kaptanlar harika bir uçuşu yaşatmaya başlamışlardı.
Yol boyu türbülans olmadı. Öğle saatlerine doğru 7 saat 52 dakikalık bir uçuşla Maldiv Adaları’nın ana adası Male’ye harika bir iniş yaptık. Saatler üç saat ileri koşuştu. Yaklaşık 1200 adadan oluşan tümü Müslüman ülke, harika ışıklarla karşıladı bizi. Yaklaşık diyorum batan çıkan adalar oluyor. Maldivler bir ‘atoller’ yani mercan adaları grubu. Sadece 280 adada insan yaşıyor. Belli bir kısmında oteller var. Yükselen sular en büyük sorun. Bazen bir adayı yok ediyor. 50 yıl sonra bütün adaların sular altında kalacağı söyleniyor.
Hint Okyanusu’nun en güzel suları ve yeşillikleri Maldiv’in adalarına eşit olmasa da serpiştirilmişti. Ana ada yani Male’de 250 binden fazla insan yaşıyor. Şeriat kuralları var. Çok katı olmasa da var. Küçücük bir merkezde sıkışan insanların da büyük sorunları hep büyüyor. Yüzde 80 gibi uyuşturucu kullanımından söz ediliyor. Turizm ve balıkçılık tek gelir. Muzlar da gelir getiriyor ama toplanırsa. Halk çalışmaktan çok ellerine geçen aylık 200-500 dolarla yanlarında Sri Lanka gibi daha düşük gelir grubundan gelenleri çalıştırıyor.
İçki ve domuz eti yasak
Bu ülkeye içki ve domuz eti sokmak büyük suç. Ama bütün otellerde biraz pahalı da olsa istenen her çeşit içki var.
Hava 29 dereceydi. Deniz suyu neredeyse aynı. Sonra Male’den bir turboprop motorlu Dash 8 uçağına bindik ve bir başka küçük adaya uçtuk. Oradan da 52 dakikalık bir deniz yolculuğu ile Ayada Resort’un olduğu Maguhdhuvaa Adası, Gaafu Dhaalu Atol‘de adaya ayak bastık. Ayada, Ankara merkezli Aydeniz Grubu’nun bir yatırımı. Yani orada uzakta bir Türk adası var. O ada bizim adamızdır. Türk bayrağı da dalgalanıyor iskelesinde.
Bizi, otelin Genel Müdürü Zafer Ağacan karşıladı. Uzun yıllar Avustralya’da yaşamış, bölgedeki diğer otellerde de çalışmış harika bir adam. Üstelik 17 yıl sonra bir oğlu olmuş. Onun keyfi ve enerjisi hemen bizi etkiliyor. Sonra İsviçre’de doğmuş Sibel Tuna bize eşlik ediyor ve sonraki zamanlar ne istesek hemen bize ulaştırıyor. Üç yıl önceki gibi yine 208 no’lu plaj villasına yerleşiyoruz.
Kuşlar bile yaygara etmeden ötüyor. Sessizlik cennetine davet ediyor. Deniz üstündeki villalardan burası daha ucuz ama ben daha çok seviyorum. Bir-iki adımla denizdeyim. Kendimi ılık sulara bırakıyorum. Mercanlar ürkütmüyor. Denizden çıkıp yeniden girme arzusu benim için ilk kez burada aralıksız tekrar ediyor.
Üç yavru köpekbalığı, altı gün boyunca çağırdığımızda geliyor. Çok hoşlar. Bembeyaz kumlar o kadar temiz ki, bastığınızda kirlettiğiniz ya da bozduğunuz duygusu insanı rahatsız ediyor.
Bisikletle bir ada turu yapıyoruz. Elbette çok kısa sürüyor. Gündüzü kadar gecesi de bir başka güzel. Yıldızlar tepenizde, bir el atımı uzakta sanki. Üstünüzden uçak bile geçmiyor. Mekanik bir sesi unutuyorsunuz.
Her yer o kadar sakin ki, bırakılıp gidilemeyeceği duygusu ilk günden bana hâkim oluyor.
Otelde yemekler mükemmele yakın. İçkiler pahalı. Su, deniz suyundan yapılıyor. Tatsız, soğuk içilince idare ediliyor. Marka sular -ki arasında bir de yerli su var-, pahalı. Ama tüm adalarda bu böyle. Her şey meşakkatli bir yolculukla buralara ulaşıyor. Nakliye üründen daha pahalı.
Maldivler gerçekten bir tatil yeri. İnsan deniz, güneş ve huzurla burada tanışıyor. Ne bir otomobil sesi ne bir egzoz kokusu var. Aklınız size kalıyor. Düşünmüyorsunuz, yeniden ‘düş’lüyorsunuz.
Adanın ve otelin en iyi müşterileri Çinliler. Biraz zenginler. Gün boyu ortalarda görünmüyorlar. Buraların adı balayı adasına çıkmış ama her zaman dolu. Çinliler dışarı çıktıklarında sadece birbirlerinin fotoğraflarını çekiyor. Üzerlerinde kadınlarda yere kadar elbiseler var. Erkekler dalgıç kıyafetleri giyiyor. Ama bir metre suda dalıyorlar. Beyaz tenlerini güneşten kaçırıyorlar. Belki de haklılar.
Müthiş yılbaşı
Otel yılbaşı için abartılmamış bir program yapmış. Kişi başı bir yılbaşı yemeği için ayrı para aldılar. Ama ben o gece nedense parasını ödediğim yemeği yiyemedim. Çok güzeldi ama atmosferik şartlar tıkamıştı.
Deniz içinde ‘iyi yıllar’ yazısı alev aldığında ben denize girmiştim. Hayatımda belki ilk defa ürkmeden, çekinmeden sıcak sulara bıraktım kendimi. Eee, ne de olsa dönüşte soğuk ve kar olacaktı.
Elbette zaman hızlı geçti. Deniz, ‘Güneş ve Tanrılar Okulu’ kitabından okumalar yaptık. Tropikal meyvelere doyduk. Uyuduk, uyandık ve sabah yine adada olduğumuz ‘düş’ünü yaşadık. Altı gün uçup gitti.
Yine 50 dakika deniz yolculuğu sonra bir saatlik uçuşla Male’ye döndük. Yolda Suriyeli yeni evli bir çiftle tanıştık. Gaziantep’te yaşıyorlarmış. Amr ve Rasha. Benim Türk olup olmadığım konusunda iddiaya girmişler. Amr, iddiayı kazandı tabii. Konuştuk, vedalaştık. Onlar Dubai üzerinden döndüler. Duty Free’den yerel birkaç şey satın aldık. Bizi THY’nin başarılı Male istasyon şefi Ali Özdemir uğurladı.
Uçağımız Colombo’dan gelmişti. Bindik, harika bir ekip vardı. Kaptanlar Cemil Çiftçi, Francisco Javier Lopez Carral ve ikinci pilot Güray Alp. Purser Ahu Dibek, Erkan İnanır, Sibel Tankit, Kamil Bora Susuzlu, Onur Sarı, Aykut Zengin, Duygu Bilgiç, Selin Avcı, İdil Cansu Ateş ve Uçan Şef Mustafa Mert Baran sekiz saat bize muhteşem bir uçuş yaşattılar.
İstanbul’a indik. Havalimanından çıktık. Otomobiller, klakson sesleri, bağırıp çağrışanlar, soğuk ve yağmur...
Ruhumdaki huzur uçup gitti.
Kızgın boğa gibi her yere ve her şeye saldırmak istedim.
Hayatı ürkütenleri yerle bir etme arzusu büyüdü içimde. Ama
yapmadım...
YIL BOYU HAVA SICAKLIĞI 27-30 DERECE
-Maldivler Türkiye’den üç saat ileride. Vize uygulanmıyor.
-Hava sıcaklığı yıl boyu 27 ila 30 derece arası. Genellikle kasım-nisan arası daha kuru bir mevsim yaşanıyor.
-Maldivlerde Türkiye’deki gibi elektrik sistemi 220 volt. Prizler üç tip. Türkiye’deki gibi yuvarlak uçlu ve ikili, İngiltere’de olduğu gibi yassı uçlu ve üçlü ya da Hindistan’da olduğu gibi yuvarlak uçlu ve üçlü. Yanınızda fiş dönüştürücüyü unutmayın.
-Tüm cep telefonu operatörleri çalışıyor.
-Gitmeden önce yapılması gereken aşı bulunmuyor.
Paylaş