Son yılların en zorlu kış koşulları, gerekli donanımlara sahip olmadan otomobille bir yerden bir yere gitmenin zorluğu bir kez daha anlaşıldı.
Kaygan kış koşullarında sürücü otomobilini hareket ettirebilmek için doğa şartlarıyla savaş halindedir. Bu savaşta kar, buz gibi koşulları yenebilmek için otomobilin teknik gücünü ve kendi teknik becerilerini kullanır. Ancak tüm bu gücü yere aktarabilecek tek unsur ise lastikleridir. Kötü durumdaki lastikler, zaten olumsuz olan şartlara ilave bir olumsuzluk katar ve otomobili güvenle kullanmak mümkün olamaz. Kış şartlarında güvenle otomobil kullanmak için öncelikle lastik dişlerinin yeterli derinlikte olması gerekir. Sırt deseni üzerindeki bu oluklar ıslak zeminde suyu boşalttığı gibi, karlı zeminde de kar tabakasına bastırarak tutunma ve çekiş gücü sağlar.
Karlı zeminde daha iyi çekiş gücü sağlayabilmek için genel kanının aksine lastik basınçlarını bir miktar artırmak gerekir. Böylece olukların arasındaki mesafe açılır ve lastik kara daha iyi tutunur. Ayrıca bu durumda lastikte taban deseninin daha az bir yüzeyi zemine basacağı için birim alana düşen ağırlık yani basınç da artar.
KIŞ LASTİKLERİ
Karla kaplı zeminlere en uygun lastikler kış lastikleridir. Kış lastikleri kaygan zeminde standart lastiklere oranla yüzde 40-50 oranında daha iyi yol tutuş ve frenaj sağlarlar. Kış lastiğinin kauçuk karışımı yuvarlanmaya başladığında standart lastikten daha çabuk ısınır, ayrıca havanın soğumasına rağmen yapısı büzüşmediği gibi daha gergin durur. Bu sayede desen aralıkları küçülmez, lastiğin tutunma kabiliyeti artar. Kış lastiğinin taban desenindeki kılcal çizikler de tutunmayı artırır. Yeni nesil kış lastiklerinde kullanılan silisyum minerali düşük sıcaklıklarda lastik kauçuğunun yumuşaklığını artırarak normal sıcaklık şartlarındakine benzer tutunma sağlıyor.
Volvo'nun 4X4'ü devrim yaratacak
2002 yılının ilk otomobil fuarı 7 Ocak'ta Detroit'te kapılarını açıyor. Birçok dünya tanıtımının yapılacağı fuarda Volvo'nun arazi araçlarında devrim yaratacak XC90 gibi ses getirecek modeller de var.
Binek otomobil platformu kullanılarak üretilen XC90, Volvo'nun ilk SUV (Sport Utilitiy Vehicle) aracı olma özelliğini de taşıyor. Esnek oturma düzeni sayesinde, oturma kapasitesi 7 yolcuya kadar yükselebiliyor. Araçta normalin beş katı gece görüşü olanağı veren, kızıl ötesi gece görüş sistemi bulunuyor. Ayrıca, arka koltuklarda oturan yolcuların seyahat sırasında vakit geçirmelerini amaçlayan eğlence sistemleri de var.
Volvo XC90 ile arazi aracı pazarına girerken bazı alanlarda yenilikler sunuyor. Bunlar, takla atma, devrilme ve çarpışmada devrim yaratan yeni güvenlik çözümleri. Aracın devrilme riskini azaltmak için Denge Stabilite Kontrol Sistemi adı verilen aktif dengeyi artırıcı bir sistem kullanılıyor. Bu sistem, özel bir denge algılayıcısı ile aracın yan yatma hızını ve yatma açısını kaydediyor. Bu bilgiyi kullanarak, ulaşılabilecek son açı ve bununla birlikte devrilme riski hesaplanıyor. Eğer hesaplanan açı bariz bir devrilme riski oluşturacak kadar büyüksek, Dinamik Denge ve Çekiş Kontrolü adı verilen çekiş kontrol sistemi devreye giriyor. Sistem, araç istenenden az dönme davranışı gösterip dengeleninceye kadar motorun gücünü azaltıyor ve bir ya da iki tekerleği frenliyor. Bu da aşırı manevraların neden olduğu devrilme türü kaza riskini en aza indiriyor.
1928 yılında taşıt sayısı 5 bin 500 adetti
TOFAŞ, Türk otomotiv sanayiinin tarihçesini ‘‘Anadolu tasarım mirasının ayak izlerinde Türk otomotiv sanayii ve Tofaş’’ adlı kitapta topladı. Prof. Dr. Önder Küçükerman'ın hazırladığı kitapta at arabalarından, otomobillere otomotiv sanayindeki ilkler yeralıyor.
V. Mehmed Reşad otomobile binen ilk Osmanlı Padişahı oldu.
Motorlu araçların önemli bir yenilik olduğunu görerek, ilk otomobilleri getiren Sadrazam Mahmut Şevket Paşa, 11 Haziran 1913'de bir suikaste uğradı ve otomobilinin içinde öldürüldü.
Osmanlı İmparatorluğu döneminde ilk otomobilin ülkeye hangi tarihte girdiği tam olarak belli değil. II. Abdülhamid döneminde özel izinle getirilen iki otomobilin hediye edildiği, ancak kendisinin bunları kullanmamış olduğu anlaşılıyor.
Otomobilin Türkiye'de yoğun olarak kullanımı resmi ve askeri otomobillerle başladı. Üst düzey devlet hizmetinde yavaş yavaş at arabası yerine otomobil kullanılmaya başlandı. Askeri amaçlı alınan araçların bakımı için ‘‘Otomobil Taburu’’ kuruldu.
İstanbul'un işgalinde otomobil firmalarının ilk büroları açıldı.
1924-25'li yıllarda otomobil işine Türkler girmeye başladı. Türk tüccarlar, Ford, Peugeot, Fiat, Studebaker, Essex, Dodge, Lancia gibi markaları Türkiye'ye getirdiler.
1920'lerde İstanbul'da yaklaşık 200 özel otomobil, 300-400 adet de taksi bulunuyordu. Bütün Türkiye'de ise toplam 1500 otomobil bulunduğu tahmin ediliyordu. 1928'de toplam taşıt sayısı kamyon ve kaptıkaçtılarla birlikte 5 bin 500 dolayındaydı.
Motorlu taşıt aracı üretimi 1920'li yılların sonunda başladı. 1940'da Uzel otomobil yayı ve şasi takviyesi üretmeye başladı. Zırai Donatım Kurumu, 1943'de tarım araçları için Adapazarı'nda fabrika kurdu. 1948 yılında Türk Hava Kurumu tarafından ‘‘Türk Traktör’’ kuruldu. İlk yerli otomobil Devrim 1960'da üretildi. 1962 yılında ise Chrysler Kamyon fabrikası kuruldu.
Türkiye'nin seri üretilen ilk yerli otomobili Anadol projesi 1965 yılında Koç Grubu tarafından yapıldı.
Uzun yıllar at arabası üretiminin merkezi olan Bursa, 1960'lı yıllarda yeni bir misyona kavuştu. Tofaş ve Oyak Renault otomobil fabrikalarının kurulmasıyla, Bursa Türkiye'nin otomobil üretim merkezi haline geldi.
İlk yerli oto Devrim 99 günde üretildi
Türkiye'nin ilk yerli otomobili Devrim, 99 günde tasarlandı ve üretildi. Eskişehir'deki Devlet Demiryolları atölyesinde, bütün parçaları yerli olan bir otomobilin üretilmesi çalışmaları 1960 yılında başladı. 25 mühendis, dört otomobilin üretimini 1960 yılının Cumhuriyet Bayramı'na yetiştirdi. Otomobiller, Cumhuriyet Bayramı törenlerinden bir gün önce Ankara'ya getirildi. Ancak tören, otomobile yeterli benzin koyulmadan birden bire başlayınca, Devrim ilk kullanılışında yolda kaldı. Bu talihsiz durum, Devrim projesinin rafa kaldırılmasına yol açtı.