Kahramana hainler kıyar

BOLŞEVİKLERE yenilen Vrangel ordusu gemilerle İstanbul’a taşınmış, toplanan silahlarının bir bölümü Çanakkale Boğazı’nın Rumeli kıyısında, Gelibolu yakınındaki Akbaş’taki ambarlara yığılmıştı.

Bu ambarlar, Fransız askerlerinin koruması altındaydı.

Milli Mücadele başlamış, Kuvayı Milliyeciler silah ve cephane diye kıvranıyordu. Eski Edremit Kaymakamı, yeni çeteci Köprülülü Hamdi Bey Kuvayı Milliye’ye silah ve cephane bulabilmek için Akbaş cephaneliğini soymayı, imkánsızı başarmayı aklına koyar.

Aklına koyduğunu da yapar.

8 BİN TÜFEK

26-27 Ocak 1920 gecesi hırçın boğazı aşarak çetesiyle Rumeli kıyısına geçer. Ambarların bulunduğu yeri sessizce kuşatırlar, nöbetçileri ve nöbetçilerin bağlı olduğu Fransız birliğini tehlikesiz hale getirirler.

Ambarlarda bulunan 8 bin tüfek, 40 makineli tüfek ve binlerce sandık cephane bir gece içinde motora taşınır. Anadolu sahilindeki Lapseki’nin Umurbey İskelesi’ne, oradan da Gönen’in Yenice Köyü’ne taşınarak depolanır.

Bu olağanüstü başarı Kuvayı Milliyecileri sevindirir. Bayram ederler. Böylece yakarak, yıkarak yayılan Yunan ordusuna karşı durmak kolaylaşacaktır.

Ama...

PARÇALADILAR

İşbirlikçi İstanbul yönetiminin Milli Mücadele’yi söndürmek için görevlendirdiği Anzavur Ahmet haini, av köpeği adamlarıyla bu silah ve cephanenin peşine düşer. Hamdi Bey’in yardımcıları, silah ve cephanenin Anzavur’un eline geçmemesi için Yenice’deki cephaneliği havaya uçururlar. Kahraman Hamdi Bey de Anzavur’un adamları tarafından şehit edilir.

O tarihte Biga’da öğretmenlik yapan Uluğ İğdemir günlüğünde şöyle yazıyor:

‘Hamdi Bey’in mübarek naaşını canavarlar kirli ayaklarıyla çiğnemiş, vücudunu parça parça etmişler.’ (Biga Ayaklanması ve Anzavur Olayları)

Köprülülü Hamdi Bey

Köprülülü Hamdi Bey’in bu fotoğrafı Ozan Sağdıç’ın ‘Birinci Savaştan İkincisi’ne kitabından alındı ve Hürriyet Fotoğraf Servisi’nden Koray Peközkay tarafından renklendirildi. Ozan Sağdıç fotoğrafı kitabında şöyle anlatıyor: ‘Hamdi Bey cepheden Edremit’e mavzer filintası omzunda, dürbünü göğsünde, fişeklik ve bomba askısı belinde, sakallı bir çete reisi görünümünde gelmiştir. Bu fotoğrafın alındığı ana tanık olan babamdan, resmin Seyit Bey’in evinin avlusunda çekildiğini duymuştum. Fotoğrafçı Rahmi Bey’in işi olduğunu tahmin ediyorum.’

DİYOR Kİ

İstiklal ve hürriyet áşığı milletler için ıstırap anları, o ıstırabın sebepleri, o ıstırabın amilleri, ibret alıp tetikte durmak için daima hatırlanmalıdır. (1928).

Barışçı ülkenin barışçı kızını anlat


ATATÜRK, Balkan Paktı kurullarına Çankaya’da bir çay ziyafeti verir. Üyeler, çaya havacı üniformasıyla katılmış olan Sabiha Gökçen’i uçağıyla Balkan başkentlerini ziyaret etmeye davet ederler.

Atatürk, Sabiha Gökçen’e, ‘Ne dersin bu işe Gökçen?’ diye sorar. ‘Uçağınla bir Balkan turu yapar mısın? Başarabilir misin bu çok güç işi? İyi düşün. Erkeklerin bile kolay kolay evet diyemeyecekleri bir şey bu.’

VOLTİ MARKA

Sabiha Gökçen
hiç düşünmeden, ‘Çalışırsam Balkan turunu başarabilirim paşam’ der.

Volti marka uçakla bir ay çalışır.

16 Haziran 1938 günü Balkan turuna başlayacaktır. Veda için Atatürk’ü ziyaret eder. Atatürk der ki:

‘Gittiğin her yerde gazeteciler etrafını alacak, sorular soracak. Sordukları her soruya açık açık cevap ver. Barışçı bir ülkenin barışçı kızı olduğunu söylemeyi unutma. Türk kadınını, yeni Türk toplumunu ve toplumda kadınımızın yüceldiği yeri, noktayı bir bir anlat. Daha da ilerleyeceğimizi, daha da uygar bir ülke olacağımızı ifade et.’

TÜRK MUCİZESİ

Hastalığı oldukça ilerlemiş olan Atatürk, Savarona’da kalmaktadır. Gökçen İstanbul’dan uçağıyla Savarona yatının üzerinde bir kavis çizerek ayrılır.

Önce Atina’ya uçar. Oradan Sofya’ya. Sofya’dan Belgrad’a. Belgrad’dan Bükreş’e. Her gittiği yerde coşkuyla ve hayranlıkla karşılanır. Avrupa basınında birinci konu olur. ‘Türk mucizesi’ni temsil eder.

TARİHE GEÇTİ

Gökçen,
Bükreş’ten İstanbul’a döner. Savarona’nın üzerinde birkaç daire çizerek Atatürk’e tekmil verir ve karşılamak için meydanı dolduran binlerce İstanbullunun alkışları arasında Yeşilköy’e iner.

Sabiha Gökçen, Balkan turu yapmayı göze alan ve başaran ilk kadın pilot olarak havacılık tarihine geçmiştir. (S.Gökçen-O.Verel, Atatürk’le Bir Ömür)


Sizin müzeniz var mı?


İSTANBUL’da neden Kurtuluş Savaşı müzesi yok? Yalnız İstanbul’da mı? İzmir’de niye yok? Sözgelimi Bursa’da, Edirne’de, Kars’ta, Konya’da, Kastamonu’da, Adana’da, Kayseri’de, Erzurum’da, Samsun’da, Malatya’da, Van’da neden yok? Neden bütün şehirlerimizde, savaş gazisi ilçelerimizde Kurtuluş müzeleri bulunmuyor? Bu müzelerde fotoğraflar, tablolar, haritalar, belgesel filmler, dönem silahları, araç ve gereçleri, Sakarya Savaşı ile Büyük Taarruz panoramaları, kitaplar, çevre halkının vereceği anı eşyalar, mektuplar vb. yer alır.

Kurtuluş Savaşı’nı bilmeyen, çağdaşlaşmanın gereğini, cumhuriyetin temel niteliklerinin önemini, değerini, gerekçesini, nedenini, hikmetini bilemez. Kurtuluş Savaşı bilinmeden Türkiye yönetilemez.

Her imkán ve vesileden yararlanarak, bu harika mücadeleyi çocuklarımıza doğru öğretmek, o bağımsızlık ve özgürlük ruhunu diri tutmak, milli bilinç vermek zorundayız. Yoksa neler olacağını Mütareke dönemi gösteriyor.


İki yırtık

gömlek


KASTAMONU’da Kızılay’ın kadınlar kolu, orduya yardım için evlerden giyim eşyası toplamakta, verilen eşyalar bir okulun salonunda sergilenmektedir.

Kastamonu’da çıkan Açık Söz Gazetesi’nin sahip ve yazarlarından Hüsnü Bey sergiyi ziyaret eder. Halkın cömertliği Hüsnü Bey’i duygulandırır. İki kazağı olan, birini orduya vermiştir.

Hüsnü Bey’in gözüne sergilenen eşyalar arasında iki de eski yırtık gömlek ilişir. Bunların niye sergilendiklerini sorar. Görevli bir hanım, gözleri yaşararak açıklar:

‘Geçen gün halinden iyice yoksul olduğu anlaşılan yaşlı bir kadıncağız da geldi. Sergilenen eşyalara baktı, baktı, evine koştu, heyecan içinde bu iki gömleği getirip verdi. Belli ki verecek başka bir şeyi yoktu.’
Yazarın Tüm Yazıları