Paylaş
Queen’in efsanevi solisti, bu şarkıyı AIDS’ten öleceği kesinleştikten sonra bestelemiş.
“Yakında o köşeden döneceğim...” diyor: “Şafak söküyor dışarıda. Ama içimin karanlığında, acı çekiyorum özgürlük uğruna. Belki makyajım soldu ama gülümsemem hâlâ baki. Evet, gösteri devam etmeli.”
Yani Freddie için seyirciye kıyak değil gösterinin devam etmesi. Sanatçının “ey ölüm, gelmiş olabilirsin ama bak aslanlar gibi sahnedeyim!” isyanı.
Üstelik ölmeye çeyrek kala söylemiş bunları. Yani “kıçımı yiyin” deme hakkına en çok sahip olduğu sırada.
“Marksist” milletiz vesselam
Basketboldaki gümüş madalyanın daha kırkı çıkmadan, çatlak sesler çıkmaya başladı.
“Zaten büyük yıldızlar gelmemişti” diyen mi istersiniz, “bu turnuva NBA kadar ciddiye alınmıyor” diye bahane bulan mı?..
Koskoca Dünya Basketbol Şampiyonası, sırf final oynadık diye gözümüzden düşüverdi.
Tıpkı Orhan Pamuk kazanınca Nobel’in, Sertab birinci olunca Erurovision’un gözümüzden düşmesi gibi.
Allah bilir yarın bir Türk filmi kazanacak olsa Oscar’ın da karizması çizilir.
¡¡¡
Bu halimiz, Amerikalı komedyen Groucho Marx’ın sözünü hatırlattı bana. Kendisini eskiler Arşak Palabıyıkyan adıyla da bilir.
İngiliz meslektaşımız Alain de Botton, bu meşhur sözü aşk üzerine yazdığı kitabında anmıştı.
Botton bazı âşıkların “Marksist” takıldığını ama bunun Karl Marx’ın Komünist Manifesto’sundan değil Groucho Marx’ın o sözünden gelen, başka bir Marksizm olduğunu söylüyordu.
Şuydu komedyen Groucho Marx’ın sözü: “Beni kabul edecek bir kulübe asla üye olmam!”
¡¡¡
“Marksist” âşıklar da diyorlardı ki: “Birisi bana âşık olduysa mutlaka vardır bir defosu. Ondan uzak durmak gerek.”
Alain de Botton’a göre aşk ilişkilerini çıkmaza sokan bu kompleks, bana göre milli sporumuza dönüşmüş halde.
Nedense hiçbir alanda başarılı olamayacağımıza, eğer biz başarılı oluyorsak o alanda zaten iş olmadığına inanıyoruz.
Orhan Pamuk zaten politik nedenlerle alıyor Nobel’i, Nuri Bilge Ceylan’a zaten eşi dostu ödül veriyor, basketbolcular zaten adam yokluğundan dünya ikincisi oluyor...
“Beni kabul edecek kulübe asla üye olmam” diyen Groucho gibi, biz de dolaşıyoruz Marksizmin zirvelerinde.
Clooney olmuş Delon
Hadi bir Alain Delon filmi çekelim, başrolde de bugünün en yakışıklı aktörü olsun” fikriyle yola çıksanız herhalde sonuç aşağı yukarı “The American” olur.
George Clooney’i seyrederken her sahnede Alain Delon’u hatırladım. Özellikle de taş kalpli adamı oynadığı siyah-beyaz filmleri.
Filmdeki roman uyarlaması havası, sahnelerin gergin sakinliği, müzik kullanımı, hikâyenin finale yürüyüşü falan hep Alain Delon’a selam eder gibiydi.
Bu yüzden garip bir tat aldım ben “The American”dan. Ama aksiyon seyretmek umuduyla gelmiş gençlerin çilesine de üzülmedim değil.
İncir Çekirdeği
Sevmek sevilmekten daha mutlu edici.
Paylaş