Paylaş
Ara bölmeye gittik ve en az kabin amiri kadar güler yüzlü hosteslerle fotoğraf çektirdik. Hepsi en az bir kitabımı okumuştu ya da kibarlıklarından öyle söylediler.
“Hadi sizi kaptanımızla tanıştırayım” dedi kabin amiri: “Hem kokpitte daha rahat edersiniz.”
Mabede girdiğiniz hissi veren o kapıyı açtık. Kabin amirimiz “kaptanım...” dedi: “Bakın kim var yolcularımız arasında. Tuna Bey!”
Kaptanla göz göze geldik ve bakışlarından kim olduğum hakkında hiçbir fikri olmadığını anladım hemen.
“Hoş geldiniz” dedi, kabalık yapmaktan çekinerek: “Buyrun, oturun.”
“Ben sizi baş başa bırakayım...” dedi kabin amiri.
¡¡¡
Yalnız kaldığımızda bir sessizlik belirdi. Kaptanın aklından geçenleri tahmin edebiliyordum: “Kim yahu bu? Bu kabin amiri niye her tuttuğunu getiriyor kokpite?”
“Güzel bir yolculuk oluyor sayenizde...” dedim, bir şey söylemiş olmak için.
“Teşekkür ederim...” dedi kaptan ve iyi niyetle önündeki, yüzlerce düğmeli paneli gösterdi: “Evet, merak ettiğiniz neler var?”
“Aslında hiçbir şey yok.”
“Yok mu?”
“Teknolojiyle aram iyi değildir. Anlatsanız da anlayamam zaten.”
“Siz bilirsiniz...” dedi kaptan, muhabbetimden şimdiden sıkılmış bir halde. Sonra aşağıyı gösterdi: “?u anda Moğolistan üzerindeyiz. Gobi çölünü geçiyoruz.”
Pencereden baktım: “Vay canına...”
Aklımıza yeni konu gelmiyordu. Kimse sigara da ikram etmiyordu. Derken kaptan ilgilenmeyi tamamen kesti, ben de kenarda dörde katlanmış bir Kelebek buldum. Cengiz’in yazısıyla Kate Moss haberlerini okuyarak oyalandım.
“Ben sizi daha fazla rahatsız etmeyeyim” dedim, 10 dakika sonra.
Kaptan hiç ısrarcı olmadı: “Nasıl isterseniz Tuğrul Bey.”
Kokpitten çıktım ve kabin amiriyle karşılaştım. O tatlı gülümsemesiyle “nasıl?” dedi: “Eminim ilginç bir deneyim olmuştur.”
“Hem de çok...” diyerek gülümsedim ben de. Kibarlık güzeldi, çölde bile olsanız.
Evetlerim ve hayırlarım
? Ailenin güzelliğine evet, kırk yıllık kaşarlarla çakalların “ailenizin sanatçısı” pozlarına hayır.
? Atatürk mirasını sahiplenmeye evet, bunu çocukça bir bağnazlığa çevirmeye hayır.
? Kayıtsız şartsız demokrasiye evet, “benim demokrasim seninkini döver” mantığına hayır.
? Rock konserine gitmeye evet, gider gitmez kıdemli rockçı havalarına girmeye hayır.
? Yerli dizi seyretmeye evet, seyrettiğimizi gerçek sanmaya hayır.
? Güven verenlere evet, kendisini “en güvenilir” seçtirip sonra da bunu paraya tahvil edenlere hayır.
? Eleştiriye evet, Ayetullah olmaya çalışanlara hayır.
? Bilgenin ukalalığına evet, cahilin samimiyetine hayır.
Bir berber bir berbere
Bir erkeğin yaşayabileceği en büyük travmalardan biri, devamlı müşterisi olduğu berberin yerinde yeller estiğini görmektir.
Akmerkez’deki Mos Kuaför sağ olsun, taşınacağını haber verme zahmetine katlanamadığı için bana bu travmayı yaşattı.
Ama sonra hayırlara vesile oldu: Galatasaray Aslıhan’daki sahaflarda kitap ararken bir de baktım Sör Kuaför’den Can Abi çağırıyor.
Bıraktım kendimi Can Abi’nin lise yıllarımdan tanıdığım maharetli ellerine, rahat ettim. Eski berberime de bu vesileyle teşekkür ederim.
İncir Çekirdeği
Baba olmak: Pes etme şıkkının iptal olması.
Paylaş