Paylaş
Hem de Portland, Maui, Santa Cruz ve St. Pauli ile beraber! Diyorlar ki: “Cihangir’de Orhan Pamuk’a komşu olacaksınız!”
Susam Cafe’den şöyle bahsedilmiş: “Hem bar hem de roman yazıyormuş gibi yapmak için iyi bir yer!”
Vallahi gözlerime inanamadım.
Başta Orhan Bey olmak üzere, tüm mahalleliyi tebrik ederim. Ama düşünmeden de edemedim: Şimdi yabancı enteller de gelirse iyice uçar kiralar!
Her kadına ejderha dövmesi
Erkek durduk yere cinayet işlemez diyen emniyet müdürünü en delikanlı hislerimle selamlarım.
Ama gazeteler durduk yere işlenen kadın cinayetleriyle dolu. Ne yapacağız amirim?
Her kadının sırtına bir ejderha dövmesi mi yapacağız? Hepsine motosiklet sürmeyi mi öğreteceğiz? “Ejderha Dövmeli Kızlar” timi kurup başlarına Kara Fatma’yı mı koyacağız?
Kaldı ki olay bize mahsus değil. En “medeni” yerde de öldürülüyor kadınlar. Mesela, “Ejderha Dövmeli Kız” romanını okuyana kadar İsveç’in halini bilmezdim.
Meğer uygarlık geliştikçe kadın cinayetleri azalmıyormuş. Sadece daha sofistike hale geliyormuş.
Meğer bizim katiller namus cinayeti işlerken İsveçli katiller Nazi fantezisi uyguluyormuş.
Meğer bizimkiler direkt öldürürken onlar bir yere kapatıp günlerce işkence ediyormuş.
“Ejderha Dövmeli Kız”ın baş karakteri Lisbeth, işte onlardan gördüğü şiddetin eseri. Haliyle, katillerle empati kurmayı reddediyor. Direkt cezalandırmaktan yana.
Hollywood uyarlamasının tantanası sizi yanıltmasın: 21. Yüzyıl’ın en sıkı romanından bahsediyoruz.
Kurguysa kurgu, gerçekçilikse gerçekçilik, derinlikse derinlik... Sonra süper bir burjuvazi hicvi.
Ama hepsinden önemlisi, kadın cinayetlerine bir isyan çığlığı. Hem de en sertinden!
19. Yüzyıl için Anna Karenina, 20. Yüzyıl için Clarissa Dalloway neyse, 21. Yüzyıl için de Lisbeth Salander o.
Lisbeth’ten alınacak ders çok: Haksızlıklarla ejderha gibi savaşmayı öğrenebiliriz mesela.
Benden tavsiye, romanı okumadan görmeyin filmi. Malum, her roman size özel çekilmiş bir film. Bir nevi hayal sineması. Filmi önceden seyretmek hayal gücünü öldürür.
Ayrıca, bu zulmün sadece Türkiye’de yaşanmadığını okumak insanı rahatlatmasa da cesaretlendiriyor.
Her kadının bir doğa olayı olduğunu ve doğa olaylarının önüne hiçbir zorbalığın geçemeyeceğini görüyorsunuz.
Bir de “şu minyon kız ve orta yaşlı adam savaşabiliyorsa, ben de savaşırım!” gazı veriyor insana.
Söyleyin amirim, okur daha ne ister?
tatlı Sözlük
Atiye: Eurovision’a en çok gidemeyen şarkıcı.
Paylaş