Bana diyorlar ki “Ece Temelkuran’ı arkadaşın olduğu için savunuyorsun!”
Gayet tabii. Savunmayacağım insanla niye arkadaşlık edeyim? Deli miyim ben? Arkadaşlarımı siyasi fikirlerine göre seçmem. Allah’tan onlar da beni öyle seçmez. Fikirleri benimkilerle aynı az arkadaşım var. Zaten arkadaşlık dediğin, anlaşamasan bile birbirinin halinden anlamak. Aynı düşünceleri olmasa bile, “düşünmeyi” paylaşabilmek. Böyle bir grup arkadaş, arada bir buluşuruz. Hepimiz başka kafada, başka işlerle uğraşan, başka takıntılara sahip tipleriz. Ama anlarız birbirimizin halinden. Ece biz konuşurken dalar gider uzaklara. Öyle zamanlarda kız çocuklarına benzer. Sanırsınız tartışma programlarında kükreyen kadın o değil. Allah bilir o sırada Beyrut sokaklarında takılmakta, Kartaca limanından Fenike gemilerine bakmakta ya da Diyarbakır’da gördüğü çocuğu düşünmektedir. Ece İzmirlidir ve fahri Diyarbakırlı sayılır. Haliyle, muhalif olması kaçınılmazdır. Ne de olsa bu iki şehir, muhalefetin iki ayrı kalesi. Muhalif takıldığı için, dostu da düşmanı da çoktur. Ama yine de değişmeye çalışmaz. Çalışsa da beceremez zaten. Kendisi bugünlerde sert bir sınavdan geçiyor: Bir sürü okun, düşmanca bir kampanyanın hedefinde. Eminim bu sınavdan tazelenmiş, fikrine ve gönlüne yeni pencereler açmış olarak çıkacak. Ece ile her konuda hemfikir olmayabiliriz. Ama bu, arkadaşlarımızı sokakta bulduğumuz anlamına gelmez. Haliyle, onları aslanlar gibi savunuruz. Arkadaş dediğin savunulur. Kurda-kuşa bırakılmaz. Kimse kusura bakmasın. Ece’nin yeni kitabı “Kayda Geçsin” de, son iki yılın bir nevi seyir defteri. “Düşünmeyi” paylaşacak arkadaşlara duyurulur.
Ülke değil itibar mezarlığı
MİT Müsteşarı’nın sorguya çağrılmasını “MİT’i itibarsızlaştırma girişimi” sayanlar var. Tabii Terörle Mücadele Şube Müdürü’nün görevden alınmasını “emniyeti itibarsızlaştırma girişimi” sayanlar da. Bu arada birileri muhalefeti, diğerleri iktidarı, başka birileri futbolu ya da askeriyeyi, gücü yetenler de Atatürk’ü itibarsızlaştırma kampanyalarına devam ediyor. Sonuçta olan “total itibarımıza” oluyor. Sonra da soruyoruz “ülkemizin itibarı niye bu halde” diye. Takkeyi koyup düşünmeye itibar eden yok.
Hedef kitlemi açıklıyorum
Mustafa Kemal’i sevmeyenler için yazmıyorum. Millete “göbeğini kaşıyan adam” falan diyenler için de yazmıyorum. “Herkes başını örtsün” ya da “Herkes başını açsın” buyuranlara yazmıyorum. Çocukları, kadınları, hayvanları dövenler için yazmıyorum. Her Kürt’ü terörist, her Türk’ü faşist, her Müslüman’ı yobaz sananlara yazmıyorum. Aşka inanmayanlara hiç yazmıyorum. Bunlar dışında kim kaldıysa, ben işte onlar için yazıyorum.